Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ocak '12

 
Kategori
Müzik
 

Seslerin renkleri.

Seslerin renkleri.
 

Muhittin Bey ve eşi Selma Hanım, güzel bir günün ardından, güneşin saklanmaya yüz tuttuğu akşam saatlerinde, hafiften esen melteme aldırmadan, bir yandan yalılarının bütün boğazı ayaklarının altına serdiği balkonlarından boğazı seyrederken, fondaki gramofondan gelen içli sesi dinleyerek, porselen fincanlarından akşam çaylarını yudumlarlar. Sade siyah elbisesinin üzerine uçuk mavi kaşmir bir şal almıştır Selma Hanım, Muhittin Bey ise rahat bir pantolon ve gömleğinin üzerine röpteşambırını geçirmiş, fuları da boynundadır herzamanki gibi. Akşam seferini yapmaktadır şehir hatları vapuru, yatlarla kotralar ise bütün endamlarıyla, albenisiyle süzüle süzüle, inci gibi dizlerek sahili süslemekle meşgullerdir.

Bahçeyi süsleyen hanımeli ve yaseminler, güzellikleriyle baş döndüren kokularını sanki bütün İstanbul'a yayma gayreti içerisindeyken, o anın büyülü güzelliğine tanık olmak isteyen akşam sefaları da sanki daha da kaldırmışlardı başlarını yukarıya. Hem görmek, hem de işitmek için bütün herşeyi....

Onlar, insanın ruhunu okşayan manzarayı seyredalarken, diğer yandan da sessiz, sakin ve huzurla kulak verirler gramofondan gelen o sese...

Zeki Müren, yanık ve içli sesiyle ve bir o kadar da derinden;

Beni canımdan ayırdı ahhhh, gönlümü yıktı temelden,

Seni sevmek de suçmuş ki, bilmedim yandım ezelden...

Seni bana beni sana kavuştursun yarab tezelden,

Seni sevmek de suçnuş ki, bilmedim yandım ezelden...

demektedir.

Ama gel gelelim ki durum bugün böyle değildir.

Ne yalı vardır ortalıkta ne de gramofon, sadece olmasını hayal ettiğim bir manzaradır bu, olsa güzel olurdu tabi ki, muhteşem bir yalı, içerisinde Muhittin Bey'in yerine eşim, Selma Hanım'da ben:))

Bir müzik aleti kulağa hitap edebilir, gramofon bundan daha da öte bir güzellik. Başka duyuları da okşayıp başka duyguları da kabartır onlar. Sesleri, bir çiçeği andıran estetik görüntüleri yanında nostaljik kokuları vardır gramofonların. Bir gramofonda çalan taş plaktaki sesler de en az kendisi kadar nostalji kokar.

Hızla gelişen dijital teknoloji sayesinde artık her ses birbirinin aynı sanki, kadın sesleri, erkek sesleri ve efemine şarkıcıların sesleri, hepsi tek tip. Seslerin renkleri, kendine has tınısı yok oldu gitti. Tadı damağınızda kalacak bir sesi dinleyebilmek çok zor şimdilerde. Zira elekronik gelişmeyle boğulmuş bir ses ne kadar hoplatabilir ki bir insanın yüreğini. Bir sesin gönül telinizi titretmesi diye birşey de yok denecek kadar az. Müzik de nostalji kokmuyor artık, sesler de... Bir taş plağın verdiği lezzeti veremediği de kesin bana göre.

Taş plaklardan yayılan çıplak sesin o kendine has temizliği, naifliği, güzelliği yok oldu. Taa içerlerde bi yerlere dokunan sesler şimdi neredeler.

Lakin seslerle birlikte hisler de yok oldu sanki, ne o nağmeleri okuyanlar hissedebiliyor ne de dinleyenler. Şimdilerde müzik sadece dumçıslardan ibaret gibi.

Gromofonlar ve taş plaklar hayatımızın içinde değiller şimdi, fakat müzik tarihinin en değişmez tanıkları onlar.

 

http://www.youtube.com/watch?v=oQtLvW1kDfk

 
Toplam blog
: 153
: 1584
Kayıt tarihi
: 18.12.08
 
 

Yaşamayı seven, yaşamı dürüst ve içten yaşayan, evi, eşi ve iki yavrusunun annesi... ..