Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Nisan '22

 
Kategori
Sinema
 

SECRET SUNSHİNE

  • SECRET SUNSHİNE-GİZLİ GÜN IŞIĞI *2007* 

 BİR FİLMDEN ÇOK DAHA FAZLASI

Bilenlerin bildiği gibi festival filmlerini izlemenin ayrı bir keyfi vardır. Daha önce haberdar olduklarımızın yanı sıra yeni yapımları, tanımadığımız yönetmenleri ve oyuncuları izleme imkanı sağlar. Son dönemlerde dizileri ile yoğun bir gündem oluşturan Güney Kore Sineması’ndan senarist ve yönetmen Lee Cang- Dong’u da festivallerde tanımıştım. Yönetmen 2018 yapımı dilimize “Şüphe” olarak çevrilen “Burning” filminde çok klişe bir konuyu anlatırken hiçbir klişe unsura yer vermemesi ile gönlüme taht kurmuştu.  Yine 2007 yılında yazıp yönettiği  Türkçe’ye aslına sadık kalınarak “Gizli Gün Işığı” olarak çevrilen “Secret Sunshine” filmini ise bu yakınlarda izledim. Bu çalışma, başrol oyuncusu Jean Do-Yeon’a ise en iyi kadın oyuncu ödülünü kazandırmıştır.

Film, adını Çince gizli günışığı manasına gelen Milyang denilen yerde geçmekte, açık pırıl pırıl bir hava ile başlayarak da adının hakkını vermektedir. Piyano sesleri ve ilahilerin dışında tek müzik burada duyulmaktadır. Kimsenin kendini tanımadığı ölen kocasının memleketinde yeni başlangıçlar yapmak ister Shin-ae. Kendisi mutludur ancak, yerel halk durumundan çıkarımlar yaparak mutsuz olduğunu, mutluluğu da ancak dini toplantılarda bulabileceğini söyler. “Sadece gördüğün şeylere mi inanırsın” sorusuna “Gördüğüm her şeye de inanmam” yanıtını vererek tekliflerle ilgilenmediğini belli eder.

Üzerine hiç vazife olmadığı halde sürekli kadının yanında olan, beğenisini kadının ihtiyaçlarını ya da ihtiyaç duygunu zannettiği şeyleri temin ile gösteren araba tamircisi  Jong Chan [(Song Kang-Ho)( Kayda değer bir oyuncudur)] film boyunca hep yanındadır. Shin-ea, bir çok yerde bu ilgisinin gereksiz ve nafile olduğunu belirttiği halde, Jong ölen kocanın ailesinin kadına karşı tepkilerini bile göğüsler. Aslında, filmin gelişme bölümünün sonlarında Shin-ea, içinde bulunduğu durumu anlatırken -aşık olmak gibi sürekli biri seni seviyor, gözetliyor ve mutlu olmanı istiyor, derken sanki Jong Chan’ın kendisinden ve tüm reddedişlere rağmen bitmeyen ilgisinden bahsediyor.

Korelilerin dizi ve filmlerinde ülke geleneklerine özellikle de mutfaklarına çokça yer verdikleri bilinmekle birlikte, Secret Sunshine filminin genel dokusunda geleneksel Kore vurgusuna çok rastlanmamaktadır. Hatta ilerleyen sahneler bana bir Hollywood filmi seyrediyormuşum hissini bile vermiştir. Çünkü, daha çok bu filmlerde gördüğümüz inanç sistemleri, kilise, günah çıkarma ve rahip temaları filmin temel konusuna zemin oluşturup ön plana çıktığı için geleneksel dokular geride kalmıştır.  Çuarpıcı bir giriş bölümünden sonra gelişme bölümü ile birlikte ölümün hissettirdiği suçluluk, yalnızlık, ait olma, inanç boşluklarını doldurma, affetme ve aşk konularının hepsine yer verilmektedir. Kurgusu muazzam derecedeki sakinlikle ilerlerken ve izleyiciye ne düşündürülmek isteniyorsa klişelere ve ara detaylara girilmeden anlatılmıştır. İyi bir insan olmak için sadece dini ritüelleri yerine getirmek yeterli midir? Karşı cinse olan ilgisini sözlere dökemediği için kiliseye gönüllü hizmet eden kişinin inancındaki samimiyetsiz yaklaşımları belirten diyaloglarda kayda değerdir. Şimdi burada şu konuya bir açıklama getirmek gerekiyor. Buradaki konu hangi dinin insan ihtiyaçlarını ne kadar karşıladığı, hangisinin daha iyi olduğu ya da hangi dinin mensupları daha samimi tartışması değildir. Geçmişine set çekmek ve tanınmadığı bir yerde yeni başlangıçlar yapmak isteyen bir kadının sıra dışı sorgulamalarla hayatından bir kesit anlatılmaktadır.

