Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 

17 Nisan '11

 
Kategori
Şiir
 

Sen miydin?

Sen miydin?
 

Her batışında,
Beni "mutlaka" hüzne boğan güneşin,
Gün doğumlarında,
Belli belirsiz verdiği müjde
Sen miydin? 

Sığındığım,
Kaybolduğum şu sahil kasabasında
Denize açılan
karanlık bir sokağın o en kuytusunda
ve hani şu
"ağlarsam belki açılırım" avuntusunda 

Gözyaşlarımı kurutan o ılık meltem 

Sen miydin? 

Göğüs ağrım,
Kalp çarpıntım,
Üzerime çöken
o kurşuni gök kafes

ve gözlerim kapalı
içime çektiğim
o en derin nefes 

Sen miydin? 

Sen miydin, ah sen miydin? 

ve sen miydin
o hırçın nefesle
İçime dolan
ve içimde dolanan 

Bazılarının "acı" zannettiği
ve ahmakça nefret ettiği 

Ama beni ise
Sımsıkı hayata bağlayan

ve acayip bir
Kavuşma inadı sağlayan 

"o hasret"
Sen miydin? 

Ufuk çizgisindeki,
Geliyor mu? Yoksa gidiyor mu?
Hiç anlayamadığım,  

Halatını şu önümdeki rıhtıma
Hiç bağlayamadığım 

O beyaz yelkenli
Sen miydin? 

Sahilde
Kumlara kazıdığım her ismi
Kumlarla dudak dudağa öpüşerek
şefkatle silen

ve belki de
Benim henüz bilmediğim
O ismi bilen 

Cilve cilve köpüren
şu dalga Sen miydin? 

Tek başıma yapayalnız akşamlarda
Bir simit ısırığında ne yapsamda
Tozlu masaya düşüveren
ve işaret parmağımı Şöyle bir yalayıp

ve çok lazımmış gibi üstelik bir de
Tek tek sayarak topladığım
O susamlara dalıp dalıp 

İç çekerek hayalini kurduğum
O üzerinde mumlar yanan masanın
Hemen önünde beni bekleyen "O kadın",
Sen miydin? 

Sen miydin o
Yıllardır özlediğim 

Sen miydin o
Yolunu gözlediğim 

ve en kalabalık caddelerde
Lüle lüle saçlarını savuran 

ve yanından geçtiği
Her erkeği yakıp kavuran 

ve ardından yetişip
Bir türlü omuzuna dokunamadığım 

Ama ah bir dokunabilsem
Dönüp bana sarılacak sandığım 

Sıkıntıdan daral geçirip,
Tenha sokaklara kaçtığım 

Gel gör ki; İncecik
Yüksek topuklu ayakkabılarının sesi
Hemen oracıktaki bir yan sokaktan
Kulağıma çalınan 

"Kadın dediğin böyle yürür kardeşim"
der gibi ayak sesleri arnavut kaldırımı
sokakta yankılanan 

ve her adımıyla sokaktaki
O köhne evlerin rengarenk boyalı ama
Liğme liğme dökülmüş ahşap kapılarını
Zıvanadan çıkaran 

O şuh kadın
Sen miydin? 

Sen miydin o gülüm Sen miydin? 

Su dediğin nedir ki?
Suyun para etmediği
Belki susuzluktan çatlamış,

Ama sevda sözcüklerinin
Asla terk etmediği
Belli ki aslında aşka susamış 

O kor dudakların sahibi
Sen miydin? 

Bir kişi be kardeşim
Bir kişi de "Benim için ağlarmı" derken 

Kaşları anlının ortasında büzülen
ve gözyaşları gamzelerine süzülen
"Bunca yıldır beklediğim adam sendin"
Diyerek adeta sevinçten üzülen 

o kadın Sen miydin? 

Sen miydin o, Telve renkli gözlerinle
ve bir sevda falında ki, Aşk kokan sözlerinle 

İkinci baharında olsa neyse
Üstelikte hem de sonbaharında
Sevgiye dair tüm özlemlerinle 

ve de fal dedikse
Öyle üç vakte kadar değil
Hemen şimdi, şu an
Tutuverecek olan, Ellerimi ellerinle 

Sen miydin ?
sen miydin o, ah Sen miydin ? 

Bunca sene
Bazen yerle bir olsa da
Eğilip pasın kirin içinden
Ayağa kaldırdığım,  

ve tükenmez bir hevesle
Göğsümün ta içinde sakladığım 

O umudumu, ayakta tutan 

ve bir bakışıyla
Adeta beni yalayıp yutan 

Sen miydin ? 

Sen miydin be kadın ? 

Aslında ne olursa olsun
Ben öyle koydum bir kere
"Sevda" olsun senin adın. 

Bunca sene
Nerede saklandın
Hangi
Değer bilmezlere kandın 

Gel artık, "O Bendim" de.. 

Ben kendimi sana adadım..
Sana adadım... 

14.04.2011
Muzaffer Alper 

Şiirin videosuna
http://www.facebook.com/video/video.php?v=1340856459198&comments 

adresinden ulaşabilirsiniz 

 
Toplam blog
: 63
: 4513
Kayıt tarihi
: 28.09.07
 
 

Fotoğraf sanatı, çevre ve siyaset, özel uğraşlarımdır. Manifestom'da sadece iki madde vardır, bir..

 
 
 
 
 

 
Sadece bu yazarın bloglarında ara