Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '11

 
Kategori
Güncel
 

Sevgili Atatürk

Sevgili Atatürk
 

Kaynak:İnternet


Bir seçimi daha geride bıraktık; artık seçimler ışık hızıyla gerçekleşiyor, biliyor musunuz? 

Bilgisayarlar aracılığı ile tüm veriler anında bilgiyi iletiyor; zarfların açılış hızına akıl-sır ermiyor; o başka! 

Zarfları da robotlar açıyor zannetmeyiniz; insanlar açıyor hali hazırda! 

Mesela, zarfı tükürüğüm ile yapıştırdım, şahsen! 

Yapıştırmamak gerekiyormuş, bilemedim! 

Lakin, iyi ki de yapıştırdım dedim kendi kendime, hani yani ne olur ne olmaz babında!... 

Hoş, minareyi çalan kılıfını da hazırlar ne de olsa, ya… 

Misal, İzmir’de bir araba içinde oy pusulaları bulunmuş; bir vatandaşın ihbarı ile ortaya çıkmış! 

Pusulalarda AKP üzeri “evet”lenmiş, akıbetini öğrenir miyiz, bilinmez… 

Öyle zamanlardayız ki, her şeyden kuşkulanır olduk; on kadar daha araba hedefine ulaştı mı, bilinmez! 

İzmir bile neredeyse sizi terk eder vaziyetteydi, az kalsın, bir İzmirli olarak utandım!.. 

***** 

Sizi üzmek değil amacım, lütfen olduğunuz yerde rahat olunuz! 

Lakin, bir gerçek var ki; şu ağlamaklı durumumu en iyi siz anlarsınız! 

Biliyor musunuz, gazeteci falan değilim ben, öyle olsa belki işim daha bir kolay: Eşit mesafede kalmayı öğrenmiş olurdum! 

Kimse işsiz kalmam konusunda da korkutamaz beni; zira gönüllü yazanlardanım! 

En fazla “Burada yazma artık!” derler, internet tahakküm altına alına dek yazacak yer de bulunur; sonrası Allah kerim! 

****** 

Gözyaşlarım sizi üzmesin ne olur! 

Anlık bir şaşkınlık, anlık bir umutsuzluk! 

Yapılanların tam tersi ifade ediliyor, artık pek tanıdık olan balkon konuşmalarında, insanız işte, bünye kaldırmıyor! 

Metabolizma şaşırıyor!... 

Söylenenler öyle bir el hareketi ile destekleniyor; el göğse gidip oradan alına uzanıyor; hani yani içeriye tıkılanlar olmasa sanırsınız ki sevginin, adaletin, demokrasinin merkezindesiniz! 

Olmadığını biliyorken, her iki kişiden birinin oyu ile desteklediği gerçeğiyle karşılaşıyorsunuz! 

****** 

Göz görüyor Atatürk’üm; her iki kişinin oyunu alan başbakan, konuşmasına başlamadan önce ellerini sıktı yanındakilerin; kadınlar hariç! 

Eşi yanındaydı, ama arkasında duran kadınların ellerini sıkmadı! 

Sonra da kadınlara teşekkür etti! 

Eli sıkılmayan kadına laf ile teşekkür!... 

Varın, gerisini, siz düşünün! 

****** 

Sizi üzmek, yerinizde rahatsız etmek değil asla amacım; lakin sizden başka da dertleşecek yerim de kalmadı sanırım, artık! 

Hani; göğsünüze kapansam ve gözyaşlarım bitene kadar ağlasam!... 

“Elinden geleni yaptın çocuk!” deseniz, mesela bana, ben daha çok salya-sümük ağlasam! 

“Çok üzgünüm” desem, “umutlarım tükendi” desem… 

Siz saçlarımı okşayıp, omuzlarımı sıvazlasanız ve “Korkma çocuk!” deseniz! 

****** 

Yani… Nasıl diyeyim? 

Size minnettar olan bunca insan varken, bu sonuçlar karşısında ürküyor insan! 

Şey… Söylemesi pek tuhaf ama… Yerinize göz dikenler de var! 

“Aziz milletim” diye balkon konuşmasına başladı başbakan; “Aziz milletim” lafını sizden başkasına yakıştıramayan ben, bir garip oldum! 

****** 

Hangi aziz millet? 

Daha dün farklı düşüncelerde olanları karalıyorken! 

“Taraf olan bertaraf olur!” diyorken! 

“Ananı da al git!” diyorken… 

Hepsi seçmiş neredeyse… 

Ekmeğine göz dikilen köylüsü, yazısı yüzünden içeride olan gazetecisi, ordu komutanı, subayı… 

Her iki kişiden biri seçmiş! 

Bir yanlışlık yok mu bu işte sence de Paşam? 

****** 

Ya insanımız değişti; bir taraftan ağlarken, bir diğer tarafa oy verdi! 

Ya da çok mutlu ve mesut bir halk var; bizim tanık olamadığımız! 

****** 

Git gide kan kaybediyorsun sevgili Atatürk’üm, bunu söylemek pek zor! Senle birlikte bizlerde “bertaraf” oluyoruz! 

Lakin; neyim var ki zaten! 

Yani, feda olsun sana! 

****** 

Birilerinin fazla bir şeyleri var ki; feda etmekten imtina edebiliyorlar! 

Eee, bu durum da birilerinin işlerine geliyor ki; bir yerlerden gelen paraları bazı yerlere kaydırıyorlar! 

****** 

Öyle, üç kuruşa talim ederek, yine de Kurtuluş Savaşı’nın peşinde koşan bizler, sizin kurduğunuz cumhuriyetin bekçisi olmaktan vaz geçmiyoruz! 

Ama, bir omuz verin yine de; iki lokma başımı orada dinlendireyim, bir saçımı okşayın… Gözyaşımı ipek mendilinize sileyim… 

O masmavi gözlerinize bakıp, azminizden bir parça koparayım! 

Böyle değildim, sanki sizin buradaki yansımalarınızdan biriydim; pilim bitmez sanıyordum, bu gece bir saçımı okşayın ne olur! 

Utancımı paylaşın; kaygımı… 

Umudumu tazeleyin! 

Hiç vazgeçmeyeceğim, vazgeçemem zaten, bu bir ruh meselesidir; bir algılayış, bir hissediş! 

Lakin… Yine de… 

En azından şahsım adına özrümü kabul edin! 

****** 

Yetemedik Atam, koruyamadık emanetini! 

Yarın, öbür gün anayasa da değişecek, korkarım senden daha çok özür dileyeceğiz!... 

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..