Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Temmuz '08

 
Kategori
Kitap
 

Zâhir hakkında....

Zâhir hakkında....
 

Kitabın son sayfasını okuduğumda saat sabahın üçüydü... Kitabı kapattım. Bir süre öylece durdum, kitabı elimden bırakamadım. Biraz düşündüm, uzun uzun düşündüm, o kadar güzel bir kitaptı ki. İçimden büyük bir istekle kitabı yeniden okumak geçti. Ve ilk sayfasını tekrar açtım. Kitabın başındaki şiiri okudum, sonra bir daha, bir daha okudum. Bu şiirin en başta bana bu kadar çekici gelmemiş olduğunu fark ettim ve en az 10 kez daha okudum.

İthaka

İthaka'ya doğru yola çıktığın zaman,
dile ki uzun sürsün yolculuğun,
serüven dolu, bilgi dolu olsun.
Ne lestrigonlardan kork,
ne kikloplardan, ne de öfkeli Poseidon'dan.
Bunların hiçbiri çıkmaz karşına,
düşlerin yüceyse, gövdeni ve ruhunu
ince bir heyecan sarmışsa eğer.
Ne Lestrigonlara rastlarsın,
ne Kikloplara, ne azgın Poseidon'a,
onları sen kendi ruhunda taşımadıkça,
kendi ruhun onları dikmedikçe karşına.

Dile ki uzun sürsün yolun.
Nice yaz sabahları olsun,
eşsiz bir sevinç ve mutluluk içinde
önceden hiç görmediğin limanlara girdiğin!
Durup Fenike'nin çarşılarında
eşi benzeri olmayan mallar al,
sedefle mercan, abanozla kehribar,
ve her türlü başdöndürücü kokular;
bu başdöndürücü kokulardan al alabildiğin kadar;
nice Mısır şehirlerine uğra,
ne öğrenebilirsen öğrenmeye bak bilgelerinden.

Hiç aklından çıkarma İthaka'yı.
Oraya varmak senin başlıca yazgın.
Ama yolculuğu tez bitirmeye kalkma sakın.
Varsın yıllarca sürsün, daha iyi;
sonunda kocamış biri olarak demir at adana,
yol boyunca kazandığın bunca şeylerle zengin,
İthaka'nın sana zenginlik vermesini ummadan.
Sana bu güzel yolculuğu verdi İthaka.
O olmasa, yola hiç çıkmayacaktın.
Ama sana verecek bir şeyi yok bundan başka.

Onu yoksul buluyorsan, aldanmış sanma kendini.
Geçtiğin bunca deneyden sonra öyle bilgeleştin ki,
Artık elbet biliyorsundur ne anlama geldiğini
İthakaların.

(Çeviren: Cevat Çapan)

Konstantin Kavafis


Sözünü ettiğim kitap Paulo COELHO’ya ait ZÂHİR.

Kitap ünlü, başarılı, zengin bir yazarın savaş muhabirliği yapan eşinin bir gün ansızın ortadan kaybolmasını ve yazarın onu bulabilmek için geçtiği yolları anlatıyor. Yazar eşini ararken yaşadığı gel-gitleri ve adım adım eşine ulaşabileceği yolları, sürekli bugün ve geçmişte gidip gelerek, eşi ile aralarında geçen diyalogları ve onun ne demek istediğini hiç anlamadığı anları hatırlayarak iz sürüyor. Yıllar boyunca eşinin onun başarısı için nasıl destek olduğunu farketmediği gibi onun yaşadığı duygu ve düşünceleri, iç gelişimini de hiç fark etmediğini anlıyor. Yolu çok uzundur ve hiç bilmediği bir yoldur. Eşini ararken, onu kendisinden çok daha iyi tanıyan ve anlayan şimdiye kadar hiç görmediği insanlarla tanışıyor, hiç bilmediği, gitmediği mekanlar ve ülkelere gidiyor. Girdiği her yeni ortamda şaşkınlık içinde eşinin yaşadıklarını öğreniyor ve onu her adımda biraz daha tanımaya ve anlamaya başlıyor. Bu arada yazarda farkında olmadan kendi iç yolculuğuna çıkmış oluyor. Ve aylar yıllar sonunda eşini buluyor, eşiyle beraber aslında kendini de bulduğunu anlıyor.

Yıllardır okuduğum her kitapta sevdiğim kısımların altını çizmek bende bir alışkanlık haline geldi. Daha sonra her aklıma geldiğinde o bölümleri tekrar tekrar okuyorum. Tabiri cayizse her canım çektiğinde, buna can çekilir mi demeyin, çünkü bir süre sonra bu da bir alışkanlık , yol gösterici, rahatlatıcı ve aydınlatıcı haline dönüşüyor. Zâhir’de de altını çizdiğim, beni çok etkileyen diyalogları, paragrafları burada paylaşmak istiyorum. Paragraflar kitaptan orjinal haliyle alınmıştır. Sanırım bu şekilde kitap hakkında daha detaylı bir bilgide vermiş olacağım.

