Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '08

 
Kategori
Güncel
 

Seni duyabileceğim uzaklıkta ol!

Seni duyabileceğim uzaklıkta ol!
 

“Hava kararmadan eve gelin, yoksa babanız çok kızar!”

Her sokağa çıkışımızda annemizin bize söylediği tek tembih sözüydü. Apartmandan dışarı çıkabilir, yan mahalleye oyun oynamaya gidebilir, tanımadığımız çocuklarla arkadaş olabilir, onlarla oyun oynayabilirdik. Yapmamız gereken tek şey hava kararmadan evde olmaktı.

O zamanlar organ mafyaları, tacizciler yoktu. Herkes birbirine güvenirdi, hele çocuklara kimsecikler zarar vermezdi, herkes korurdu onları, tanımadıkları çocukları bile. Ne kadar şanslı bir çocukluk yaşamışız. Doyasıya oynamış, dizlerimiz yara, yüzümüz gözümüz kir içinde olsa bile hiç aldırış etmeden oyuna devam etmişiz.

Daha ilkokula giderken 5-6 km uzaklıktaki yerlere arkadaşlarımızla bisikletle veya yürüyerek gidip gelebilir, inşaatlardan sırayla 1., 2., 3. kattan aşağıya kumlara atlama yarışı yapabilirdik. Tabi bunu yaparken annelerimize yakalanırsak sıkı bir dayak yerdik, ama çoğu zamanda yakalanmazdık. Okul önünde satılan simitlerden, kurabiyelerden hiç korkmadan alabilir, okulumuza yürüyerek , arkadaşlarımızla sohbet ederek gidebilirdik. Hiç kimsenin aklına kötü bir şey gelmez, hiç kimsenin başına da kötü bir şey gelmezdi.

Ama şimdi....

Çocuklarımız sadece evin önünde oynayabiliyor. Evin önü derken geniş bir alanda değil, sadece apartmanın bahçe kapısına kadar olan kısımda, merdivenlerde ve apartman girişinde, tanıdığı ailelerin çocuklarıyla. Eğer çocuğunuz şanslı ise ve bir abi veya ablası varsa, apartmanın önünde olmak şartıyla bisiklette sürebiliyor. Yan mahalleyi, arka mahalleyi hiç bilmeden, orada olan diğer çocukları hiç tanımadan büyüyor. Hiç kire çamura bulaşmıyor, kumların içinde oynayamıyor, okula evin önünde servise binip, evin önünde servisten inerek gidip gelebiliyor. Hep temiz, bakımlı, bahçe kapısının arkasında oynuyor.

Anneler artık çocuklarına “ ben sana seslendiğim zaman beni duyabileceğin, sen bana seslendiğinde benim seni duyabileceğim uzaklıkta ol!” diye tembihte bulunuyor. Anneden izinsiz yan bakkala bile gidilmiyor. Eğer izin alınıp gidilirse evden birisi mutlaka camdan veya balkondan çocuğun gidiş gelişini uzaktan takip ediyor. Yabancılarla konuşulmuyor, onlardan bişey alınmıyor.

Bir gün oğlum eve geldi, daha 5-6 yaşında;

- Anne, şuradaki amca bize elma verdi, ben almadım ama Harun aldı.

- Aferin oğlum, tanımadığımız insanlardan bişey alınmaz, akıllı oğlum benim..

- Ama anne, Harun elmayı yedi ve ona hiçbirşey olmadı. Elma çok güzeldi, evde elma var mı?

Bazen çocukları bu kadar sıkmakla, korkutmakla doğru mu yapıyoruz acaba? diye düşünüyorum. Çocuklar sürekli tedirgin, oyun oynarken bile, her an bir şey olacakmış, birileri onlara zarar verecekmiş gibi düşünüyorlar.

Ama kendi gözümüzden bile sakındığımız, onlara bakarken bile içimizin titrediği çocuklarımızı nasıl hiçbir şey yokmuş gibi rahat bırakabiliriz ki. Düşüncesine bile dayanamadığımız, çoğu zaman aklımıza getirmek istemediğimiz, haberlerini bile hiç okumadan geçtiğimiz olaylara, yürek dayanır mı? Onları korumaktan ve uyarmaktan başka ne yapabiliriz ki.

Sonuçta, tamamen birbirine güvensiz bir toplumun yetiştiğini bilsek de, görsek de onların üzerinden gözlerimizi ayırabilmemiz, onları korumasız bırakmamız imkansız.

http://isteoylebirseyy.blogspot.com/

 
Toplam blog
: 41
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.06.08
 
 

Çoğu zaman düşündüklerimi, gördüklerimi, hissettiklerimi dile getirmekte zorlanıyorum. Çünkü o an..