Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Temmuz '11

 
Kategori
Siyaset
 

Şehitler ölmez, vatan bölünmez..

Şehitler ölmez, vatan bölünmez..
 

Yazısı üzerinde...


BDP ve bölücü kalemlerden senelerdir, PKK terörünü legalleştirip, ayrımcılığa gidecek adımların çabuklaşması için ortaya attıkları ve insanlarımızın vicdanlarında “Bu işin artık sonuçlanması gerekir. Bölünmeyse bölünme.” Düşüncesinin meşru zemin kazanmasını sağlamaya yönelik harika düşünceler dinliyoruz.. 

Analar ağlamasın, gençler ölmesin, bu işin demokratik yollardan çözülmesi gerekir. Artık Türkiye şehit cenazeleri ile uyanmasın. Ocaklar sönmesin hikayeleri, özellikle SOROS çocuklarının ve ABD planlarının gerçekleşmesi için Eşbaşkanlık yapanların görmemezlikten gelinmesi gibi bir gafletle birleşince, bal gibi şehitlerin kirli siyasete alet edilmesi sonucunu çıkarıyor ortaya.  

Şehitler cephesinden bakarsanız, kulağa hoş gelen ve içinde çok sinsi amaçlar barındıran bu iki yüzlülük, kendisini daima melek maskesi ardına saklamış, AKP’nin de yanlış ve çaresiz politikaları sonucu toplumda kabul de görmüştür maalesef. Toplumda kabul görmüş olmasa, en azından bu terör yüzünden bile halktan gerekli tokadı yemezmiydi AKP.. 

İşin bir başka tarafı da şu . Her şehit cenazesinde toplumsal duyarlılık lokal de olsa kendisini göstermekte ve artık çok az da olsa basında büyük bir tepki ile karşılanmaktadır. Muhalefetin yurtsever unsurları, bu şehit cenazelerine gerekli tepkiyi göstermekte ve insanlarımızı tavır koymaya ve AKP’nin bu çaresiz ve yanlış politikalarını mahkum etmeye çağırmaktadırlar. 

Fakat ABD güdümlü basın ve RTE, “Şehitlerin üzerinden siyaset yapma” gerekçesi ile bu alçakça saldırıları yapanlardan daha çok, şehit cenazelerinde tepkili, bağrı yanık, ciğeri dağlanmış insanlarımıza saldırmaktadır. Bundan sonra olası bir saldırıda şehit olanlar için yukardaki resme benzer resimlerin yasaklandığını görürsek hiç şaşırmayalım. 

2009’da Kandil’de terörist başı yedekleriyle yaptığı “çok önemli” görüşmeden sonra başlayan “Kürt Açılımı” ve 2011’de yine Kandil’de yapılan “çok önemli” görüşmeden sonra başlayan “Demokratik Özerklik” sürecini halkımıza meşru ve tek çareymiş gibi yutturmaya çalışan Hasan Cemal ve SOROS’tan nemalanan TESEV gibi kurumların finansörlüğünde hazırlanan “Kürt Raporunu” şirin göstermeye çalışarak halkımıza kabul ettirmeye çalışan Cengiz Çandar’ların yaptıkları meşru ve normal görülecek, Şehitler ölmez vatan bölünmez diye haykıranların yaptıkları, şehitler üzerinden siyaset olacak öyle mi?. 

Son on üç fidanın devrilmesi olayından sonra AKP yetkililerinin yaptıkları açıklamalara bakarsanız, olaydaki yanlışlığı zaten biliyorsunuzda, özellikle çaresizliği görürsünüz. 

İçişleri Bakanı ne diyor; “Niyetini bozmuşlara, iyi niyetle yaklaşmanın yanlış olduğunu görmemiz gerekiyor.” 

RTE ne diyor; “Bundan sonraki süreç çok daha farklı stratejilerle ve uygulamalarla kendini gösterecektir.”, “Bunlar bundan sonra bizden iyi niyet beklemesin.” 

Uyanda balığa gidelim.. 

Bunların daha önce gösterdikleri iyi niyet ve farklı stratejilerini Habur’da ve Süleymaniye’de görmedik mi?... Bu son söyledikleri sözler çok acı bir itiraf ve BOP Planı Eşbaşkanlığı görevinin icabı, mecburi bir çaresizlik değil mi?.. 

Kılıçdaroğlu’nun generalleri hapse attınız, ordu moralsiz eleştirilerine, bu Terör örgütüne destek olmaktır gibi “dahiyane” bir cevap veren RTE, olaydaki utancı ve mahcubiyeti herhalde Balyoz Davasında ifadeye çağrılan 13 subayın ifadelerinin ertelenmesi kararı karşısında görmüştür sanırım. 

Balyoz Mahkemesi bu aşamada ifadeye çağırdığı subayların durumunun halkımız tarafından yanlış anlaşılacağını ve tepkiye neden olacağını ileri sürüyorsa eğer, yanlış giden ve moral bozan, morali bozulan bazı unsurlar var demek ki.  

2002’den beri çok büyük bir güçle bu ülkeyi yöneten AKP’nin bu gücünü yurdun her yönünde göstermesini beklersiniz değil mi?. Gördükmü bu gücü ?... 

Memleketin doğu ve güneydoğusunda özellikle son seçimlerden sonra tamamen bir PKK hakimiyeti yok mu?. Yol kesmiyorlar mı, kimlik kontrolü yapmıyorlar mı, asker memur kaçırmıyorlar mı, şehrin ortasında, gündüz vakti askerlerimizi sırtlarından kurşunlamıyorlar mı, polis öldürmüyorlar mı, ve bunu da alenen ilan ederek yapmıyorlar mı?. Tüm bunları yaptıktan sonra ellerini kollarını sallayarak Kuzey Irak’a geçmiyorlar mı. Ülkeye hakim ve güçlü bir hükümetten beklenen nedir?. ABD’ye “kardeşim bu işi ya sen hallet, ya da bırak ben halledeyim” demek ve gereğini yapmaktır değil mi?. Üstelik TBMM bu yetkiyi vermişken.. Görüyormuyuz ya da, inanıyormusunuz görürmüyüz bu iradeyi ?.. 

Tek Vatan, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Devlet’miş. 

Ört ki ölem.. 

Saygılar.. 

16.07.2011 

 
Toplam blog
: 243
: 760
Kayıt tarihi
: 26.03.07
 
 

1957 Kars doğumluyum. Emekliyim. Gazi Üniversitesi İİBF İşletme bölümü ön lisans mezunuyum. Yazı ..