Öncelikle Zâhir’in kelime anlamını açıklamak istiyorum. "Arapça ‘görünen, var olan, görünmez olmayan’ anlamına gelir. Bir zamanlar karşılaştığımız bir kişi ya da düşünce, başka hiçbir şeye yer vermeyecek biçimde yavaş yavaş bütün düşüncelerimizi kaplar. Bu durum bir tür delilik yada kutsal bir düşünceye kendini kaptırmak şeklinde tanımlanabilir....."

"Güneşin, denizlerin, rüzgarların enerjisinden yararlanabiliriz. Ancak, insanoğlunun sevginin enerjisinden yararlanmayı öğrendiği gün, ateşin keşfedildiği gün kadar önemli olacak."

"Öğrenmemiz gereken her ne ise daima bizden önce orada olur, Tanrı’nın bizi nereye yönlendirdiğini ve bir sonraki adımımızın hangisi olması gerektiğini bulabilmek için biz sadece saygı ve dikkatle çevremize bakmalıyız. Aynı zamanda sırlara saygı duymayı da öğrendim: Einstein’ın söylediği gibi, Tanrı evrenle zar oyunu oynamaz; her şey birbiriyle bağıntılıdır ve her şeyin bir anlamı vardır. Bu anlam neredeyse her zaman saklı kalabilir, ama yaptıklarımız şevkin enerjisine dokunduğunda daima yeryüzündeki asıl görevimize yaklaştığımızı biliriz."

"yol gösterici ya da pes etme noktası: yaşamımızda daima gelişmemizi engellemekten sorumlu olan bir olay vardır. Bir travma, acı bir yenilgi, aşkta hayal kırıklığı, hatta pek anlayamadığımız bir zafer bizi korkutabilir ve bir adım daha atmamızı engelleyebilir. Onun gizli güçlerini artırma sürecinin bir parçası olarak, bir şaman öncelikle kendisini bu pes etme noktasından kurtarmalıdır ve bunu yapmak için de tüm yaşamını gözden geçirip bu durumun tam ne zaman ortaya çıktığını bulmalıdır."

"Önemli olan bunu yüzlerce kez tekrarlamaktır, ta ki hedefi vurma fikrinden kurtuluncaya ve kendimiz ok, yay ve hedef oluncaya kadar. O anda, ‘Tanrının’ enerjisi hareketlerimize rehberlik eder ve o zaman biz istediğimizde değil, tanrı doğru zamanın geldiğine inandığında oku salıvermeye başlarız. "

"-tamam, yarın konuşacağız. Ve kapının önünde bekleyen ruhum gitmeye karar verirse, bunun yaşamlarımızı çok etkileyeceğinden kuşkuluyum.
-ruhun gitmeyecek.
-Sen benim ruhumu çok iyi tanırsın ama onunla yıllardır konuşmadın, onun ne kadar değiştiğini, sana onu dinlemen için nasıl umutsuzca yalvardığını bilmiyorsun. Hatta amerikan üniversitelerinde yapılan deneyler gibi, sıradan konular üstünde sohbet ederken bile.
-Ruhun bu kadar değiştiyse, nasıl hala aynısın?
-Korkaklık dışında. Çünkü gerçekten de yarın konuşacağımızı düşünüyorum. Birlikte yaptığımız ve yıkıldığını görmek istemediğim şeyler yüzünden. Ya da hepsinden kötüsü sadece pes ettiğim için.
-Beni de bunu yapmakla suçluyorsun.
-Haklısın. Sana bakıyorum, baktığım kişinin sen olduğunu düşünerek, ama aslında kendime bakıyorum. Bu gece tüm gücüm ve inancımla dua edeceğim ve kalan günlerimi bu şekilde geçirmeme izin vermemesi için tanrıya yalvaracağım."

" o çok şanslı! derler. Fakat şansın çevresine bakmayı bilmek ve dostlarının nerede olduğunu görmek demek olduğunu bilir, çünkü dostlarının sözleri aracılığıyla melekler seslerini duyurabilir."

Ve kitapta sıkca bahsedilen bir deyim ile yazımı bitirmek istiyorum. İyilik bankanızdaki hesabınızın hep kabarık olması dileğiyle.

Sevebilme gücünüzü hiç kaybetmeyin...

http://isteoylebirseyy.blogspot.com/

 
Toplam blog
: 41
: 1226
Kayıt tarihi
: 11.06.08
 
 

Çoğu zaman düşündüklerimi, gördüklerimi, hissettiklerimi dile getirmekte zorlanıyorum. Çünkü o an..