Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Eylül '15

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Şemsi Belli ve Anayasso

Şemsi Belli ve Anayasso
 

İnternet'ten alıntı


Şemsi Belli1925 ‘de Arguvan ‘ın Kızıluşağı Köyü'nde (yeni ismiyle Yenisu köyü) dünyaya geldi. 1947 yılında Haydarpaşa Lisesi’nden mezun olduktan sonra Ankara Hukuk Fakültesi’nde başladığı yüksek öğrenimini 1956'da tamamladı. Avukatlık,  gazetecilik  (Vakit, Cumhuriyet, Ulus, Son Havadis, Milliyet, Hürriyet, Dünya gazeteleri), edebiyat öğretmenliği (Vefa Lisesi, İstanbul Kız Lisesi, Çapa Öğretmen Okulu ve Gazetecilik Yüksek Okulu’nda öğretim görevlisi) gibi değişik görevlerde bulundu, radyo ve televizyon programları yaptı (1953’ten 1960’a kadar Ankara Radyosunda Adım Adım Anadolu, Kırk Gözlü Heybe, İçimizden Biri; 1959 / 1960 yıllarında Kıbrıs Radyo ve Televizyonunda Adım Adım Türkiye, 1988 / 1989 yıllarında TRT’de Şiir Bahçesi), dergiler (Kervan, Çadır, Anayasso, Şiir Defteri)ve gazeteler (Memleket, Son Posta) çıkardı.

Bir ara siyasetle de uğraşan Şemsi Belli 1969 yılında Adana milletvekili adayı olduğu Birlik Partisi’nin genel sekreterlik görevinde bulundu. 1958 yılında Gülsen Hanım’la evlenen şairin Orhan (1960), Bengü (1961) ve Yağmur (1966) adlı üç oğlu oldu. 11 Ekim 1995 günü İstanbul’da hayata veda etti.

Edebi Yaşamı

Şemsi Belli’nin ilk şiiri 1939 yılında Maceralar Dünyası dergisinde, daha sonra da 1943 yılında Orhan Seyfi Orhon’un çıkardığı Çınaraltı dergisinde yayımlandı.

Halk şiiri geleneği etkisinde ilk ürünlerini veren şair daha sonra kendi çizgisini bulmuş, serbest şiire yönelmiştir. Garip şiir akımının etkisi bu dönem şiirlerinde görülür. Düzyazı şiirleri (mensur şiir) de yazan Şemsi Belli bu alanda yetkin şairlerimizden biridir ve Ümit Yaşar Oğuzcan’la birlikte çağdaşlarından bu tarz şiirleriyle ayrılır.

Siyasal taşlamaları da olan Şemsi Belli, 1968’den sonra toplumcu gerçekçi akım içerisinde değerlendirilebilecek biçimde, ancak onlardan farklı olarak, yerel ağız özellikleri gösteren kırsal şiire yöneldi. Bu dönemin en ünlü şiiri Anayasso’ dur. 1968 yılında yayımlanan bu şiir ile ülkenin doğusunda mahrumiyet içinde yaşayan insanları gündeme getirerek büyük ilgi uyandırdı. Şiirleri İngilizce, Fransızca, İtalyanca, Arapça ve Azeri Türkçesine çevrildi.

Yusuf Ziya Ortaç’ın çıkardığı Akbaba ve Pardon, Papağan gibi mizah dergilerinde de değişik takma adlarla mizah yazıları da yazdı. Bestesini Muzaffer İlkar’ ın yaptığı Bir Yangının Külü adlı unutulmaz şarkının söz yazarıdır. Tiyatro, gezi yazısı, anı, araştırma-inceleme alanlarında da ürünler vermiştir.

