- Kategori
- İlişkiler
Sevgisizlik üstüne

Geçenlerde bir gün uzak bir akrabamın rahatsızlığı hakkında aslında hiç de merak etmiyorken bazı ayrıntılar öğrendim. Başlangıçda nezaketen dinlediğim bu detaylar önce beni olayın içine aldı sonra da çok içimi acıttı.
Günlerce etkisinden kurtulamadım ve paylaşmak istedim.
Özel hayatların gizliliği esas olduğundan detay vermeyeceğim ama sadece şunu söylemek istiyorum ki bu hanım cidden az bulunur özelliklere sahip, tabiri caiz ise toplumumuzun ‘’ailesi için saçını süpürge eden’’ kadın profilinin kusursuz bir örneği.
Küçük yaşta evlenmiş çocuklarını büyük bir öz veri ile büyütmüş, eşinin her türlü kötü alışkanlığına katlanmış, aile bütünlüğünü korumak adına elinden geleni fazlası ile yapmış birisi.
Üstelik eğitimli, üstelik çalışan bir kadın olarak hem de.
Memlekete gittikçe arada kulağıma çalınan hayırsız koca, zaman zaman çocuklarına dair sorunlar ve bazen de ekonomik sıkıntılarının duymuşluğum olurdu hep. Özel bir nerakım olmasa da yaşadıklarını biliyordum az çok.
Kısaca bu hanımı özetledikten sonra, olaya dönecek olursam, bu hanım bir gece ansızın rahatsızlanıyor.
Tesadüfen ortak bir yakınımız da o gece orada ve tüm o hastane sürecini yakından izliyor mevcut koşullar gereği.
Zaten bazı ufak tefek sağlık sorunları olan uzak akraba, o gece birdenbire gelişen o hastalık esnasında bir yaşam savaşı veriyor. Beyin kanaması geçirdiği düşünülüyor önce, bir hastaneden diğerine yollanırken sürekli kusuyor, korkunç çığlıklar atıyor, ölüm halinde olduğu düşünülen bu süreçte, sürekli de konuşuyor.
Bu konuşmalar tamamen bilinçsiz, istemsiz sayıklamalar şeklinde doğal olarak.
İşte asıl içimi acıtan detay da bu konuşmalarda gizli.
Sürekli ''beni kimse sevmiyor'' diyor. Birçok isim sayıyor yakınlarına ait ve beni sevmiyorlar diye tekrarlayıp duruyor.
Yine bu arada beni sevsinler diye her şeyi yaptım diyor ve günlük hayatına ait bazı eylemler sıralıyor.
Onun hobi olarak yaptığını düşündüğümüz şeyler bunların çoğu.
Kendini sevsinler diye saydıkları arasında örgü örmek bile var.
Bunlar bana anlatılanlardan aklımda kalanlar.
Erkeklerin hormonal ve toplamda fizyolojik yapısı farklı bunu bir bilim insanı olarak ben zaten biliyorum ama anlamadığım şu ki aynı şey kadınlar için de geçerli olduğu halde o eşini mutlu edebilmek adına hiç sevmediği şeyleri bile yapabilirken erkek neden bu noktada hiç geri adım atmıyor?
Kadının tüm cinse dayalı farklılarını zaaf, yaptığı her şeyi küçük gören bir anlayışla eşine yaklaşıyor?
Bu genellemeye herkesi katmadığımı başta babam olmak üzere gerçekten çok duyarlı erkeklerin varlığını kabul ettiğimi de belirtmek istiyorum.
Ama ölümle yaşam arasında sürekli özellikle eşinin sevgisizliğinden bahseden, sevilmek adına sevmediği şeyleri yapan bu kadına benzer vaka sayısının çok fazla olduğunu düşünüyorum.
Ve haddim olmadığını bilerek diyorum ki; evrenin ruhu sevgidir. Sevgi karşımızdaki insana en basit haliyle ilgi gösterme, onun yaptıklarını beğenmesek bile takdir edebilme yetisidir.
Birbirimizi eleştirilerle yıpratmak, ilgisizlikle cezalandırmak ve sevgisizlikle öldürmek niye?
Bir bilim insanı olarak biliyorum ki ölüm nedenleri arasında kalp damar rahatsızlıkları ilk sırada, bunu biliyorum.
Yine diyorum ki bence dünyada ölümlere sebep olan asıl gerçek damarlarımızın daralması vs değil.
Bizi öldüren asıl gerçek özellikle de yakınlarımızın bize olan ilgisizliği, umursamaz ya da eletirel tavırları ve sevgisizliği.
Dünya kurulalı beri kainat sevgisizlik kadar kanlı bir katil ve ilgisizlik kadar da iyi bir azmettirici görmedi, görmeyecek de üstelik.
Sevgi yaşamınızda hep var olsun diyorum ve ekliyorum; o hepimize gerekli, ekmek gibi, su gibi.
Esen kalınız efendim.
Prof. Dr. Nazan Apaydın Demir
Muğla