- Kategori
- Gündelik Yaşam
Sessizlik

Yalnızlıgın o muhtesem sessizligi. En cok onu dinlemekten hoslanirim. Hiçbir müzisyen erisemez onun notalarina. Sizde deneyin isterseniz. Beyninizin en ücra köşesindeki koltuga oturun takın plaga sessizliği ve dinleyin. O muhtesem cazibeli sesi...
Ne kadar da cok seyi anlatır. Beyazın tüm renkleri yutması gibi. Sessizlikte tüm sesleri yutar. Sevgilinizin sesi, patronunuzun sesi, cocugunuzun sesi, arabaların sesi, yutkunmanızın sesi, kapı gıcırtıları. Bakın hepsi gitti değil mi. Bir tek biri gitmedi. Kim o? İç sesiniz. İç sesiniz eger dinginliğe ulaşmaz ise sessizliğin sesini duyamazsınız.
İç sesimi dinlemek istediğim zaman havada duran bir toz tanesinin hareketlerini düşünürüm. Ne kadar saçma geliyor değil mi kulağa? (Bu arada hayatta en nefret ettiğim sözcüktür bu "saçma" ) Düzeleteyim o zaman. Saçma değilde ilginç veya değişik diyelim. Neyse o tozun havadaki hareketini düşünürüm. Hafif güneşin ışığı altında kendi ağırlığını tam dünyaya hissettiremeyen toz tanesini. Siz ister kuş ister yunus ister ağaç düşünün...
Bir süre geçer böyle ve duyarım sonra onun geldiğini. Sessizliğin o muhtesem cazibesini hissederim. O anda hayat adını verdiğimiz an yığınlarının yüküde gider üzerimden...
Hayatı tam böyle anlarda daha bir anlamlı bulur ve daha bir severim.