Yapıtları

Köy Akşamları (Şiir - 1945)

Bahar Şarkısı (Şiir - 1949)

Başşehir Sokağı (Şiir - 1957)

Güzçiçeği 1 (Mensur şiir - 1958)

Bahar Güneşi (Mensur şiir - 1959)

Şeytan Diyor ki (Şiir - 1959)

Ağabeyim Mustafa Kemal ( Araştırma, inceleme - 1959)

Yavru Vatan’dan Notlar (Gezi yazısı - 1960)

Cumhuriyetin Eşiğinde Kıbrıs (Gezi yazısı - 1960)

Cankuşum (Mensur şiir - 1960

Uykusuz Trenler (Şiir - 1960)

Boncuk Kutusu (Taşlama şiirler - 1960)

Karpuz Dilimi (Şiir - 1961)

İpek Kaplı Defter (Mensur şiir - 1961)

Gelin Telleri (Şiir - 1962)

Öpme Beni Bu Akşam (Şiir - 1962)

Büyük Paydos (Anı - 1962)

Satırbaşı (Şiir - 1964)

Güzçiçeği ll (Mensur şiir - 1965)

Anayasso / Doğu Anadolu Şiirleri ( Şiir - 1970)

Anayasso / 5 Bölümlük Oyun (Tiyatro - 1970)

Bir Yangının Külü (Mensur şiir - 1974)

Otopsi (Şiir - 1974)

Renkli Balonlar (Şiir - 1974)

Tükenmez Kalem (Gülmece öykü - 1974)

Ağa Kapısı (Şiir - 1975)

Çocukluğundan Liderliğine Kadar Bülent Ecevit (Araştırma, inceleme 1975)

Aşk Dersleri ( Gülmece öykü - Tarihsiz)

Babıâli- Babıâdi / Türkiye’de Basın Rezaletleri (Araştırma, inceleme - 1988)

Atatürk’ün Aşk Hayatı (Araştırma, inceleme - 1988)

Zeydo Ağa (Tiyatro - Tarihsiz)

Fikriye (Araştırma, inceleme - 1995)

Cudi / Doğuanadoludan Kanlı Şiirleri (Şiir - 2003)*,

Yiyin Pez… Neler Yiyin (Şiir - 2003) (Vikipedi, Mayıs 2010)

Süleyman Özerol,”Şemsi Belli ile İlgili Yazılarım” başlığında düşüncelerini şöyle belirtmiş:

1966 yılında girdiğim Akçadağ İlköğretmen Okulunda Arguvan’ın Yukarı Sülmenli köyünden bir arkadaşım vardı. Varlık yayınlarının cep kitapları gibi küçük kitaplarını getirirdi Şemsi Belli’nin. Böylelikle tanıdım onu. Altmışlı yılların sonlarında yayınlanan “Anayaso”, farklı bir şiirdi. Bir şiirin bir köprü yaptırması ise müthiş bir şeydi. O zamanın İstanbul üniversitelerindeki devrimci gençlerin gerçekleştirdiği Zap Suyu’na köprü olayına destek verenler de olmuştu. Hâlâ güncelliğini koruyan “Anayaso” bestelenmiş, daha sonra oyun haline getirilmişti. Seksenli yıllarda Antoloji şiir dergisinde yayınlanan şiirleri vardı. Aramayın Beni Başka Yerlerde, Bir Çift Göz Ekranda...

O, taşradan kente erken inenlerdendi. Diğer yandan kuşak farkımız vardı. Cumhuriyetin ilk on beş yılı içinde yetişmiş ve Köy Enstitüsü dönemini yaşamıştı. Tüm bunlara karşın ona özel bir ilgi duydum. Aşağıdaki dizeleri belleğime kazındı:

“Bir türküyle uyanırım gün atmadan

Diken diken olur eti

Alaca türkülerin karanlığında

Bir gelin mumu memleketim”

Malatya’da Gönüllü Kültür Adamları dosyamı oluştururken çocukları Orhan ve Bengü Belli ile iletişimimi daha da güçlendirdim. Onlara yayınlanan yazılarımı gönderdim, yaşamı hakkında bilgi istedim, bizzat İstanbul’a giderek görüştüm. (http://www.yorummalatya.com/inx/default.asp Şemsi Belli Tüm Şiirleri, 26.12.2008 Saat)

Anayasso

Gul, gurban olduğum Hökümet Baba!

