Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Eylül '11

 
Kategori
Kitap
 

Serenad

Serenad
 

Kitap konulu yazı yazmanın prim yapmadığını yeni öğrendiğim için 'sonunda çok özel bir sürpriz bekliyor' şeklinde kampanyalar düzenlemek geldi aklıma ama yapmadım ve çoğunluğun dikkatini çekmeyen kitap konusunun okunmayacağını bilmeme rağmen, önceki blogumda söz verdiğim üzere Serenad hakkında bir şeyler çiziktirmek istiyorum. 

Kitabı henüz okumamış olanlar için heyecanını kaçırmadan içeriğini özetlemek gerekir sanırım yine öncesinde. Sonrasındaysa eminim bu konuda yapılabilecek edebi yorumları yapmış onlarca büyüğümüz varken bizim olaya farklı açılardan yaklaşıp, edebi niteliği olmayan yorumlar yapmamız daha yerinde olacaktır. 

Maya isimli üniversite çalışanının, üniversitenin misafiri olan Alman asıllı Amerikalı bir profesöre İstanbul'da arkadaşlık etmesi gerektiği için değişen hayatı anlatılıyor kitapta. Zülfü Livaneli'nin okuduğum bir önceki kitabı 'bir kedi, bir adam, bir ölüm' sonrası yaşadığım ikili anlatım rahatsızlığını henüz atlatmışken, bu kitapta da benzer bir yol seçildiğini gördüm. Daha önce de yazdığım üzere bu stil beni aşırı derecede rahatsız ediyor. Kitaba kendimi veremiyor, hikayenin dünyasında kaybolamıyorum. Aslında bu tarzı seven okuyucular olduğunu bildiğim için yazarın seçimine saygı duymakla beraber, gerekliliğini bir türlü kavrayamıyorum. 

Okumayanlar için ipucu olmayacak şekilde durumu aydınlatmak gerekir sanırım. Maya uçakta giderken yazıyor hikayeyi ve hikaye anlatılırken yine olay kopuyor bir anda ve 'tam dalmıştım ki hostes geldi' gibi bir cümle çıkıyor karşınıza. İşin kötüsü bu kısımlarda okuyucu hikayeden uyandırıldığı gibi, bu ufak molada okuyucuya bir şey de verilmiyor. Yani bu kesintiler hep, 'çok belim ağrıdı, şarj aleti istedim, tuvalete gittim' gibi, gerekliliği tartışılır cümlelerle doldurulmuş. 

Kitabı, dolaşırken raflarda görüp o an almaya karar vermiş olsam belki mutlu bitirebilirdim. Ama aşırı beğeni cümlelerinin getirdiği olumlu önyargı nedeniyle midir bilinmez, beklediğim etkiyi yaratmadı bende. Sadece rahatsız olduğum anlatım stili değil beğenimin düşük kalmasının nedeni. Bazı tuhaflıklar var sanki kitapta. Mesela orantısız bir konu dağılımı var sayfalarda. Benim hafızamda kalan mühim olaylar döngüsünün yarısı daha 200 sayfa olmadan bitiyor. Sonrasında sonunu tahmin etme sürecine giriyor insan. Vurucu denilebilecek tek bir olay var o kısımdan sonra. Onun dışında okuyucunun tahmin etmesinin güç olmadığı bir düzeyde geçiyor. Ve sonu da vasat bir kitap şeklinde bitiyor. 

Etrafımda onlarca hayranı olan Zülfü Livaneli için yaptığım bu eleştiriler eminim onları ve bu yazıyı buraya kadar okuma sabrını gösterebilecek maksimum 50 kişiyi kızdıracak biliyorum fakat ne yazık ki Zülfü Livaneli'nin müziğine olan hayranlığımın sadece bu alanda sınırlı kalmasına karar verdim.

Kalın sağlıcakla...

 
Toplam blog
: 63
: 793
Kayıt tarihi
: 28.08.10
 
 

Spor, edebiyat ve farkında olan bir vatandaş olmak için elbette ki gündem, ilgi alanlarım. ..