Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '08

 
Kategori
Öykü
 

Seherin sesi -4

Seherin sesi -4
 

Bilndiği üzere, Seher ve eşi İbrahim KAYA, Seher'in kurtuluşu üzerine, Elmalı ilçesi, Tekke köyündaki Abdal Musa Erenlerin Türbesinde adak kesmek için hazırlık yapmışlardı.

Komşulardan temin edilen üç adet At Arabası ile yola çıkıldı. Birinci arabayı Seher kullanıyordu. Arabada Serçe Mehmet ve eşi Asiye, Ali İhsan'ın eşi Güssü, Yetim Ziya'nın eşi Ayşe ve birkaç tane daha komşuları olmak üzere toplam 7 kişi vardı. Diğer arabalardan birisini Ali İhsan, diğerinide İbrahim SAYAR ve arkadaşlarında Tuzcunun Salih ortak kullanıyorlardı.

Toplam 20 kişilik gurup, sabahın ilk ışıkları ile at arabalarının koşumlarını hazırlayıp, arabaları koştular. Herkes yerine bindikten sonra, suratli bir şekilde haraket ettiler.Yolculuk hem suratli, hemde zevkli geçiyordu.

Batı toros dağlarından Elmalı Ovasına doğru at arabası ile tırmanırken, Seher bildik o güzel sesi ile başladı türkü söylemeye. İlk önce Aşık Abdullah'tan alınma, Azerbaycan yöresine ait bir seher türküsü olan:

Seher seher çıhdın garşıma,
Sandım sensen bahçalarda gül cahan,
Keklik kimi sen geh gehe çalanda
Hoş gelir o sendeki dil cahan.

Fatma'nın gözleri, Zöhre'nin gaşı
Vurupdur sineme yanar ateşi
Leyli'nin ve'desi çeşmenin başı
Mecnun tak gözlerem men de il cahan.

Canım goydum yar yoluna sadaga
Bal beleşib dile, dişe, dudağa...
Gel köçek serin yaylağa,
Sene gurban olsun bizmel cahan.

Bahal olacag, enek gedek bağlara,
Sağ gezeni yetirir çağlara
Men cahadan heyranam sen tek ağlara,
Ay gabagda eser sonra tel cahan.

Abdullah'yam eş goduna galannam,
Malım töker dost yolunda talanam.
İzin versen men kölgende dolanam,
İl uzunu ollam sen gün cahan.

Seher'in türkü söylemeye başlaması, herkesi çoşturmuştu. O çirkin sesi ile Serçe Mehmet bile türkülere eşlik ediyordu.Güneş ufuktan biraz yükselmişti. Daha yolun yarısını ancak tamamlamışlardı. Yamacın yüzünden giderken, yol kenarından çıkan pınar başında durup, atları ve kendilerini bir güzel suladılar, kadınlar ve erkekler ayaklarındaki ayakkabıları çıkartıp, buz gibi suyun içine girip, ellerini yüzlerini ve ayaklarını bir güzel yıkadılar.
Biraz dinlendikten sonra yine yola koyuldular.Dolu dizgin Abdal Musa Erenlerin Türbesine doğru at arabalarını sürdüler.

Seher yine çoşmuş ve çevresinide coşturuyordu. Seher arabayı yol kenarında durdurup, Serçe Mehmet'e, Mehmet ağam sen inde İbrahim'in kullandığı arabaya bin, biz kadın kadına gidelim, dedi. Serçe Mehmet hiç itiraz etmeden, duran arabadan aşağı atlayıp, arkadan gelmekte olan İbrahim SAYAR'ın kullandığı at arabasına çevik bir hareketle, arkadan atladı. Erkekler kendi aralarında sohbet ederlerken, kadınlar da kendi aralarında konuşuyorlardı. Seher komşularına; Komşular size bir hikaye anlatacağım, bu yaşanmış bir hikaye, iyi dinleyin bak diyerek sözü aldı:

Bundan yıllar, yıllar önce aha bu civarda Ahmet ve Ayşe isimli bir karı koca yaşarmış. Bir gün Ahmet hastalanır. Ayşe ne yapsın, çaresiz. Komşuları ne derse onu yapıyor ve Ahmet'i çok sevdiğinden, ne yapacağını bir türlü bulamıyor.O zamanlar şehirde bile doktor yok. Bu köyün yaşlılarında ve aynı zamanda imamlık yapan Kambur Cafer ağa, karşı dağların arasında bir şıh var, ona gidip bir okutun, muska felan yazdırın, Ahmet'in hastalığına çözümü ancak o bulur demesi üzerine, çaresiz Ayşe kadın, yanına küçük kayını Veli'yi de alarak, Boz Katıra binerler ve yola çıkarlar. Ancak ortalık kar, boran, tipi bir taraftan, iki metre kar bir taraftan, yolu nasıl bulacaklarını, şıhın köyüne nasıl gideceklerini bir türlü bilemezler. Katı'rın karnına kadar gelen karda, çıka bata yola devam ederler. Yollar tekin değildir. Bırakın eşkiyayı, kurt, çakal gibi yabani hayvanlar, uzun zaman önce yağan karın üzerinde, yiyecek bulamadıklarından, aç bi çare dolaşmaktadırlar. Ne bulurlarsa saldırmaya hazır tetikte beklemektedirler.Ayşe ve Veli ne kadar yol aldıklarını, gece mi, gündüz mü? Olduğunu bilmeden, kendilerini kurtlar ve çakallardan koruyarak yollarına devam ederler. Ancak nereye, ne zaman varacakları belli değildir. O günden sonra Ayşe ve Veli'den haber alınamaz. Bu arada Ahmet iyileşir. Kardeşi ve karısını aramaya başlar. Köylülerde onlara katılır. Ortalığın karı erimiş, bahar yaklaşmıştır. Ancak; Ayşe ve Veli'nin izine rastanmamıştır. Tüm köy aramaya katılır. Aramanın ilk haftasının sonunda, şıhın köyü yakınındaki büyük bir katran ağacının altında, bir kaç kemik parçası ve Ayşe'nin kırmızı şifonu bulunur(Şifon, kadınların başlarına bağladığı yazmanın bir türü)Çevreyi iyice araştırınca, Veli'nin de kıl şalvarının parçaları ve yanına aldığı, ancak kullanamadığı tüfeği bulunur. Veli ve Ayşe ölmüşlerdir. Ancak donarak mı, yoksa vahşi hayvanların saldırısına uğrayarak mı öldükleri anlaşılamaz. Kemik parçaları ve elbise parçaları alınarak, aşağı indirilir ve bir düzlüğe gelindiğinde, aha şu gördüğünüz ağaçların dibine gömülür. Bu mezarlar Veli ve Ayşe geline aittir, diyerek hikayeyi noktalar.

