- Kategori
- Söyleşi
Sevinç Atan ile Röportaj

Sevinç Atan ödülüyle
Sayın Sevinç Atan eskiden beri şiir ve musiki ile ilgilenenler arasında adınızı duymayan yoktur sanırım. Bu konularla yeni ilgilenmeye başlayanların sizi tanımaları amacıyla kendinizi kısaca anlatabilir misiniz?
Sevgili Harika Ufuk, öncelikle beni bu sayfalara konuk ettiğiniz çok teşekkür ediyorum. İnsanın kendisini anlatması pek de kolay değil aslında… Ben elimden geldiğince kısa tutarak size biraz kendimden söz edecek olursam, aslen İzmirliyim. Merhum Rasim ve Melek Özgen çiftinin iki kızından küçük olanıyım. İlk orta ve lise yıllarım İzmir’de geçti. Bizler mutlu çocuklar olarak büyüyen şanslı bir kuşaktan geliyoruz. Pek çok şeyin az, mutluluğun çok olduğu güzel bir dönemin son temsilcileriyiz desem daha doğru olacak galiba.
Aile bağlarının çok daha güçlü; dostluk ve komşuluk bağlarının çok daha sağlam; çocukların az şeyle mutlu olabildikleri; radyo, sinema ve kitap okumanın hayatımızdaki en önemli unsurları teşkil ettiği; oyuncaklarımızı kendi ellerimizle yaptığımız; ailece oturup sohbet edebildiğimiz; acısıyla tatlısıyla her şeyi paylaştığımız ve muhteşem bayramlar yaşadığımız çok güzel zamanlardı o zamanlar… Yazık ki, teknolojinin getirileri yanında yok ettiği pek çok şey yüzünden bugünün çocukları bizler kadar şanslı değil, diye düşünüyorum.
Bu konuda daha pek çok şey söylenebilir. Ancak zamanımızın kısıtlılığı açısından burada bir nokta koyuyor ve diğer sorularınıza geçelim diyorum.
Sayın Sevinç Atan sanata ilginiz nasıl başladı? Şiir yazmaya ne zaman ve nasıl başladınız?
Şiire ve musikiye olan düşkünlüğüm çocukluk çağlarımdan başlar.
Sevgili babam sanata son derece değer veren çok ince ruhlu bir insandı. Gençlik yıllarında merhum üstat Rakım Elkutlu hocadan ders almış bir musikişinas olan babam sayesinde bizim evimizde musiki hiç eksik olmazdı. Güzel sesiyle söylediği şarkılar hala kulağımdadır.
Bu yüzden sevgili babamdan geçtiğine inandığım, şiire ve musikiye tutkun bir yanım hep olmuştur.
İlk yazdığınız şiir hangisiydi? Hatırınızda ise bizlerle paylaşabilir misiniz?
Yazık ki ilk yazdığım şiiri hatırlayamıyorum. Herhalde ilkokul yıllarımda çok sevdiğim öğretmenime yazdığım bir küçük karalamadır. O günden bu yana şiir bende hep var olmuştur. 1965 yılından bu yana şiir yazmaya devam ediyorum.
İlk bestelenen eseriniz hangisidir? Sözleri hangi duygularla yazılmıştı? Bestecisi yorumcusu hakkında bilgi alabilir miyim?
İlk bestelenen eserim hakkında net bir şey söyleyemiyorum.
Şiirlerim 2003 yılından itibaren peş peşe bestelenmeye başladı. Kayda değer ilk eserimizi sanırım Sayın Atıf Baştuğ ile yaptık ve bu Nişabur Makamındaki eser “Kirpiğinin Gölgelerinde“ Kültür Bakanlığı Az Kullanılan Makamlar Beste Yarışması’nda bize bir ödül kazandırdı. Bu güfte aruz veznine yeni başladığım dönemlerde biraz sitem içeren hayli duygusal, iki kıtalık bir şiirdir.
