- Kategori
- Doğum Hikayeleri
Sevde& Selami& Selim

Gök gürültüsüyle uyandı kadın.
Karnını kaplayan ağrılardan kurtulmak istercesine dolandı eli ağrıyan yerin üzerinde…
Öylece kaldı yatağın içinde bir süre
Ağrıyı savuşturunca fark etti cama vuran damlaları
Yağmur yağıyordu dışarıda
Kapıya daha bu sabah gelen yaşlı kadını hatırladı
“ Yağmurlarla birlikte kurtulasın yavrum “ demişti kadın ekmek parası isteyerek…
İşte yağmur yağıyordu dışarıda…
Doğrulmaya çalıştı sonra ama o da ne
Deminkinden daha kuvvetli bir sancıydı canını yakan..
Derin derin nefes aldı kadın
Ne kadar kalmıştı bu sancı kasıklarında
Terk etti kısa bir süreliğine canını yakan bu ağrı onu..
Kalktı, oturmaya çalıştı
Kocasına baktı gecenin karanlığında, uyuyordu.
“Selami” dedi “Selami”
Kıpırdandı adam, döndü öbür tarafa..
“Selami…”
“Hhııı”
“Selami kalk, bebeğimiz geliyor”
“Ne “diyerek fırladı Selami
Ayağına dolandı battaniye, az kalsın yuvarlanacaktı yataktan
“Dur sakin ol “ dedi Sevde karnını sıvazlayarak “İyiyim ben “
“ Sancılar başladı sadece” diyerek iki büklüm oldu kasıklarına yerleşen o deli sancıyla
“ Çok yanıyor mu canın” dedi Selami karısının gözlerine bakarak..
Gülümsedi Sevde…
“Endişe etme sen, canımız o bizim… Ne kadar yakabilir ki canımı bir damlacık daha…”
“Güzel karım benim, can yoldaşım…”dedi karısının bacaklarından sızan sıvıya takılarak gözleri..
“Selami… Hastaneye gidelim hemen … Geliyor yaramaz…Aceleci babası gibi…”
Bir sağa, bir sola seğirtti Selami, şaşkındı hem de çok şaşkın.
Yağmur yağıyordu dışarıda…
Selami basıyordu gaza, hızlı daha hızlı…
Gök gürlüyor, şimşek çakıyordu,
Aydınlatıyordu karanlıktaki iki kişinin yüzlerini
Karnının üzerinde geziniyordu Sevde’nin eli.
“Sabret güzel yavrum az kaldı sabret hastane şu köşeyi dönünce”
Ameliyathanenin önünde bir yukarı, bir aşağı arşınlıyordu Selami
“O ne “ diye sordu Sevde doktora..
“İğne… Canınız çok yanmasın, çok acı çekmeyin diye… Uyuşturacak sizi”
“İstemiyorum o iğneyi “dedi Sevde
“Yaşamak istiyorum bebeğimin gelişini ne kadar yansa da canım yaşamak, hissetmek onu… Inga deyişini duymak…Gözlerine bakmak…”
“Ama” dedi genç doktor…
Gözlerini açtı kapadı Sevde…
Ağrıları sıklaşmıştı daha çok…
Mırıl mırıldı dudaklarında dualar
“Başı göründü dedi “ genç doktor..
Gözleri parladı Sevde’nin bir damla yaş aktı yanaklarına.
Karnının hemen üstünde hissetti genç doktorun dirseğini, bastırıyordu öyle kuvvetli
Çok canı yanmıştı çok…
Hızlanmıştı yağmur, yıkıyordu dört tarafı…
Ve “ınga…Inga…”sesleri düşmüştü kadının kulaklarına.
Derin bir nefes alıp, bırakıvermişti kendini
Gelmişti dokuz ay boyunca beklediği canı…
Nasıl da merak ederdi onu…
Kime benzeyecekti… Saçları, gözleri ne renk olacaktı.
Yıkadıktan sonra sarmaladı hemşire…
Yaklaştı Sevde’ye “Aslanlar gibi oğlunuz “dedi
Gözlerine baktı Sevde yavrusunun
Unuttu bütün çektiklerini
“Oğlum, yavrum “diye kokladı onu…
“Güzel karım benim, can yoldaşım…” diyerek uzattı elindeki bir buket çiçeği karısına..
Bir öpücük kondurdu Sevde’nin alnına en sıcağından
“Gördün mü oğlumuzu Selami” diyerek döndü yüzünü geleceğine…
“Şükürler olsun Yarab, isteyenlere, olmayanlara da ver “dedi elini göğe açarak…
Dinmişti yağmur, nasıl da aydınlanmıştı gök yüzü
“Selim “diye mırıldandı Selami…
“Selim … Babamın ismi… Selim olsun adı…”
“Selim’im “ dedi Sevde “Geleceğim, yarınlarım, umutlarım… Selim’im. “
………………..