Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Ekim '08

 
Kategori
İzmir
 

Sevdiğini, kafadan veya kalpten silmek...

Sevdiğini, kafadan veya kalpten silmek...
 

Kanferansçı


<ı>’Olumsuz alışkanlıklarınız varsa, O’nu düşünmekten vazgeçip, reddedin. O’nun varlığını bile kabullenmeyi istemeyin. Bu ret tavrınızla; aklınız devreye girecek, manevi duygusal varlığınız daha da güçlenecek, kendinize olan itimadınız daha da artacaktır!’

Yukarıdaki cümleler, Bir kişisel gelişim uzmanının sözleri. İzmir K.Yaka’daki <ı>’’Meditasyon etkinlikleri’’ konferansından... İsmi Jillian Sawers. K.Yaka Belediyesinin davetlisi olarak İngiliz uzmanını dinlemeğe gittik. Devamla şunları söylüyordu:

<ı>’Herkesin, olumsuz alışkanlıkları vardır. Değiştirmek için , güzel alışkanlıkların listelenmeleri gerekir. Bu hal, kişiyi olumlu motive eder.

Bazı bazı <ı>ikilemlere kapılırız. Gün geldi, sevdiğinizle aranız açıldı. Muhakkak bir karar vermeniz lazım. ‘<ı>’Sevdiğinizi kafadan mı, yoksa <ı>kalpten mi silmek’ hususunda bir karara varmanız lazım. Her iki organ da size ait. Her halde kalp devreye girerse, daha etkili olur. İkilemlerin çözümü, klasik örnekler olmamalı. Hislerimizi, pişman olmayacak şekilde dengelemeliyiz.

Kendinizi sevmek, size enerji ve doğru seçim sağlar. Doğru seçimler de size <ı>pozitif şeyler kazandırır. Neyin doğru veya yanlış olduğu noktasında da akıl devreye girer. Çünkü zihin, bunu hesap etmez. Zihnimiz, ‘Ş<ı>imdi’ yi yaşar. Her zararda, karşımıza ödenmesi gereken bir bedel çıkar. Kötü alışkanlıkların iki ucu vardır: Biri <ı>acı, diğeri <ı>zevktir. İşte bu noktada akıl, yönlendirici olur. Bize, kötü alışkanlıkların zararını hatırlatır.’ Dedi.

’Konuşmasına, bedensel ve zihinsel ‘DETOKS’ un, aynı amaca yönelik olduğunu söyleyen konuşmacı, şöyle devam etti: ‘’ Bedenimizin olduğu kadar beynimizin de bir çöplüğü var. Ve bu çöpleri de dışarı dışarı atmak zorundayız. Bu çöplüğü temizlemek için zihinsel detoks yapıyoruz. Zihnimiz masum ve heyecanlı bir çocuktur. Aklımız ise zihnimizin yani o masum çocuğun ebeveynidir. Zihnimiz 3 şey ister; sevgi, huzur ve mutluluk. Problem ise zihnimizin bu istediklerini sürekli dışarıda aramak istemesinden kaynaklanır. Oysa bu isteklerin cevabı kendi içimizdedir. Başka insanlar size keyif verebilir ama mutluluk veremezler. Bedenin suya ihtiyacı varsa zihnin de gerçek ruhsal bilgilere ihtiyacı olduğunu düşünerek hareket etmeliyiz. Zihnimizi dışarıdan aradığımız abur-cuburla beslemek doğru değil. Zihnimizi sevgi, mutluluk ve huzurla dolu düşüncelerle beslememiz lazım. Bunun yolu da kötü şeyleri düşünmemek iyi şeyleri hatırlamaktan geçiyor. Bu noktada zihnimizi doğru bir atmosferde tutmalıyız. Yani kontrolü AKLIMIZA devretmeliyiz. Peki aklımız kontrolü nasıl eline geçirebilir? : zaaflara, kötü alışkanlıklara, ilk istendikleri anda dur diyebilerek.. Bu irade ise şöyle oluşur: Kaçınmanız gerektiğine karar vermiş olduğunuz şeyi arzuladığınızın veya hatırladığınızın farkına vardığınız anda -TAM O ANDA- bir saniye bile gecikmeksizin O KONUDA DÜŞÜNMEYİ REDDEDİN.. Konsantre olmayı deneyerek zihnimizin gücünü arttırabiliriz.”

