Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ismail hakkı özsarı

http://blog.milliyet.com.tr/ihozsari

22 Kasım '20

 
Kategori
Alışveriş - Moda
 

SELANİK TÜRKÜSÜ VE ÖYKÜSÜ

 

1890’lı yıllarda Rumeli’de çok yaygın olarak kolera salgını yaşanmaktaydı.

O dönemin Selanik’i dillere destandır. İnanılmaz güzel, bakımlı bir şehirdir. Ayrıca Rumeli’nin kültür merkezidir.

Gelin görün ki Selanik halkı birçok türküde bu şehre beddua (ilenmek) etmektedir. Bunu da en güzel türkülerde dillendirmektedir. İşte bu türkülerden birisi de dinlerken herkesin yüreğinin yandığı, gözlerinin dolduğu “SELANİK TÜRKÜSÜ”dür.

Neden mi?

Bakın anlatayım…

O yıllarda Rendalı Rüstem Ağa isminde biri bu şehirde yaşamaktadır. Manifaturacılık işi yapmaktadır. Çok zengin olan Ağa’nın hiç erkek evladı olmaz. Üç evlilik yapar. Bu evliliklerden beş kızı olur.

Rüstem Ağa böyle olmasına çok üzülürmüş. Zira mirasını bırakacak hiç erkek evladı yoktur. Zaman içinde ilk dört kızı birer birer evlenip yuvadan uçup gitmişler. Bu arada küçük kızı Fitnat da 16 yaşına basmıştır. Gelişip serpilmiş ve çok güzel bir kız olmuştur. Zaten Selanik kızları güzellikleriyle dünyaya nam salmışlardır. Eh Allah’ın emri Peygamberin kavli ile Fitnat’ı istemeye gelenler giderek artıyormuş. Gel gör ki Rüstem Ağa küçük kızını evlendirmeye bir türlü karar veremiyormuş.

Günlerden bir gün dükkanına boylu boslu, güler yüzlü, yakışıklı bir köy delikanlısı gelmiş ve utana sıkıla Rüstem Ağadan iş istemiş. Dört kardeş olduklarını üç ağabeyinin köyle yaşadıklarını kendisinin ise şehirde yaşamak istediğini anlatır.

Rüstem Ağa iç geçirerek, “Hey Allah’ım verdiğin yere dört erkek evlat veriyorsun da bana bir tanesini çok gördün.” Diyerek hayıflanmış.

Rüstem Ağa, Mehmet’e “Sen ne iş yapabilirsin?” (Delikanlının adı Mehmet) diye sormuş.

Mehmet de “Hesap kitaptan anlarım, getir götür işleri yaparım. İşten kaçmam.” Diye yanıtlamış.

Gel zaman git zaman Rüstem Ağa ve çevresi Mehmet’i çok severler. Zamanla Rüstem Ağanın en güvendiği adam olur.

Zaman içinde Ağanın evine gidip gelmeye başlar. Bu arada Fitnat’ı görür. Fitnat da onu görür. Görüş o görüş. Mercimeği fırına verirler.

Rüstem Ağanın eşi durumu anlar. Eşine konuyu açar. Zaten Ağa dünden razıdır. Her iki aile de durumdan haberdar olurlar. Olayı çok uzatmak istemezler.

Mehmet’in annesi ile babası usulen Fitnat’ı istemeye gelirler. Üç hafta sonrasına düğün günü belirlenir. Ancak bir terslik vardır. Düğün günü yaklaştıkça Fitnat sararıp solmaya başlar. Bu durum herkes tarafından düğün heyecanına bağlanır. Ne var ki durum ciddidir. Fitnat koleraya yakalanmıştır. Öleceğini anlar ve dilinden şu dizeler dökülür:

“Çalsın davullar çaydan aşağı

Mezarı kazın bre dostlar belden aşağı

Suyumu da dökün boydan aşağı

Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver.

Al başımdan bu sevdayı götür yâre ver”

 

Üçüncü gün Fitnat bu dünyadan göçüp gider. Cenazesi Hortacı Süleyman Efendi camisinin avlusuna geldiğinde Mehmet cami avlusunun bir köşesine çekilir ve şu ağıtı yakar:

“Selanik, Selanik viran olası,

Taşını toprağını seller alası,

Sen de benim gibi yarsız kalasın,

Aman ölüm, zalim ölüm üç gün ara ver,

Al başımdan bu sevdayı götür yâre ver.

Selanik içinde selâm okunur,

Selâmın sedası cana dokunur,

Gelin olanlara kına yakılır,

Aman ölüm, zalim ölüm üç gün ara ver,

Al başımdan bu sevdayı götür yâre ver.”

 
Toplam blog
: 291
: 1113
Kayıt tarihi
: 12.07.12
 
 

Emekli öğretmenim. Kitap okumayı ve düşüncelerimi paylaşmayı çok severim. Tarih özel ilgi alanımd..