Sen geldin ya!

Ve işte geldin. Nihayet geldin hayatıma. Seni bekliyordum. Öyle gidişler yazmıştım ki, gelişini bekliyordum. Baharın gelişiyle beraber geldin ya. Hoşgeldin. Daha çok küçük bir kıpırtı gibisin yüregimde. Gerçekliğini henüz kavrayamadığım. Sarı saçlarının lülesinde, kocaman gözlerinin derininde biryerlerdeyim sanki. Mavi engin bir denize, bir gemiyle açılmış ve ben o geminin en yüksek yerinden o serin sulara atlar gibiyim. Öyle bir adrenalin öyle bir heyecan öyle bir mutluluk öyle bir şaşkınlık var üzerimde.

Geldin ya...

Hoş geldin.

Ne kapılar kapadım arkandan, ne denizlere haykırdım seni beklediğimi. Ne büyük dualar ettim, ne çok hüzünlendim de...

Hep dedim ki...

Belki henüz zamanı değildir. Belki o da kendisi için doğru zamanı bekliyordur. Gökyüzünden kayacak bir yıldız olup, yeni bir ruh kazanmayı belki de.

Geldin. Yepyeni bir yüzle, yepyeni bir ruhla, can kattın... Tam da bahara rastladı gelişin.

Hoşgeldin...

Gözlerin bir başka, yüzün bir başka, sesin bir başka.

Geldin ya. Hep bir umuda dair olsun gelişin. Hep bir aşka dair olsun.. Hep bir bereket. Hep bir sevgi yüklü gemi olsun. Sen sakın gitme benden. Gidenim çok oldu benim gelenim az. Hep gelene bir umut olsun içimde istedim. Hep kalabalar içinde yalnız, yabancı, hep seçilmiş yalnızlıklarımdan uzak oldum.

Hep gidişlere hüzünler yazdım, gelişi umutla beklerken. Hep sonbahar mevsimine dem vurdum dökülen yapraklarla beraber. Şimdi baharların dallarında yeni filizler tomurcuklandırdım.

Sen geldin ya...

Hoş geldin.