<ı>MEDİTASYON NEDİR? Yalnız kalma sanatıdır. O, insanı, <ı>kendi merkezine götüren yoldur. Bu konuda Shirley Maclaine açık açık şöyle konuşur: ‘’ Eğer bir insan, cinlere, kötü ruhlara, şeytana ve cehenneme inanıyorsa, bu inancın doğurduğu korku, panik, suçluluk duygusu gibi durumlar derin meditasyon hallerinde ortaya çıkabilir.

Şunu söyleyeyim baştan. Ben bir Dr.Bedri Ruhselman öğrencisiyim.’Ruh ve Kainat’ kitabının yazarı olan ruhiyatçı hocamı bilirim ben. Derslerine doyamazdım. Okulda motor dersinden <ı>kaçıp, onun, öbür sınıflara verdiği derslere girerdim. Motorcu, sınıfta beni sorduğunda arkadaşlar işin doğrusunu söylerlerdi. O yüzden adım <ı>‘Ruhçu’ kalmıştı. Ama, sınıfı geçirtmişti. ‘<ı> İnsanlara <ı>ruh da lazım’ diyerek kestirip atmıştı. Ne zaman mı? Genel imtihanda önüme konan koskoca diferansiyel’e bakıp da bu nedir diye sorduğunda: ‘ vites kutusu’ dediğim halde! O, beni hep <ı>ruhçu diye çağırırdı. Notlarıma bakarak yazıyorum şu an.

<ı>Meditasyon, bir zihin hareketidir. O, durmayan makinedir esasında. Etliye sütlüye karışmaz. Olanları seyreder sadece. Trafikteki akışı seyreder gibi. Algılamayı geliştirir meditasyon. Derin bir sevgi aşılar. Üstün bilince ulaşır kişi. Bu sürede zihnimiz, ilhamla dolar. Sevgisel bilgi akışı altında kalırız. Tam bu sırada da bu üstün bilinciyle, <ı> ’öz <ı>benliği’ ile de ilişki kurabilir insanoğlu.

İnsanın, kendi içsel varlığı üzerine ciddi biçimde <ı>düşünmeğe başlaması, en büyük adımdır. Geçmişimizdeki olayları sorgulayıp, onlarla acı da olsa yüz yüze gelirken, içimiz cız eder. İşte sırtımızda taşıdığımız bu yükü , meditasyon hafifletebilir: ‘ÇİRKİN GERÇEKLER, DERİN UTANÇLAR PAHASINA.’ <ı>Kurtulmak… Taşıdığımız imaj ne denli<ı> sefil olursa olsun, sizin tutunmak istediğiniz imajdır. Ama insanlar tuhaftır. Size acı veren o utanç imajını, bu konun ile başkalarını da suçlamanız, ayıplarını yüze vurmanız, işten bile değildir. İşte! İnsanoğlunun; ne yaptığı, ne yapacağı imajının, <ı>hazin sonudur bu!

Meditasyon, Uzak ve Yakın Doğu ülkelerinde saygın ve geleneksel bir yöntem. Bu bölgelerde <ı>mistik bir bilinç, çok kıymetli. Onarlın istediği de ‘<ı>mistizm’ zaten. Kendi halinde olmak. Öte beriye karışmamak, fizikötesi hayallerine dalıp gitmek. Hindu’lar, Tibetli’ler, Tayland’ lar örneklerindeki gibi.

Şimdi diyeceksiniz ki: ‘<ı>Böylelerinden ne köy olur ne kasaba!’ Eh, doğru söylersiniz. Aynı ırmakta <ı>iki defa yıkanmak istenmiyor.Bu ‘öğretinin’ temeli de bu.

Konferansta İngiliz’i dinlerken, bunlar da aklıma geldi, paylaşayım dedim.

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..