Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Temmuz '12

 
Kategori
Futbol
 

Selin ve Loran

Selin Yağcıoğlu’nun altı ay önce FBTV’de başlayan stajyerlik görevi 23 Temmuz itibariyle son buldu. Bu kovulmaya, internet sitelerinden takip ettiğim kadarıyla, kendisinin Galatasaraylı oluşu ve FBTV’deki görevi öncesinde Twitter’da Fenerbahçe aleyhinde yazdığı mesajlar neden oldu.

İçinde bulunduğumuz Ramazan Ayı’na da uygun bir kıssa:

Mekke döneminde Hz. Muhammed, bir grup sahabeyle, o sıralar müşriklerin elinde bulunan Kâbe’ye girmek ister. Fakat o günlerde Kâbe’nin anahtarını elinde bulunduranOsman bin Talha, kendisi de müşrik olduğu için, onların Kâbe’ye girişini sert bir şekilde engeller.

Gün gelip de Mekke Müslümanların eline geçince Hz. Muhammed, Kâbe’nin anahtarını istediği kişiye verecek durumdayken onu Osman bin Talha’dan başkasına vermez ve şöyle der: “işi ehline verin.”

Doğrusu işi ehline vermemek düpedüz cahilliktir. Zaten normalde bir işin, o işi daha iyi yapabilecek biri varken başkasına verilmesi düşünülemez. Bu durum ancak ortamı kesif bir bilgisizlik kaplayıp, gerçeklerle bağlantı kesildiğinde olur.

Olayı abarttığımı düşünebilirsiniz. Selin Yağcıoğlu’nun dünyanın en başarılı sunucusu olmadığını da biliyorum fakat burada mevzu ne Yağcıoğlu ne de onun yetenekleri. Mesele sergilenen yaklaşım.

Bir yandan başka takım taraftarını kulüp kanallarında, mağazalarında ve benzeri yerlerde çalıştırmayacağız, diğer taraftan spor, dostluk, kardeşliktir diyeceğiz. Buna kim inanır?

Bu arada Yağcıoğlu’nun, altı ay önce kullandığı ve bugün onu işsiz bırakan ifade sadece şu: “ballı Fener”

Tabi bu olay ilk değil. Daha üç ay önce Türk Telekom Arena’daki derbi sonrası bir anlık dalgınlıkla Fenerbahçeli oyuncularla “çak” yapan ve öyle stajyer falan da değil yılların spor muhabiri ve işini en iyi yapanlardan biri olan Loran Vayloyan’ın da kalemini tek celsede kırıp onu da tabiri caizse linç etmedik mi?  

Biz ne ara bu kadar tahammülsüz olduk Allah aşkına? Ne vakit sporu, onun misyonuna taban tabana zıt bir şekilde sadece kutuplaşma vesilesi haline getirdik?

Ayrıca, zamanında kendilerine ayan beyan hakaret eden futbolcuları takımlarına kabul eden yönetimlerin ve onları bağrına basan taraftarların aynı “büyüklüğü”  stajyer bir çalışan veya yılların muhabiri için gösterememeleri ne büyük bir çelişki!

FBTV’de sadece Fenerbahçeliler, GSTV’de sadece Galatasaraylılar, BJKTV’de sadece Beşiktaşlılar çalışsın. Bu kanallar sadece kendi taraftarları tarafından izlensin. Bu körler ve sağırlar dünyasında biz de kamplaşalım, birbirimize yabancılaşalım ve intikam duygularımızı körükleyelim. Bu kime mutluluk verir?  

Ülke olarak psikolojimiz uzunca bir süredir hiç iyi değil ve bu durum spora yaklaşımımıza da fazlasıyla sirayet etmiş durumda. Öyle ki spor anlayışımız, kendi mutluluğumuzdan ziyade karşı tarafın acı çekmesi, başarımızdan ziyade rakibimizin başarısızlığı olma yönünde ilerliyor. Tüm bunlar kısa vadede yöneticilere prim, medyaya yüksek tiraj ve izlenme oranı, taraftarlara da rahatlama sağlasa da sporun, bu hengâmenin ortasında bir sabun gibi eridiği gerçeğini ortadan kaldırmıyor.

Bu denklemden para ve menfaat elde eden kulüp yöneticileri ve medya organlarından sahip oldukları yaklaşımı değiştirmelerini beklemek fazla iyimserlik olur ama bu işe gönül vermiş taraftarların onların tuzağına düşmeleri için hiçbir neden yok. Yarın arkamıza dönüp baktığımızda hâlâ bizi heyecanlandıran bir oyun bulmak istiyorsak doğruya doğru, yanlışa da yanlış diyebilmeliyiz; bunların hangi taraftan geldiğine bakmaksızın.

can.nizamoglu@gmail.com

Twitter:_acn_     

 
Toplam blog
: 788
: 1417
Kayıt tarihi
: 11.11.07
 
 

Çoğu çocuk gibi ben de futbolcu olmak istedim, olmadı. Bu oyundan kopmamak adına üniversite yılla..