- Kategori
- Kitap
SAYHA - Betik Okumaları
Bu yazımda Abdullah Karali'nin kaleminden çıkmış, ilk basımı Kasım 2017'de gerçekleşmiş olan Sayha adlı kitaptan bahsedeceğim.
Sayha, Karali'nin dördüncü eseridir. Yazarın bundan önce çıkardığı üç kitap daha bulunmaktadır. Sayha, bir sosyolojik kurgu kitabıdır.
Öncelikle eserin adının ne anlama geldiğini öğrenelim: Sayha, dilimize Arapçadan geçmiş olan ve "bağırış, çığlık" manasına gelen bir sözcüktür. Yazarın, kitabı için bu ismi seçmesinde, kitaptaki karakterin adeta manevi bir uykudan çığlık ile aniden uyanması bağlamından hareket ettiğini seziyorum.
Kitabı içerik olarak ele aldığımızda, aslında tüm olup bitenler çok kısa bir zaman diliminde gelişiyor. Baş kahramanımız Adem, takıntılı ve düşünceli, sürekli sorgulayan bir genç. Bir pazarlamacı olarak çalışıyor, sık sık farklı insanlar ile tanışıp görüşme durumunda kalıyor ama kendisini toplumdan soyutluyor. Etrafındaki insanların onun fikirlerini anlamadığını, 'ona deli gözüyle baktıklarını' belirtiyor ve bu yüzden içsel dönüşümlerini tamamen kafasında gerçekleştiriyor. Yazar, bu konunun üstünde oldukça duruyor. Size bu durum ile ilgili yazmış olduğu, beğendiğim sözlerinden alıntılamak isterim:
"Zaten insanlar anlamlandıramadıkları, beyinlerinde oluşturdukları karakter çuvallarına uyduramadıkları kişileri deli olarak tanımlamayı gelenek haline getirmiş değiller midir?"
"İnsanın ilkçağı olan çocukluğun, bütün çağların en şeni, en hoşu olduğu doğru değil midir? Çocukları severler, öperler, kucaklarlar, okşarlar, onlara bakarlar, bir düşman bile onlara yardım etmekten kendini alıkoyamaz. Neden? Çünkü daha doğumları anında, doğa, bu sağ görülü ama onların çevresine bir delilik havası yaymıştır; bu hava, çocukları büyütenleri büyüler, zahmetlerinin karşılığını verir ve bu küçük yaratıklara gerek duydukları iyilikseverliği ve koruyuculuğu sağlar."
Kitabımızın kahramanının, kız arkadaşı ile üç yıllık bir ilişkileri vardır. Adı Esra olan karakter, belirsiz bir biçimde uzadıkça uzayan ilişkinin gidişatından yorulmuş olacaktır ki işi ciddileştirmek için sürekli Adem'e sinyal verir. Adem ise oluruna bırakmıştır zira evliliğe karşı çekinceli davranmaktadır. Onun için evlilik, boşanma ve benzeri birçok yaşamın içindeki faaliyetler anlamsız, önemsizdir. Bir gün Esra, ani bir telefon görüşmesi ile Adem'e perşembe gününe kadar nişan yüzüklerini de alarak Rize'ye, ailesiyle tanışmaya ve onu istemeye gelmesini yoksa kendisini bir daha göremeyeceğini sert bir dille bildirir. Esra'ya karşı alışkanlık ve sevgi barındıran Adem, kız arkadaşını kaybetmek istemediği için yollara düşer. Bu süreçte birçok aksilik yaşasa da ellem eder gullem eder, bir şekilde Rize'ye otobüs bileti alır. Her şey buradan sonra başlar...
Adem, 18 saat sürecek olan bu yolculukta yanına kimin oturacağı konusuna acayip derecede takılır ve tüm gün aklında bu vardır. Hatta bu fikir zihnini o kadar meşgul eder ki rüyasına bile mevzuat olur. Ardından tüm yolcu koltukları dolar ve görevlinin "Otobüs kalkıyor, herkes yerine!" demesi ile otobüse şapkalı, uzun boylu, neredeyse gri-küllü tonlarında garip bir adam girer. Bu, baş kahramanımızın "dönüşümünü" ve "uyanışını" gerçekleştirecek olan karakterdir.
Kitabın bundan sonraki kısımlarının okumasını, siz değerli okuyuculara bırakmam en iyisi olacaktır.
Ben içerik olarak kitabı faydalı ve ehemmiyetli buldum. Yazar, okuduğu bölüm (Sosyoloji) sayesinde edindiği bilgileri de kitapta yer yer vermekte, bu yüzden kitap içerik olarak zenginleşmektedir. Kitapta yer yer bilimsel, psikolojik ve sayısal veriler paylaşılmış, söz edilen düşünce ve fikirler soyutluktan çıkarak daha ikna edici bir boyut almıştır. Diyaloglar çokça çok iki karakter (Adem - yoldaşı) arasında ilerlemiş olsa da bu olay bende herhangi bir sıkkınlık oluşturmadı zira ikili arasındaki soru-cevap muhakemelerini oldukça ilgi çekici buldum. Adem bir nevi hemen hemen hepimizin sorduğu sorulara ve konulara takılmakta, gizemli şahsımız ise olaylara bambaşka bir perspektiften bakarak kafamızdaki soru işaretlerini cevaplamaktadır.
Kitapta olumsuz olarak eleştirebileceğim iki yargı bulunmaktadır. İlki, yazım ve noktalama işaretlerindeki sıkça gözüme batan hatalardır. İkincisi ise, karakterlerin diyaloglarda konudan konuya sert ve hızlı bir şekilde atlaması, bende odak ve ilgi kopukluğu yaratmış bulunmaktadır. Bunlar haricinde kitapta olumsuz olarak değerlendirebileceğim herhangi bir unsur olmamaktadır.
Yazar Abdullah Karali, sosyolojik ve psikolojik içerikler barındıran kitabını, herkesin idrak edebileceği, yalın ve açık bir kalem ile yazmıştır. Bu, kendimce doğru olan seçimi, Sahya'yı daha geniş kesim okuyucuya götürebilir kanısındayım. Çünkü bu türdeki kitaplar tamamen terim ve işin erbabının anlayacağı şekilde yazıldığında genelde, o konu ile alakalı çalışan insanlardan başka kimse okumamaktadır, gözlemindeyim. Bu da kitabı silikleştirerek topluma ulaşmasını önlemektedir. Yazar, bu hataya düşmeyerek Sahya'yı hepimizin anlayabileceği şekilde bizlere sunmuştur.
Ben kitabı genel olarak beğendiğimi dile getirmeliyim. Psikolojik bir uyanış yaşamak isteyen ve bunu kısa bir öyküde tatmak isteyen herkes okuyabilir. Son olarak sözlerimi, öykünün başında evlilikten koşarak kaçan karakterimiz Adem'in, dönüşümü sonrasında ettiği son sözleri ile bitirmek istiyorum.
"Bu şekilde ben de hem evliliğe, hem deliliğe adım atmış bulundum."
Yazar Abdullah Karali'ye yazarlık yolculuğunda bol ilham ve başarı diliyorum...
Esen kalınız.
Zeynep Begüm U.