Sevdâ ile baksan ne çıkar bir kere cânan,
Bir tatlı bakış yok mu senin dîdelerinde?
Gel şöyle sokul, kalbimi duy, göğsüme yaslan,
Ölsem ne çıkar kirpiğinin gölgelerinde?
Varsın bakışın gönlümü bir kor gibi yaksın,
Aşkın beni alsın da derinlerde bıraksın.
Bİlsem ki o an mahvıma fermân olacaksın.
Ölsem ne çıkar, kirpiğinin gölgelerinde?
Etkileyici bir şiir… Bestesiyle de son derece güzel bir eser olmuş. Sizi ve Besteci Sayın Atıf Baştuğ Beyefendiyi yürekten kutlarım. “Kirpiğinin Gölgelerinde” şiiriniz hakkında biraz bilgi almak istiyorum. Bu eser nasıl doğdu?
Bu şiir benim de çok sevdiğim bir şiirimdir. Kadın yüreğinin sitemlerini dile getiren, bir tatlı bakışın, bir çift güzel sözün insanı ne kadar mutlu edebileceğini anlatan bir sesleniş, bir şikayetnâmedir aslında.
Hayatımızda önemli yer tutan kişilere, sevdiklerimize karşı hissettiklerimizi, onlara olan sevgimizi sık sık dile getirmeyi alışkanlık edinsek; gönül almayı bilebilsek mutlu olmak hiç de zor olmayacaktır diye düşünerek yazdığım dizeler bunlar. Özellikle kadın kalbi incecik bir sırça saray gibidir. Onu incitmemeye kırmamaya çalışmak, değerini bilmek, ne kadar önemli ve ne kadar da kolaydır aslında. Bu ve bunun gibi duygularla kaleme aldığım bu aruz şiir değerli bestekârlarımızın da epey ilgisini çekmiş olacak ki, üç kez ayrı makamlarda ayrı besteciler tarafından bestelendi ve ödüller aldı.
Sayın Atıf Baştuğ’un Nişabur makamındaki bestesi Kültür Bakanlığı Az Kullanılan Makamlar Beste Yarışmasında, Sayın Hasan Cemil Şensever’in Uşşak makamındaki bestesi Amasya Altın Elma Beste Yarışmasında ödüle layık görüldü. Değerli hocam Sayın Ertuğrul Ottekin’in Hicaz makamındaki bestesi de (22865 No. İle TRT Repertuarına kabul edilerek ) musikimizde yerini almış, değerli bestekârlarımı ve beni çok mutlu eden bu güzel şarkılara güfte olmuştur.
TRT Repertuarına kabul edilen ilk eseriniz hangisidir?
TRT Repertuarına 20469 no ile kabul edilen ilk eserimiz ise Sayın Ferhat Sarmusak tarafından bestelenen “Kaç Yıl Oldu Hasretinle Yandığım” adlı Kürdîlihicazkâr şarkıdır.
Ayrıca “Kaç Yıl Oldu Hasretinle Yandığım” şiirinizi okurlarımızla paylaşmanızı rica etsem mümkün müdür?
Kaç yıldı oldu hasretinle yandığım
Neredeyim ne haldeyim gör beni
Kaçıncı kıştı bu bahar sandığım
Ne af dile ne bir daha sor beni.
Derbederim tükeniyor dermanım
Aşkın ile toz dumanım harmanım
Devran senin elindedir fermanım
Al hançeri yum gözünü vur beni.
Çok güzel gerçekten… Peki, sizdeki yeri farklı olan eseriniz var mı? Varsa niçin farklıdır?