Baa bir alfabe veremez miydin?

 

Gara dağlar gar altında galanda

Ben gülmezem

Dil bilmezem

Şavata'dan Hakkâri’ye yol bilmezem

Gurban olam, çaresi ne, hooy babooov?

 

Bebek yanir, bebek hasda, bebek ataş içinde

Ben fakiro,

Ben hakiro

Dohdor ilaç, çarşı bazar tam - takiro

Gurban olam bu ne işdir hooy babooov!

 

Çoçiğ ağliir, çoçiğ öliir, geçit vermiy Zap suyu

Parasizo,

Çaresizo

Ben halsizo, ben dilsizo, şeher uzah, yolsizo

Bu ne haldır, bu ne iştir hooy babooov!

 

Gara dağda, gar altında ufağ ufağ mezerler

Yeddi ceset hetim hetim Zap Suyunda yüzerler

Hökümata arz eylesem azarlar

Ben ketimo

Ben hetimo

Ben ne biçim vatandaşım hooy babooov?

 

Şavata'tan Angara'ya ses getmiir

Biz getmeğe guvvatımız hiç yetmiir

Malımız yoh

Yolumuz yoh

Angara'ya ses verecek dilimiz yoh

Ganadımız, golumuz yoh

Bu ne biçim memlekettir hooy babooov?

 

Yerin, yurdun adresesin bilmirem

Angara'da: Anayasso!

Ellerinden öpiy Hasso

Yap bize de iltimaso

Bu işin mümkini yoh mi hooy baboov?

(Şemsi Belli)

 

Şemsi Belli'ninAnayasso” adlı şiiri, Hakkâri’de Zap Suyu'nun kıyısında yaşayan ve tel gererek tehlike içinde suyun öte yanına geçmek zorunda olan insanların çaresizliğini anlatmaktadır. Bu şiirden ilk defa 15 Mart 1968 tarihli Savaş Gazetesi'nin bir haberinde bahsedilmişti. Haberde, Trabzon Devrim Ocağı'nın kuruluşunun 6. yılında Attilla Aşut tarafından Anayasso adlı bir şiirin okunduğu, şiirin çok beğenildiği ancak şairinin bilinmediği yer almaktadır. Milliyet Gazetesi köşe yazarı Hasan Pulur, 3 Nisan 1968'de şiiri haber yaparak şairini aramaya başladı. Boğaz Köprüsü yapımının tartışmaların sürdüğü bir dönemde Zap Suyu'nu tel üzerinde geçen insanların çilesini şiir yoluyla öğrenmek toplumda büyük yankı doğurdu. Gazeteye şairin Şemsi Belli olduğuna dair haberler ulaştı. Bir gazete muhabiri kendisini bulup sorunca şairin Şemsi Belli olduğu ve şiirini ilk defa Anayasso dergisinde yayınladığı, sonra Hasan Pulur' a gönderdiği ortaya çıktı.(Vikipedi,7 Mayıs, 2010)

Şemsi Belli, bu şiirinde, Türkçe'nin sınırlarını zorluyor. Yaşadığı bölgenin, köyün söylemlerini de ustalıkla kullanarak bizi hem düşündürüyor hem de güldürüyor. Şair; “Anayasa” konusundaki duygu, düşünce ve izlenimlerini alaycı, iğneleyici bir anlatımla aktarıyor; okuru güldürerek düşündürüyor. Köylü; yoksul, hasta, kar yolları kapamış; çaresizlikten kıvranıyor. Durumunu anlatamıyor; dertli, çaresiz. O, iş, aş, ekmek peşinde. Onlar için Anayasa’nın fazla bir anlamı yok. Anayasa’nın sorunlarına çözüm getireceğine inanmıyorlar. Bugüne değin hangi Anayasa, bu insanların sorunlarına çözüm getirdi ki bundan sonra yapılacak da getirsin… Anayasalar; politikacının, yöneticinin, bürokratın, sermayenin işine yaramış. 1960 Anayasası’nı bir tarafa bırakalım Toplumun, emekçinin, çıkarını gözeten, özerk üniversite yapılanmasının önünü açan, insan hak ve özgürlüklerini genişleten bu Anayasa % 60’la kabul görmüştü. Bu Anayasa’da imzası olanlar akademisyenler, aydınlar, yazarlar, öğretmenler, üniversiteliler… Türkiye’yi aydınlık yarınlara taşıyan onurlu insanlardı. Çıkarı için eğilmediklerini, Prof. Hüseyin Nail Kubalı’ nın şu sözlerinden anlıyoruz: “Üç günlük dünyada, kula, kul olmam.”