   Kadın, aldığı darbelerden sonra toparlanma sürecinde hayatındaki tüm boşlukları inanç sistemine bağlılığı ile doldurmaya çalışır. Tanrı’ya olan ilgisinin karşılıksız olmadığını Tanrı’nın kendini mutlu etmek istediğini belirtir. Bu hissettiği ilişki o kadar kuvvetlidir ki hayatını alt üst eden kişiyi affetmek istemek duygusuna kadar gider. Böylece kendini mutlu eden Tanrı’nın dinini yayabilecektir. Filmin can alıcı sahnesini izledikten sonra - dur bir dakika ya, - bir saniye, - yani noluyor, deyip bir sarsıntı geçirmeniz de muhtemeldir. Filmi biraz daha başa alarak;  affetmeye ilişkin diyalog sahnesini dikkatlice izleyin. Karşı taraf konuşurken onu dinleyen ve dinledikçe bütün zihinsel zorluklara rağmen affetmek gibi ulvi bir hareketle suçlunun karşısına gelen kadının sanki beynine girmişsiniz ve karşı taraf  olan biteni size anlatıyor ve siz de bu anlatımları dinliyor ve o muhteşem düşünceli bakışı atıyorsunuz.  

Koca bir film, bir tek cümleye sığar mı? Evet! Mağdurun affetmesi gereken yerde suçlunun Tanrı’nın affına sığınması ve iç huzura ermesi işte tam da bir cümle ile anlatılmış. Üzerine binlerce cümle kurulabilecek bir konu. İnanmayan ve hayatındaki darbe sonrası hayata tutunma, sorgulama, suçluluk vurgularını yenmek ve aidiyet hissetmek için girdiği yolda, af dileme, affedilme, günah çıkartmadaki sınırsızlık hatta günah çıkarmak için insan yeterli mi soruları kafamızda akıp gider. Tanırının adaletine sığınmaktan başka çaresi olmayan insanların sığınaklarına başkalarının girmesi ya da sıralarının başkaları tarafından alınması ile iyi insan olmanın da o kadar keyifli olmadığı herkesin bir şekilde aynı kefeye konulması sakinlikle, yavaş yavaş ve sonunda sarsıcı bir dille ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. Sonuçta bir hayat hikayesi ama tutunduğumuz değerlerle yakaladığımız iç huzur meğerse bizi huzursuz edenlerin de tutunduğu değerlemiş. O bizim değerlerimiz değil miydi? Hani hep iyiler için bir kurtuluş yolu olurken meğer kötü işler yapan da aynı değerlerle kurtulmuyor muymuş? İşte, din ve adalet kavramlarını iç dünyamızı rahatsız edecek şekilde sorgulayan bir film ile karşı karşıyayız. 

            Filmin mekanları ve insanların gerek yaşamları ve gerekse düşünsel sıradanlıkları yanında kadının düşünsel dünyasındaki çalkantıları dindirmenin başkada bir yolu bulunmamaktadır.

            Gün ışığı ile başlayan film, yine gün ışığının bir yerlere düşmesi ile biter.

 

 

 

 
Toplam blog
: 16
: 1110
Kayıt tarihi
: 30.09.10
 
 

Yalan Dünya ..