Sevgili Harika Hanım siz de bir sanatçı olarak bilirsiniz ki, bizler eserlerimiz arasında pek bir ayırım yapamayız. Onlar sanki bizim çocuklarımız gibidir. Hepsini çok severiz. Ancak bazı eserlerimin bende ayrı bir yeri olduğunu da vurgulamadan geçmeyeceğim. Şiirlerim içinde
2007 Yılında Hz. Mevlâna’nın Dîvân-ı Kebir adlı eserinden yola çıkarak yazdığım “ Âyin-i Şerif” benim için son derece önemli ve özel bir eserdir. Bu eser 2008 yılında değerli bestekâr Cavit Ersoy üstat tarafından tam on beş nota sayfası “Hisâr Âyîn-Şerîfi” olarak bestelenmiştir. Bu iki yıllık bir çalışmanın ve emeğin ürünü olup çok derin duygular içinde yazdığım bir şiirdir.
Hangi eserleriniz hangi bestekârlar tarafından hangi makamlarda bestelendi. Yorumcular kimlerdi?
Yazık ki bu soruya da net bir cevap veremiyorum. Bugüne kadar yetmişi aşkın bestekâr tarafından sekiz yüzden fazla şiirim bestelendi. İçlerinden 108 tanesi TRT Repertuarındadır.
Bazıları çok değerli solistlerimizce radyo ve televizyonlarda okundu, TRT Kurumunun ve solistlerimizin albümlerinde yer aldı. Bize güzel ödüller kazandırdı.
Bazı eserlerimizi Vedat Kaptan Yurdakul, Alper Diler, Turan Öge, Cengizhan Sönmez, Nusret Yılmaz, Gökhan Sezen, Tuğçe Pala, Seda Gökkadar, Alp Aslan, Ümit Bulut, Bekir Ünlüataer, Hasan Eylen, Canan Sezgin Geylan, Esma Başbuğ, Zeynep Altuntaş gibi çok değerli sanatçılarımız seslendirdiler.
Hangi makamları daha çok seviyorsunuz?
Bu konuda kesin bir tercih yapamıyorum. Ancak Sabâ makamı beni her zaman çok etkilemiştir.
Şiir ve güfte farklı kavramlar mı? Bu konuda düşüncelerinizi öğrenebilir miyim?
İşte bu gerçekten önemli bir konu... Şiir ve şarkı sözü benim için birbirinden çok ayrı iki kavram. Şiir, uçsuz bucaksız bir derya… Kuralları, olmazsa olmazları olan, anlam derinliği, anlatım özelliği içeren, belli bir ahenk içinde sunulmayı gerektiren bir edebi tür…
Şarkı sözleri ise ritmik, güncel, daha kısa cümleli, daha kolay hatırda kalabilecek, kısa ifadelerle duyguları yansıtan bir çalışma tarzıdır.
Örneğin ben kendi yazdıklarımı hiçbir zaman şarkı olması için planlayarak yazmıyorum. Şiirin tüm unsurlarını içeren, içimizde var olan her duyguya, yaşanmışlıklara, bize ait pek çok şeye tercüman olabilecek hisleri dile getirmeye çalışıyorum. Bazen beste yarışmaları için özel olarak çalıştığım şarkı sözlerinde de mutlaka şiir kurallarını, şiirin olmazsa olmazlarını göz önüne alıyorum ve uyguluyorum. Bu yüzden güfte şairleri diye bir tanım var ki benim için çok kıymetli.
Biz güzel şiirler yazalım. Bestekâr dostlarımız beğenir, etkilenirlerse zaten alıp besteliyorlar. Şiir o zaman güfte oluyor.
Sayın Atan, basılı bir eseriniz var mı? Eserinizin ismiyle kısaca içeriğini öğrenebilir miyim? Yeni kitap çalışmalarınız var mı?
2004 Yılında basılmış “Sevda Köşe Başında” adlı bir tek şiir kitabım var. Şu anda basıma hazır üç kitap üzerinde çalışıyorum.
“Sevda Köşe Başında” adlı eserimin adını nerden aldığına dair ilginç bir öyküyü sizinle paylaşmak isterim.
