- Kategori
- Dünya
Savaşın dili

“… Kayıpların ilk olarak getirildiği Libya’da Ajdabiya kent hastanesi;
Acil servis timinin doktorlarında bir koşuşturma. Hükümet yanlısı askerlerden biri, sol baldırından, sağ kolundan, iki kez de karnın sağ yanından yara almış ve sırtından çıkmış organlar. Askerin adı kayıt belgelerine Ahmet Awad Omar olarak geçiyor. Ahmet Surt nüfusuna kayıtlı yaralı asker, üstüne yatırıldığı masada can veriyor. Ve Ahmet Omar’ın kanı yerde küçük bir havuz oluşturuyor. Hastane görevlisi üstüne elbise ötüyor. Arkasından, “O bir Libyalı, onun için üzgünüz” diyen Dr Habib Muhammed, “Kaddafi Libyalıları Libyalılara karşı kullanıyor “ diye devam ediyor. Ceset morga sürülüyor..." (New York Times, 4 Nisan, 2011)
Libya’da genellikle karayolları boyunca iç savaş devam ediyor, çöle girmekten mi korkuyorlar bilinmez. Hem çölde kiminle savaşacaklar. Durumun çıkmaza sürüklendiği yorumları baskın. Bir karmaşa hakim. Kaddafi bir kaybediyor, bir kazanıyor. Aslında savaşı kazanan yan yok. Bu bir iç savaş. İç savaşın galibi olur mu?
Kaddafi’nin 7 oğlundan ikisi ayrı baş çekiyor. Babalarını devre dışı bırakmak gibi niyetlerinin olduğu yazılıyor.
Nato gücü yanlışlıkla muhalif grubunu vuruyor ve bu bombardımanda 12 kişi can veriyor.
Anadolu’da bir söz var, “fırsatını verme yoksa, elin uşağı tepene biner, neye uğradığını şaşırırsın”
Yukarıdaki söz uluslar arası alanda yerini buluyor.
Dünyada savaşlar hiç bitmiyor. Bu dünya ne beyler, paşalar, imparatorlar, krallar görmüş. Ve bunlarla ne vahşetler yaşamış.
Aynı çılgınlık günümüzde de demokrasi adına devam ediyor. Savaşın dili konuşuyor.
Hüseyin Seyfi