Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Temmuz '07

 
Kategori
İlişkiler
 

Sevdanın korkusu

Sevdanın korkusu
 

Günün karmaşası içinde yorulmuştu. Artık yeter dedi ve arkasına yaslandı eli her zamanki gibi sigaraya gitti, bir tane yaktı, derin bir soluk çekti. Gözü telefona takıldı, baktı arama msj hiçbir şey yoktu. “Geçecek” dedi kendi kendine “geçecek” unutacaksın bunu da atlatacaksın; hem “hangi acı ilk günkü gibi yaşanır ki”. Sadece aklına gelince derinden bir sızı kalır derinliklerde bir yerde.

Ama bu öyle değildi her aklına geldikçe içi sızlamıyordu, canından can çekiliyordu sanki içi boşalıyordu. Bu korkuyu hatırladı birden oğluna ilk kalp teşhisi konduğunda hissetmişti ve ayakları bedenini taşımamıştı. “hadiii yapma bu yaşta, aklınla duygularını karıştırma” dedi ama olmuyordu oda bunu anlamıştı artık.

Duygular fersah, fersah aklının önünde koşuyordu. İşte hep korktuğu başına gelmişti. Sevmişti.

Olgunluk yaşının ortasında; Aniden, olmadık, umulmadık zamanda kapısını çalmıştı işte. İlk aşkı gözlerinin önüne geldi ne kadar saf ve temiz ve bir o kadar da tedirgindi o duygular. Hesapsız çıkarsızdı beklentisizdi yalnızca kavuşma hayali vardı onda ama korkulan olmuştu ve yedi yıl sonra yolları ayrılmış ve savrulmuşlardı. “Eli elime bile değmemişti dedi” kendi kendine ve yıllarca o acıyla nasıl yandığı yıllar geldi aklına. “Ben bir kez seven kadınlardanım diyordum kendime bak, yine o acıya düşüyorum” dedi. “Büyük konuşmayacakmışsın.”

Arada yazdığı şiirleri daha bir uzamıştı, şarkılar daha bir anlamlıydı artık. Bunları hep duymuş ve okumuştu şimdi ise birebir yaşıyordu.

Fakat bu korku bu yaşta nedendi. Aile korkusu da yoktu duymuşlar, dedikodu yapmışlar korkusu da. “Neden, neden” dedi kendi kendine.

Eli kurulu makine gibi sigaraya gitti, aklı yeniden ilk sevdasına. Ne kadar tutkulu bir sevgiydi, ne kadar çok sevmişlerdi birbirlerini, eli eline bile değmemişti, neyi sever, neye kızar, neden mutlu olur bilmiyordu. Bildiği tek şey ölümüne sevildiği idi. Sevgili kavuşma adına ne çılgınlıklar yapmıştı ama yinede kavuşamamışlardı olmamıştı. Yıllar sonra orta yaşların başlarındaydı karşılaşmışlardı ve sevgilinin tek sitemi “Bana Bir kez bile seni seviyorum demedin. Ama ben hep sevildiğimi hissettim” demişti buruk bir sesle. Onların yaşadıkları, dile getirilmeden dillenen bir sevda olmuştu yetmişli yılların sonunda küçük bir kasabada.

Evet biliyordu artık neden korktuğunu anlamıştı, tutkulu seviyordu, Sevince. Yalansız, riyasız, Hesapsız kitapsız seviyordu. Yıllarca da bu duyguya kapılarını kapalı tutması bu yüzdendi belkide. Günün moda aşklarını hiç anlamamıştı zaten.

“Sevdin mi böyle seveceksin, sevgin sana ve sevilene yakışacak, sevilen bunun kıymetini bilecek, yıllar gecsede harcamadan taşıyabilecek, onurlu olacak sevdan, sevileni taçlandıracak, utandırmayacak, ölümüne seveceksin ve o duygulara layık olacaksın” dedi kendi kendine.

“Peki aynı şekilde sevilecek miyim?” dedi “Bunu yaşayacak yürek var mı sevilende?”

"İşte" dedi. "Korkumu buldum Çekeceğim acılardan korkmuyorum buna hazırım. Hem aşk biraz da acı çekmektir derler ya. Fakat yine kaybetmeye dayanamam artık.”

Sevilen de bu korkusunu anlamıştı muhtemelen ve anlamsız molalar veriyordu sevgisine “bilmiyordu ki, ölsem ölüm bile güzel olur yoluna" dediği bir sevdaydı bu. Ömrünün son baharına yaklaşırken.

 
Toplam blog
: 20
: 909
Kayıt tarihi
: 19.07.07
 
 

1963 doğumlu, Anadolu Üniv. İşletme Fakültesi mezunuyum. Kamuda orta düzey yönetici olarak çalışı..