- Kategori
- Gündelik Yaşam
Şeref Kurtiş
Tatil yapmak için hem Edirne-Enezdeki yazlığımıza gitmeyeli hem de MB’da yazı yazmayalı uzun zaman olmuştu. Zaman zaman blog sayfasını ziyaret ediyor, tanıdık ve içeriğini ilginç bulduğum blogları okuyorum, MB ile ilişkim şimdilik bu boyutta.
2014-2015 yıllarında Enez-Altınkum gece pazarının girişinde 2. El kitap tezgahı açmış, iki sezon yaklaşık bir hafta kitap satmıştım. Bir önceki akşam pazarında bir kitap tezgahını ziyaret ettiğimde tezgah açıp ta satamadığım evdeki kitaplar aklıma gelmişti, onları getirerek kitap takası yapabilirim düşüncesi aklımda belirdi.
Bahçede çalıştığım ve denizde kısa tatil süresinden fazlaca yararlanmak amacıyla uzun süre denizde kaldığımız için eşim de ben de yorgun düşmüştük, ancak abartmadan söylemeliyim ki kitaplar aklımdan çıkmıyor, evden getirdiğim kitabı okuyor, hem yaşam sevincimi, hem de entelektüel alanımı besliyorum.
Akşam yemeğinden sonra, evde markete ve pazara gidilen el arabasına kitapları doldurdum, kalanları da bir bez çantasına koyarak kitapçıya doğru yola koyuldum. Tezgahtar gence kitapların sorumlusunun kim olduğunu sordum o da el işareti ile patronu gösterdi. Aslında gittiğim yer yeni bir trend olan kitap kafe tarzı bir yerdi. Sezon sonu sayılırdı tezgahın önünde tek tük müşteriler vardı. Üstü kapalı bahçeye elimdeki kitaplarla yöneldiğimde nefes nefeseydim, farkına varmamış ama epey yorulmuştum.
Bir masada bir kaç kişi ile sohbet eden beyefendi beni başka bir masaya davet ederek birlikte oturduk. Kısaca kendimi tanıttım, kamu görevlisi olduğumu kitaplarla ilişkimi ve emeklilik sonrası yapmak istediklerim hakkında küçük bir konuşma (bana göre) yaptım. Sonrasında ise elimde kalan kitaplara bakmasını ve bana bunlara karşılık kitap verip veremeyeceğini sordum. Hafifçe gülümsedi, buradaki tüm kitaplar sizindir dedi, ciddi olup olmadığını anlayamadım, anladığım şey ise onun benim tutkumu hissetmesi idi. Sempatik bir tavrı vardı ama bendeki septik tutum yine ortaya çıkmış, insan niteliğini ölçme mekanizmam hızla çalışıyordu. Kendi içtiğinden bana da ikram etti, kabul ettim. Bir süre sonra artık düşünsel iklimi, yaşam kodlarımızın dnalarının kesinlikle uyumlu olduğunu gerçeğine varmıştım.
Bu kibar ve samimi beyefendi, Edirne’de kitapçılık ve yayıncılık (Ceren Yayıncılık) yapan Şeref Kurtiş’di. Bir süre sonra kitap tezgahı açtığım yıllarda Haluk Ecevit’in kendisi tarafından yazdığı imzalayarak bana hediye ettiği, okuduğum “Maşatlığa Kırlayan Kızan” kitabından bahsedince onu da kendisinin bastığını söyledi.
Kitapçılık yayıncılık ve tabii ki ülke meselelerine üzerine çok nitelikli keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Kitap işinde mutlu olan nadir insanlardan biriyle karşılaşmıştım. Onun entelektüel hazı yakaladığını ve bu hazın onu son derece mutlu ettiğini gördüm.
Biraz sonra ise masadan kalkarak kendi yayınevi tarafından bastığı kitapları tek tek tanıtıp masanın üzerine koyuyordu, heyecanım daha artmış halde izliyor kitap ve içerikleri hakkında kısa sorular soruyordum.
Özellikle; Sabriye Cemboluk tarafından yazılan baş yapıt niteliğindeki, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı sonrasında Meriç nehrinin sınır olmasıyla birbirinden ayrılan iki kız kardeşin hikayesini anlatan “Son Talika” romanın içeriği beni çok etkilemişti. Masanın üzerinde koyduğu ve tanıttığı kitapların içindeki iki kitap ise ilgilendiğim bir konuya aitti, Trakyada Yahudiler, Rafet Seçkin tarafından yazılmış “Belgelerle Kırklareli Yahudileri ve 1934 olayları” kitabında, konu hakkında en etkin kişi olarak bildiğim gazeteci Rıfat N. Bali’ye sorular yöneltiyordu. Diğer kitap ise Güngör Mazlum tarafından yazılmış, Belgesel tarihi roman olan “Edirne’nin Yahudileri” kitabı idi. “Debboy önünde diken” kitabı millileştirmeden önce Tütün İdaresi, Reci’ye baş eğmeyen, ne pahasına olursa olsun direnen, Gönen tütüncülerinin destanını anlatmaktaydı. Yazarı ise kendisi ile mutlaka tanışmam gerektiğini söylediği, Çanakkale Gelibolu Burhanlı köyünde yaşayan Hukukçu Özgür Özol’du.
Ali İhsan Mete imzalı, “Ehl-i Beyt Yolu Seyyid Ali Sultan Süreği”, Köy Enstitütülerinin kapanış öyküsünü anlatan Feyzullah Aktan tarafından yazılmış, “Domuz Dolabı”, A.Özgür Ağırgan, Mehtap Ağırgan imzalı “Osmanlıdan Günümüze Trakyada İpek ve İpek Böcekçiliği”, Edirne kuşatmasını bir Fransız asker olan Gustave Cirilli tarafından gün gün anlatan ve Fazıl Bülent Kocamemi tarafından Türkçeye çevrilen “Edirne Kuşatma Günlüğü” kitapları ile
Çok özel bir kitap olan Mustafa Özcan imzalı “Holistik Bilim”, kendisi de güreş yapmış tarihçi Halis Eldem tarafından yazılmış “Kel Aliço” kitabı ile Atakan sevginin kaleme aldığı ciddi bir araştırmanın ürünü olan “Balkan savaşlarında Trakya ve 1912 Edeköy Katliamı” kitapları kendisinin bastığı ve bana hediye ettiği onlarca kitaptan bazıları idi.
Tezgahtan da istediğiniz kitabı alabilirsiniz dediğinde heyecanım daha da artmıştı, yüzsüzlük ederek Jared Diamondun klasik eseri olan çok istediğim ve merak ettiğim Tüfek Mikrop ve Çelik kitabını da böylece edinmiş oldum. Ha bu arada sembolik te olsa kitap tezgahından iki kitap satın aldığımı belirtmek isterim.
Ne diyeyim İstanbul’da olmadığım dönem içerisinde kitap mezatlarından edinemeyeceğim kitaplar için üzüldüğüm anda tatil yaparken onlarca kitaba sahip olarak çok mutlu oldum.
Çinlilerin o ünlü “Güler yüzlü olmayan dükkan açmamalı” atasözüne uygun bir şekilde kitap dünyasının tüm zorluklarına rağmen gülümseyen Şeref Kurtiş beye çok teşekkür ederim. Yayın hayatında üstün başarılar dilerim.
Bu vesile ile MB ailesine de tekrar “merhaba” diyorum.
Nizamettin Biber