- Kategori
- Kitap
Satranç (Stefan Zweig)
Satranç, Stefan Zweig’ın, Brezilyada sürgündeyken yazdığı, 70 sayfalık kitabıdır. İlk baskısı 250 adet olarak 1942’de basılmış, 1944’de de İngilizce tercümesi tamamlanmıştır.
Kitabın ismini ilk defa duyup, satrançla ilgili teknik bilgiler verdiği tasavvuruyla kitaba mesafeli duran okuyucular için bir müjdeyle başlamak istiyorum: Valla öyle bir şey yok.
Olay, dünyaca ünlü bir satranç şampiyonu olan Mirko Czentovic’in de bulunduğu bir gemi yolculuğuyla başlar. Hikâyeyi ağzından dinlediğimiz anlatıcımız da iyi bir satranç oyuncusudur ve bize Czentovic’in satrançtaki maharetini, ustalığını ve aynı zamanda kibirli ve soğuk duruşunu tasvir eder. Czentovic’in bu hali, okuyucuda da bir mücadele ruhu ve Czentovic’i satranç tahtasında rakip olarak görme arzusu uyandırır. Anlatıcımız ve gemide edindiği satranç ustası bir arkadaşı, okuyucuyla birlikte Czentovic’in karşısına geçer. Tabi ki bu durumda, bütün okuyucuların Czentovic’in karşısına geçtiğini söylemek mümkün değil. Çünkü hikayenin mükemmel akışı içinde, gemideki satranç tahtası okuyucular için de kurulmuştur ve hangi rengi seçeceği, okuyucuya bağlıdır.
Ve şah mat! Anlatıcımız ve arkadaşı McConor yenilirler. Tekrar tahta dizilir ve bir yenilgi daha gelir. Bu yenilgilerin sonunun gelmeyeceğine, iki arkadaş ve gemideki izleyicilerin ikna olduğu bir anda seyirciler arasından bir ses gelir. Bu gizemli sesin verdiği taktiklerle, iki arkadaş Czentovic’i alt eder. Dikkatlerimiz gizemli sesin sahibine, Dr. B’ye ve onun esrarengiz hikayesine yönelir.
Okuyucu için yeni bir satranç tahtası kurulmuştur. Artık gemide değiliz, Dr. B’nin 25 sene önce kapatıldığı otel odasında yapayalnızız. Yalnızlık… yalnızlık… yalnızlık…
İşte böyle. Yanına yazılacak bir kelimeden bile mahrum kalan yalnızlık kelimesi gibi, her saniye kendimizi “…” nın boşluğunda ve sessizliğinde buluruz bu odada Dr. B. ile birlikte.
Sadece sorgu için dışarı çıkarılan ve geri kalan zamanda tek başına hapis tutulan Dr. B., odada bulduğu kitabı karıştırmaya başlar. Kitap satranç oyunuyla ilgilidir, oyalanmak için mükemmel bir fırsattır bu, ve Dr. B. Satrancın kuramsal ayrıntılarına tamamen hakim olur. Ama satrancı oynayacak bir tahta ya da taşlar yoktur. Bunlar bulunsa bile, satranç oynayacak ikinci bir kişi de yoktur. Burası, Zweig’ın okuyucuyu derin bir hava boşluğuna atıp nefessiz bıraktığı, kitabın başından itibaren okuyucuyla oynadığı satrançta hamleleri yoğunlaştırdığı ve benim de çok fazla ayrıntılandıramayacağım kısımdır. Kitabın (daha doğrusu oyunun) o kısmına geldiğinizde, hamlelerinizi soğukkanlılıkla ve yavaşça atmanızı tavsiye ederim.
“Üç Usta” da Dostoyevski’den, “Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar” da Tolstoy’dan bahseden Zweig’ın üslubunda, az önce zikrettiğim iki dâhinin izlerini görmek mümkündür. Satranç kitabı, Zweig’ın acı tecrübeleri ve güçlü kalemiyle pekiştirdiği “tahlil” kuvvetinin mükemmel bir aynasıdır. Yazar, ilmik ilmik örülmüş yoğun bir hikâyeyi 70 sayfada okuyucuya ulaştırmaktadır.
Özetle, Stefan Zweig, satrancın sadece bir tahta parçası üzerinde değil, bir dünya savaşında, bir gemi yolculuğunda, bir odada, bir kitabın sayfaları arasında ve bir insan zihninde nasıl oynandığını enfes bir dille anlattır bu kitapta. Sizi bir okyanusa atar, sonra o okyanusun aslında bir bardak su olduğuna zihninizi ikna eder, o bardakta size su ikram eder ve o suyu (az önceki okyanusu) size içirir.