Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Haziran '08

 
Kategori
İlişkiler
 

Sen bu dünyaya ait değilsin

Sen bu dünyaya ait değilsin
 

Tanıştıktan kısa bir süre sonra kaynaştığımız, epeyce sohbet edip geçmişimizden, beklentilerimizden söz ettiğimiz bir kadındı o. Bir süre sonra evime yemeğe davet ettim, ona mutfaktaki maharetimi gösterecektim. Dışarıdaki ortamdan daha samimi bir masa hazırlamaktı amacım. Böylece birbirimizi daha iyi keşfedecek bir sohbet deryasına dalacaktık. Evime davet ettim. Yalnızlığımı yok edecek, evlenirsek beni mutlu edecek bir insanın yayabileceği bütün ışınları hem sözleriyle hem gözleriyle bana vermişti çünkü.

Evin kocaman terasında güzel bir masa hazırladım, yedik içtik. Sonra evimi gezmek istedi. Odaları dolaştık. Kütüphanemdeki kitapları inceledi uzun uzun. Bir bekar için pek düzenli olmasa da fena değildi evim;ama masaya tekrar oturduğumuzda sesi, davranışları değişti. Bana çok sıcak davranan, konuşmalarımdan, esprilerimden hoşlanan kadın gitmiş; buzdan bir duvar çıkmıştı karşıma.

Yalnızlık okyanusunda sığınmaya çalıştığım ada elimden kayıp gidiyordu. Depremi önceden hissedip kaçan kurbağalar gibi titremeye başladım; uzun bir sessizlik oldu. "N'oldu?" dedim. "Bu ev sana ait değil." dedi. "Tapusunu göstereyim mi?" dedim saf saf. "Hayır." dedi, "
O anlamda söylemedim, bu evde sana ait bir şey yok. Mobilyaları, buzdolabını, çamaşır makinesini sen almış olabilirsin; hatta halıları sen seçmişsindir belki; ama bu evde senin kişiliğini yansıtan ne bir biblo ne bir resim ne bir fotoğraf var. Duvara tek çivi çakmamışsın.

Ama yazdıklarım var; ben duygularımı yazarak ifade ediyorum. Bütün hayallerim, özlemlerim, kaygılarım, hayal kırıklıklarım, acılarım, sevinçlerim bütün duygularım orada dedim. "Yetmez." dedi. "Sen bu dünyaya ait değilsin"

"Bu evde senin ruhun yok. Ev sadece yemek yenen, uyunan, misafir ağırlanan bir yer değildir. Ev insanın kabuğudur aynı zamanda. Her meyvenin nasıl bir kabuğu varsa ev de insanın kabuğudur. Evindeki çiçekler seni eve bağlar evi de sana. Onları sulaman, onlarla konuşman...Eve aldığın her biblo her resim evle seni birbirine bağlar. Sen bu dünyaya ait değilisin. Evine de ait değilsin. Bu dünyaya ait olsaydın böyle olmazdı." dedi.

Küçükken yaşadığımız gecekondumuz aklıma geldi: Annem bohçacı geldiğinde ondan patisaklar alır, buların üstüne kanaviçeyi geçirir, sonra "Örenbayan" markalı iplerle bunları işler. Buna da "işlenti" derlerdi. İşlentiler yastık kılıfı, masa örtüsü olarak evi süslerdi. Bunlarda annemin evine sahiplenişi vardı. Onu anladım. Kendimi daha berbat hissettim. Evet ben bu dünyaya ait değildim.

Bu yemekten sonra o kadınla bir daha konuşmadık, buluşmadık.

Ben bu dünyaya ait değilsem, nereye aittim?

Yıllardan beri kendimi, dünyayı sorgulayan ben bu dünyaya ait değildim; ama tek derdi çocuklarını okutmak, konu komşuyla iyi geçinmek olan, dünyadaki haksızlıklar hakkında hiç düşünce üretmeyen, her şeyi Allah'a havale eden annem bu dünyaya aitti. Annemi ilk kez kıskandım.

Evime aldığım yegane "eşya" kitaptı o zamana kadar;ama bu olydan sonra galerileri dolaştım resim almak için.Züccaciyelerde biblolar baktım.Hiçbirini evime yakıştıramadım.Evimi sadece otel olarak kullandığım suçlaması haksızdı;ama benim bu eve ait olmadığım doğruydu.

Bu olayı anlattığım arkadaşlarımdan biri doğumgünümde bana bir duvar resmi almış. Duvarda şimdi o asılı...

Birbirimize alışmaya çalışıyoruz.

Bunun sebebini düşündüm, üstteki paragrafı yazdıktan sonra tam yirmi dakika. Hatta dakika sözcüğünü yazıncaya kadar düşündüm: Küçükken duvara asacağım resimlere, şiirlere babam izin vermezdi; karımla farklı kutuplarda olduğumuzdan onunla çatışmamak için asmadım resimleri, peki boşandıktan sonra kim engelleyebilirdi beni?

Cevap yok...

 
Toplam blog
: 19
: 594
Kayıt tarihi
: 07.06.08
 
 

1964 yılında Ankara'da doğdum. 70'li yılların gecekondu ortamında büyüdüm. Ortaokuldan itibaren gars..