Hikaye anlatımı ve muhabbetle, İbrahim SAYAR'ın adaklık hayvan alacağı köyün yakınına gelirler. Seher at arabasını kenara çeker ve eşi İbrahim'i bekler. Az sonra yetişen İbrahim, hemen at arabasının koşumunu arkadaşı Tuzcuların Salih'e vererek, bir koşu keçi ağılının bulunduğu yere gider. Davar sahibi Kirli Mustafa ile kıran kırana bir pazarlık sonucunda 2 yaşlarındaki bir tekeyi yanında alıp getirir ve arabaya yüklemeleri ile hareket etmeleri bir olur.

Seher ve komşuları kuşluk vakti Abdal Musa Erenlerinin yattığı türbeye varırlar. Hemen at arabalarından getirilen kap kacak, ekmek, domatez, bulgur, yağ, soğan, nohut, kurufasülye, kurutulmuş, dolmalık biber ve patlıcanlar indirilir. Bir taraftan adak hayvanı Ali İhsan tarafından, duası yapılarak, usulüne uygun vaziyette kesilir. Kazanlar ocağa vurulur.

Erkeklerin bir kısmı, türbenin güneyindeki yamaca odun toplamaya giderler. Gidenler arasında Seher'in eşi İbrahim de vardır. İbrahim içinden; Allahım, bu adağımızı Seher'imin kurtuluşuna kesiyoruz. Sen bizleri belalardan koru. Birde çocuklarımızın olmasına yardım et, sana yalvarıyorum. Bizim soyumuzun sürmesi için bir kız bir oğlan çocuğumuzun olmasına yardım et. Biz karı koca olarak köyümüzde ne kadar sevildiğimizi, kimse ile bir alıp vereceğimizin olmadığını, kimse ile kavgalı olmadığımızı, hiç kimsenin arkasından kötü söz söylemediğimizi, kimsenin kötülüğünü düşünmediğimizi, biliyorsun. Allahım sen herşeye kadirsin, dualarımı kabul etmeni niyaz ediyorum, diyerek dualarını sürdürürür. Dualar odun toplayıp, tekrar türbeye gelinceye kadar devam etti.

Öğle sonrasına doğru, çevre köyden de gelenlerin katılımı ile pişen adak yemekleri hep birlikte dualar eşliğinde yenir. Yalnız İbrahim SAYAR ve eşi Seher kendi adakları olduğu için yemezler. Onlarda yanlarında getirdikleri, kuru yufka ekmeği ve deri peyniri, domates, biber ile karınlarını doyururlar.

Yemekler yenilip, ortalık toplandıktan sonra, yakın köylerden gelenlerle bir kaynaşma sohbeti başlar. Birbirlerine hikayeler anlatılmaya başlanır. Yakın köyden özellikle sazı ile gelen Şah İsmail ÇÖRTÜK, sazını kılıfından çıkartarak, başlar deyişler, ilahiler çalmaya, herkes saz eşliğinde, Seher'in türkü, deyiş, ilahi, Semah söylemesini ister. Seher de kendileri için gelen kalabalığı kırmayarak, sazcının yanına gelip, yere oturarak, başlar söylemeye, bu çalıp söyleme işi, akşam gün batımına az bir süre kalıncaya kadar devam eder.

Adak kesilmiş, dualar edilmiş, yenilmiş, içilmiş, tüm getirilen kap kaçaklar at arabasına yüklenmiş ve yola çıkmaya hazır hale gelinmiştir. Seher yine en önde at arabasının üstünde ve ayakta. Arkadan gelecek olan at arabalarının hazır olup olmadığını kontrol ettikten sonra, atın koşumlarını çeker ve Deeeeh diyerek, at arabasını hareket ettirmesi ile yola çıkılır.

Dönüş yolculuğu ve daha sonra olanlar haftaya...
 
Toplam blog
: 3842
: 3093
Kayıt tarihi
: 23.03.08
 
 

Antalya'da 1956 yılında doğdum. Emekliyim, Üniversite mezunuyum. Evliyim, bir oğlum var Mimar. Gü..