- Kategori
- Siyaset
Seçmen miyiz yoksa kukla mı?
Türkiye'deki seçim kandırmacası:
Diyelim toplam 40 milyon seçmen var. Bu seçmenleri yarısı da oy kullansa tamamı da oy kullansa, mecliste yine 550 milletvekili seçilir.
Yani, aday 5 parti varsa ve sen seçmen olarak bu 5 partiden birine oy vermiyorsan, seni adam yerine koymuyor sistem.
İlla bunlardan birine vermeni istiyor. İyi de, ben bunları seçmiyorum. Ya seç ya da yok ol, diyor sistem.
Oysa olması gereken şu; 40 milyon seçmen varsa, 20 milyon seçmen oy kullanmışsa, milletvekili seçilecek kişi sayısı 225 kişi olmalı. 1/1 oranı teknik olarak yüksekse, örneğin 300 kişi seçilsin. Yani, demek istediğim, bir seçmen, aday partileri seçmeme hakkına sahip olmalıdır. Bunu da, ancak, oy kullanmadığı zaman, bunun etkisi parlamentoda görüldüğünde olur. Bu hak ona tanınmadığı zaman, gerçekten seçim hakkını kullanmış olamaz.
Şu an yapılan bu. Yani hiçbirimiz gerçek anlamda seçmen değiliz.
Peki biz seçmen değiliz onu anladık, ya peki seçilenler gerçekten seçilenler midir?
Parti başkanları seçilecekleri seçtiğine göre, seçilenler gerçekten seçilen kişiler midir?
Tabiki hayır.
O zaman demokrasi nerde kaldı? Kim kimi neden kandırıyor, halkı neden kandırıyorlar? Bu kadar açık utanmazlığı nasıl yapıyorlar, ne hakla yapıyorlar?
Olması gereken ise şudur: Her parti ön seçim yapmak zorundadır. O partiye üye delegeler, aralarından bu görevlere talip olacak adayları seçerler ve genel seçmenin karşısına çıkarırlar.
Böyle bir sistem olsa bu ülkede her şey o kadar dengeli değişirdi ve gelişirdi ki.
Evet, ne seçileni seçen olarak seçmeniz, ne de seçeceğini kendisi belirleyen seçmeniz?
Neyiz peki?
Not: "Türkiye Aklanır mı?" başlıklı blogumda Türkiye'nin düzelmesi için 12 Eylül rejimini yargılaması gerektiğini söylemiştim. Bunun için özel bir mahkeme ve bu konuyu takip edecek bir kurumun kurulmasını önermiştim. Bunu yaparken, diğer yapılacak olan ise, Seçim kanununun değiştirilmesi gerekir. Bunu da yukarıda arz ettim.