Kuvvetler –yasama, yürütme, yargı- ayırımı olan 1961 Anayasası, bana göre en demokratik Anayasa’mızdı. 12 Eylül’ nün Devlet Başkanı,”Bu Anayasa bize geniş geldi” dedi. Yaptırdığı Anayasa, halkın % 91,37 oyuyla kabul edildi, daraltıldı. Halk terörün bittiğini sanarak oylamaya katıldı. Oysa terör yanlış politikalarla ülkenin ve dış ülkelerin derinliklerinde,başka bir deyişle yer altı odaklarında yeniden yapılandı; politik, ekonomik güç kazandı. Gömleği daraltmak işe yaramamıştı! Toplum, böyle dar bir gömleği giymekte zorlanıyordu. Değiştirelim, kendimize de geniş yetkilerle donatılmış bir başkan seçelim; her şeyi o düzelsin, deniliyor… Sözgelimi, Rusya’daki, Arap ülkelerindeki gibi… ABD’deki, Avrupa’daki gibi denilerek de toplum uyutulmaya çalışılıyor.

(Oy oranları yüzdeleri: Vikipedi,31 Aralık 2012)

Şemsi Belli, şiirlerinde; toplumun sorunlarına ışık tutar, özellikle Anadolu’nun kırsal, yoksul insanlarının sorunlarını gün yüzüne çıkarır, okuyucuyla buluşturur. O, şiirlerinde;sevgi, aşk temalarını da işler. Şiirlerindeki sevgili, nakış işler, tezek yapar, kilim dokur; ancak okuma-yazması yoktur. O,dağlarda, yaylarda dolaşır. O,şairin omzunda taşıdığı heybe gibi şaire yakındır, gönlündedir. Fistanındaki çiçekler, türküler kadar duygusal ve anlamlıdır, diyen Şemsi Belli, yöresel deyişleri de ustalıkla kullanarak okuru, yaylalara, dağlara götürüyor; yaylanın, dağların havasını koklatıyor.

“İpek Kaplı Defteradlı kitapçığında, duygu, düşünce ve izlenimlerini, musikili, ritimli bir düzyazıyla sevgilisine sesleniyor:

Siz, dünyanın bütün evrensel güzelliklerini gözbebeklerinize doldurmuş iseniz bunun sırrı

Tanrı’nın yaratma gücündedir.

Ama ben, Tanrı değilim ki!(s.8)

Şemsi Belli, Şeytan Diyor ki adlı yapıtında, bizi güldürerek düşündürüyor. Rahat, esprili bir söyleyişi var.”Hiciv yönüyle Haldun Taner’i; halkçı, realist yönüyle Makal’ı, Talip’i anlatıyor insana.”(Mehmet Naci Yavuz,Kale,9 Aralık 1959) Bu anlatım özelliğini şu dizelerde görelim:

Gözünü sevdiğim Karacaoğlan!

Devir atom devri

Hular-Hop devri

Küheylan atlara binmiş beyler yok

Rock and Roll devri

Meşin top devri

Şemsi Belli, bu şirinde; popüler kültürün insanlar, özellikle de gençlik üzerindeki olumsuz etkisine de değiniyor.

 

 
Toplam blog
: 391
: 2555
Kayıt tarihi
: 04.12.12
 
 

Hüseyin BAŞDOĞAN, 1942'de Malatya- Arapgir'de doğdu.Arapgir Ortaokulunu, Diyarbakır Öğretmen Okul..