Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Haziran '16

 
Kategori
Deneme
 

Şekersiz çay…

Şekersiz çay…
 

Şekersiz çay… Nazan Arısoy • 30 Haziran 2016 • 0 Yorum tumblr_m6uiuoNgeU1r648w2o1_500Şekersiz çay içmeye alışmaya başlamak gibi. İlk önce acı, sonra sası geliyor yokluğunla varlığını yaşamak. Bedeninl


Şekersiz çay içmeye alışmaya başlamak gibi. İlk önce acı, sonra sası geliyor yokluğunla varlığını yaşamak. Bedeninle yaşayıp, kendini sunduğun hatta bahşettiğini düşündüğüm her yerde yokum artık biliyorum. Sırtını döndüğün o eşikte ardında kalanım. Arada bir şey unuttum mu acaba diye dönüp baktığın bir kapı eşiğindeyim. Tam da haykırmak istediğimde, aniden ses kısılması yaşamak gibi sustuklarım yüzünden gidişine şahit olmak.

Gidiyorsun. Tüm heybetinle ardında kocaman bir gölge bırakarak , sessizliğinden bana bir kafes yapıp gidiyorsun. Kafesin içinde senin sınırların yüzünden  kanatlarım kırık gibi işlevsiz, çırpınamıyor bile. Denize yalnız bakıyor yeşillerim. Dudaklarımdan dışarı çıkamayan içimde biriktirdiğim acıklı bir şarkı mırıldanıyorum tınlamalarımla. Yalnızlığım diyorum. Yaşamak zorunda olduğum beraberliğimsin cümlesini istemsizce tekrarlıyorum. Yapacak bir şey yok, gitmek istedi gitti diyorum. Ne lodos kesiyor, ne de zula da biriktirdiğimi bile fark etmediğim umutlarım.

İçim yangın yeri. Üfledikçe alevleniyor. Ne duman, ne de kül yok alevin ardından. Dışı buz, içi alev bir varlık gibi yaşama tutunup, nefes almaya çabalıyorum. İzi silinmeyen derin bir kesik yarası oldun ruhumda. Aklıma geldikçe kanatacaksın. Gece gibi güneşi örttün. Fırtına gibi savurdun uzaklara hayalleri, umutları.  Hortum gibi içine çektin ruhumu. Dolu gibi tüm soğuk sertliğinle yolumu tıkadın. Çığ gibi üzerime yığıldı yokluğun. Ne kadar doğal felaket varsa hepsinde gidişinden izler. Oysa baharın temiz kokusu ve renkleriyle bir geceyi, limitsiz bir güne çevirmiştin. Harabenin içinden elimin parmak uçlarını tutup çekmiş, yeniden ayağa kaldırmıştın beni.

İmkansızlığa hayranlığım yüzünden tırmandığım zirveden yuvarlanıp ayağının dibine serildim. Savunmasızca tüm silahlarınla saldırmanı izledim. Gözlerin, gülüşün, dokunuşun, kokun ile mütemadiyen saldırdın. Saldırdıkça alev alan benliğimin içindeki ruhum eriyip seninkine karıştı işte. Yapacak bir şey yok. Sonsuzluğa gitmeden, senden gidemeyeceğim belli.

Sessiz bir yolda ilerleyeceğim ama senden gidemeyeceğim. Gitmek için çabalarken, yoluma çıkanlara eşlik edeceğim ama senden gidemeyeceğim biliyorum. Yaşam devam edip, takvimde yapraklar tükenecek elbette. Seninle, sensiz yaşarmış gibi yaşayacağım.

Birinden gidemezse insan, etrafındaki dekorlar değişir ama o hep aynı yerde çakılı kalırmış. Senin yarattığın sessizlik kafesinde kanatları kırık, ayak bileğinden ipek bir kumaş ile bağlı kaldım. İstersem çözebileceğim kadar gevşek bağlı bir ipekliğin dokunuşu gibi bağımız. Bilek bağdan çıktı çıkacak, kafesin kapısı ardına kadar açık ve sahipsizim ama ben böyle iyiyim. Sendeyim. Sensizlikle sendeyim. Sana rağmen sendeyim.10426607_1138521826166492_6890061801229518328_n

Kimin gülüşüne anlam oldun kim bilir? Kimin içini köpürten sebepsin? Kim aynanın karşısında farklı açılardan kendini izlerken sana daha da layık görünmek için çabalıyor acaba? Kimin kucağına bir çiçekle yerleştin? Kimin dudağında daha önce tadılmamış bir üzüm tılsımı tadı bırakıyorsun? Kimi sarhoş ediyor tenin? Kimi uyanıkken uyutuyor aklın? Kimin canına yakacaksın bakalım bu sefer? Aşktan ne kadar daha kaçabileceksin? Hangi güçlü duvara çarpacak ve hiç olacaksın? Aşktan kaçtıkça yalnızlığa çekilme kaderini bana da bulaştırdın. İnsanlar gelip gider de, aşk uğramaz güzergahında yaşıyoruz birlikte ve inadına ayrı.

Aşk tüm hücrelerinde gezinirken yaşadığını hissedersin. Aşka izin ver seni kuşatsın, sendeki aşk beni yok etsin ne olur…

 
Toplam blog
: 158
: 253
Kayıt tarihi
: 22.08.15
 
 

Karşı kıyıdan kendi topraklarına geri dönmüş bir ailenin İstanbul'daki bolca edebiyat kokan evinde ..