- Kategori
- Öykü
Seçenek

SEÇENEK
Yağmurlu bir günde Ayla odasına kapanıp köşeye yığmış olduğu lise kitaplarını karıştırıyordu.
Okul kitaplarını liseyi yeni bitirmiş teyze kızı Selcen’den istetmişti. Fizik, geometri, cebir, kimya, biyoloji, edebiyat gibi bütün ders kitaplarını tek tek inceliyordu.
Ayla’nın taa ilkokuldan gelen kitap okuma alışkanlığı vardı. Evin tek kızıydı ve yalnızlıktan dolayı kendini kitaplara vermişti. Ortaokulda hem okul kitaplığından, hem de şehir kütüphanesinden çeşitli romanlar, hikâyeler okumuş, okul dışı eğitimini kendi kendine geliştirmeye başlamıştı.
Teyze kızından lise ders kitaplarını istetmesi karar verme aşamasında olmasından kaynaklanıyordu. Okul kitapları mı, yoksa hayat kitapları mı?
Önünde uzun lise yılları vardı. Bu yılları okula, ders kitaplarına vererek mi geçirecekti, yoksa dışarıdan aldığı kitaplarla mı kendini geliştirecekti?
Üniteleri karıştırdıkça okul kitaplarının ağır olduğunu görüyordu. Bu kitapların hayat boyu kendisine gerekli olup olmadığını sorguladı. Ne işe yayacaktı bu fizik, kimya, matematik kitapları? Edebiyat dersleri ise, onlar da çok sınırlıydı. Yıllarca ben bu derslerle mi vaktimi geçireceğim diye düşündü.
Derslere kendisini vermesi belki üniversite imtihanlarında işine yarayacaktı. Fakat, derslere önem verirken dışarıdan okuduğu güzel eserlere elveda demek zorunda kalacaktı.
Halbuki kütüphanelerden ve arkadaşlarından aldığı kitaplar ne kadar güzeldi. Onları okudukça hayal dünyası gelişiyor ve çok mutlu hissediyordu kendisini…
Dostoyevski, Kafka, London, Balzac, Tolstoy, Steinbeck, Hemingway kitapları gibi klasiklere bayılıyordu. Zaman zaman Einstein, Madam Curie, Newton gibi bilim adamlarının hayatlarını okuyordu. Bazen de Hitchcock, Agahta Christie, Sherlock Holmes gibi polisiye, gerilim kitaplarına merak sarıyordu. Freud, Adler, Jung gibi psikoloji ustalarının ve Nietzsche, Schopenhower, Kierkegaard gibi filozofların eserlerini çok seviyordu.
Bütün bunlar ders kitaplarında yoktu ve okul onun için çok sıkıcıydı.
Bazen kendini tarihi Türk romanlarının içinde buluyor, kimi zaman Sait Faik, Halikarnas Balıkçısı, Sabahattin Ali, Ömer Seyfettin’in hikâye kitaplarını okuyordu. Bazen de sufilerin hayatlarını inceliyor, Mevlana ve Yunus Emre ile ilahi aşkı yaşıyordu.
Ayla gelecek yıllarda sınıf sınıf okuyacağı ders kitaplarını masasında incelerken bunları düşünüyordu. Ve bir seçenek ile karşı karşıya olduğunu biliyordu.
Ya ders kitapları ve üniversiteyi kazanmak, ya da dışarıdan kendi kafasına göre kitaplar okuyup kendisini geliştirmek!
Birinci şıkta kendisini çok kısıtlayacak, entelektüel hayata veda edecek, ikinci şıkta ise üniversiteye girememe riskini göze alacaktı.
İçeriden annesinin sesini duydu:
-Ayla, hadi kızım yemek hazır sofraya!
-Tamam Anne geliyorum.
Dakikalarca karıştırdığı çok sayıda ders kitaplarını topladı, bir köşeye yığdı.
Kararını vermişti. Önündeki yıllarda okulu rölantiye alacak, sınıfları geçebilecek kadar ders çalışacak, kendi eğitimini daha planlı ve yoğun bir şekilde uygulamaya geçirecekti.
Seçeneği okul derslerinden yana değil, hayat derslerinden yana kullanmıştı.