Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Mayıs '11

 
Kategori
Spor
 

Şenol Güneş ve Trabzonspor neyi aşamadı?

Şenol Güneş ve Trabzonspor neyi aşamadı?
 

5 Mayıs 1996 Trabzonspor’un unutamadığı final maçlarından birinin tarihidir. O gün Trabzonspor ligde belki de şampiyon olduğu ve olamadığı sezonlar dâhil tek çekiştiği Fenerbahçe’ye şampiyonluğu kendi eliyle teslim etmişti.

O yıllarda Trabzonspor’un bu önemli finali neden kaybettiği üzerine çok yorum yapıldı.

5 Mayıs’taki maç öncesinde Fenerbahçe başkanı Ali Şen takımı Trabzon’a otobüsle götürmüştü. O yolculuk gazetelere çok ilginç olaylarıyla birlikte yansımıştı. Takımı taşıyan otobüs yolda taşlı saldırıya uğramış, Fenerbahçe’nin genç futbolcularından biri Aygün Taşkıran kafasına isabet eden bir taş sonucu yaralanmıştı. Gazetelerdeki Aygün’ün kafası sarılmış görüntüsünün fotoğrafları gündemi oluşturuyordu. Maç sonunda en çok konuşulan şeylerden bir tanesi de Ali Şen’in Aygün’ün kafasını kocaman sargılarla sarmasının Trabzonspor üzerindeki psikolojik etkisiydi.

Sonuç; Ali Şen bu olayı çok iyi kullanmıştı.

Sezon sonunda Şenol Güneş, Trabzonspor’un 10 yıl geri gittiğini açıkladı. Açıkçası o tarihten bu zamana Trabzonspor ligde domine olan bir takım olmaktan çok uzak kaldı.

Aynı Şenol Güneş ve başkan Sadri Şener Fenerbahçe’nin topu topu üç defa medya önünde verdiği resmi açıklamalara takıldı kaldı. Bir anlamda gündemi ve süreci Fenerbahçe’nin belirlemesine izin verdi. Sanki Fenerbahçe’nin açıklamaları her hafta onların dilinde sürekli canlandı ve belki de ilk yapıldığındaki amacından farklı bir şeye dönüştü, dönüştürüldü.

Sn. Şenol Güneş’in geçen hafta daha çok kendi ilinin basın mensuplarının bulunduğu toplantıda yine aynı yerde kalmış olduğunu gösterdi bize.

Ancak başarının içinde psikolojik etkenlerin doğru kullanılmasının da olduğu bir bütün halinde geldiğinin altını da çizerek aslında bir anlamda kendi kendine itirafta da bulundu.

Bu sene herhangi bir yerde ne Trabzonspor’un, ne de Şenol Güneş’in başarısız olduğuna yönelik tek bir haber ve yorum yazılmadı. Aksine yaratılan takım ruhunun gücü üzerine konuşuldu. Çünkü ortada çok başarılı bir takım vardı. Geçen sene Trabzonspor’un bir takım liderine sahip olamadığını yazmıştım; bu sene belki birden fazla oyuncu çıktı ortaya.

Şenol Güneş, 15 sene önce Trabzonspor’un 10 sene geri gittiği yönünde bir açıklama yaparken tamamen psikolojik bir yenilgiyi ifade ediyordu. Bu sahadakinden çok daha büyük bir kayıptı. Üstelik bunu yaparken bir takımın kaderini belirlediğinin belki de farkında bile değildi.

Oysa aradan geçen süre sonrasında hele Türkiye’deki spor ve futbolu belirleyen şeyin ne olduğunu en iyi bilen kişilerden olması beklenirken ve diyelim ki Aykut Kocaman’ın açıklamaları bu anlamda stratejik bir hamleyse karşılığında çok daha yerinde bir tepki vermesi beklenirdi.

2003-2004 sezonunun ilk yarısında Beşiktaş ligi uzak ara önde götürürken sahasında yaşadığı bir Samsunspor yenilgisiyle nasıl dağıldığı yakın tarihimizin en iyi örneklerindendir. Bu kaybedilen şampiyonluğun sonrasında Lucescu’nun nasıl ortalığı yangın yerine çevirdiğini biliyoruz. Yenilgi Lucescu’nun hayatında başarılarla dolu bambaşka bir sayfa açarken Beşiktaş’ı büyük bir kaosun içine itmiş olduğu ortadadır. Beşiktaş ve Lucescu bu psikolojinin altından kalkabilmiş olsaydı, dağılmasaydı belki de etkileri günümüze kadar sürecek bir takım başarısından söz ediyor olacaktık.

Bu sene Trabzonspor’un şampiyonluğu kaybettiği Fenerbahçe ise 2006 ve 2010 gibi birbirine çok yakın tarihte, aynı yönetim, aynı teknik kadro ve kısmen aynı futbolcularla belki de yukarıda örneklediğimiz modellerden çok daha ağır bir psikolojik hasarla şampiyonlukları rakiplerine son maçlarda verdiği sezonların ertesinde toparlanıp ligi birinci bitirme başarısı gösterebilmiştir.

Elbette yaşamda ayakta kalabilmenin doğru yolu Fenerbahçe gibi davranabilmektir; şahıs olarak da topluluk olarak da.

Olaya bir de Trabzonspor’un dile getirdiği söylemler ışığından bakalım ve gerçeğin bu olduğunu kabul edelim. Bu ülkede bütün şampiyonluklar masa başında belirleniyorsa ve her şey bir senaryodan ibaretse niye dövünüp duralım ki? Hele ki neredeyse bu işin içinde 40-50 yıl bulunmuş kişiler böylesi senaryoları her sene yaşıyor olmalılardır. Eğer bu gerçekliği değiştiremiyorsanız oturup keyfinize bakacaksınız. Yok, buna isyan ediyorsanız değiştirmek istiyorsanız çıkıp mücadele edeceksiniz.

Ancak bu mücadele şeklinin yolu çıkıp hakem hatalarını tartışmak değildir.

Bu ligin kaderini Fenerbahçe lehine verilmiş bir penaltı mı belirledi yoksa ligin ikinci maçında Trabzonspor’un Colman’ın ayağından kaçırdığı penaltı vuruşu mu?

Sadece Fenerbahçe’nin bunu yapıyor olduğuna inanmak da kendinizi kandırmaktan başka bir şey olamaz.

Trabzonspor geçen sene başarılıydı, kupa aldı, üstelik Fenerbahçe’yi yenerek. Bu sene çok daha başarılıydı ligi şampiyon ile aynı puanla tamamladı.

Önünde iki seçenek var.

Ya bu kaybın yarattığı psikoloji ile on sene süren bir dağınıklık içine girecek ya da içinde bulundukları doğru modeli geliştirerek şampiyonluk potasında olan bir takım olayı sürdürecek.

Şenol Güneş futbolumuzun yarattığı en önemli adamlarından, markalarından ve değerlerinden biridir. Bu sezon ne Şenol Güneş ne de Trabzonspor için bir kayıp değil, bir başlangıçtır.

http://twitter.com/uzaygokerman

uzaygokerman@gmail.com

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..