Evimizin bulunduğu caddenin üzerinde küçük bir çocuk parkı var. Bir dönem o parkın köşesini genç bir anne, kucağında iki, üç yaşlarındaki kız çocuğu ile birlikte adeta mesken tutmuştu. Soğukta sıcakta, günün her saatinde orada oturup dilenir, gelen geçenin ilgisini çekmeye çalışırdı.
Çocukları çok sevdiğim için olsa gerek, zaman içinde onlarla aramızda bir göz aşinalığı oluştu. Kadının kucağındaki küçük kıza gelip geçerken bir çikolata uzatmaya, yanağını, saçlarını okşayıp, aldığı çikolatadan ötürü yüzünde beliren mutluluğunu keyifle izlemeye başladım. O da beni her gördüğünde gülücükler yolluyor, ilgisini, sevincini belli etmeye çalışıyordu. Aramızda güçlü bir sevgi bağının var olduğunu hissediyordum. Ona çok alışmış ve onu benimsemiştim.
Bir gün yine parkın önünden geçerken baktım ki minik dostum ve annesi orada yoklar. İnanın bu vedasız ayrılık bana çok zor geldi. Günlerce onu görürüm ümidiyle oralarda dolaştım. Fakat onlara ait en ufak bir ize bile rastlayamadım.
İşte ilk şiir kitabıma adını veren, parkın köşesindeki ismini bile bilmediğim o küçük kıza duyduğum sevgidir.
Çok duygulandım. İşin ilginç yanı küçük kız ve annesinin verdiği ilhamla şiir kitabınıza isim verdiklerinden, konu olduklarından haberleri bile yok. Unutamadığınız bir anınızı okurlarımızla paylaşır mısınız?
Sevgili Harika Hanım, hayatımızda acısıyla tatlısıyla iz bırakan o kadar çok anımız var ki hangisinden söz edeceğime karar veremedim.
Peki, o zaman hatırladıkça sizi çok mutlu eden bir anınızı anlatır mısınız?
Hayatımın en önemli anılarından biri, her zaman çok takdir ettiğim, çok değer verdiğim, saygın, dürüst devlet adamı, şair, güftekar Sayın Bülent Ecevit ile 2005 yılında Ana Dergisi adına yapmış olduğum şiir ve sanat ağırlıklı röportajdır.
Sayın Ecevit’in “Bir Şeyler Olacak Yarın” adlı şiir kitabı üzerine gerçekleştirdiğimiz bu söyleşi benim için son derece kıymetli ve özel bir anıdır.
Siz ödüllü bir sanatçısınız. Özellikle beste yarışmalarında eserleriniz mutlaka öne çıkıyor. Ödülleriniz hakkında bilgi alabilir miyim?
Sevgili Harika Ufuk
Bir sanatçı için ödüller almak mutlaka önemli bir olay. Kişiyi çok çalışmaya, daha çok çalışıp en iyiyi, en güzeli aramaya yönlendiren bir durum. Bir başka deyişle kendini aşma konusunda önemli bir motivasyon…
Gençlik yıllarımda İzmir’de on sekiz yaşımdayken, Aydın’da yayımlanan “Yeni Kıroba” adlı bir gazetenin açtığı şiir yarışmasına katılmış ve “Yıkıntı” adlı bir şiirimle birincilik ödülüne layık görülmüştüm. Bu ilk ödül hiç beklemediğim bir şeydi. Şiire karşı yeteneğim olduğuna inanmamı sağlayan fevkalade güven verici, şiir deryasına sürükleyici bir güzellikti.
Aradan geçen uzun yıllar içinde şiir dalında 16; beste yarışmalarında güftelerimle aldığım toplam 53 ödülüm oldu. Bunlar başta Kültür Bakanlığı olmak üzere valilikler, belediyeler, değişik kurum ve kuruluşlarca düzenlenen önemli yarışmalardan alınmış ödüller. Ödüllü eserlerimizin birçoğu değerli sanatçılarımızca seslendirildi, albümlere girdi, radyo ve televizyonlarda okundu, hala da okunmakta.
İşte bütün bunlar benim hayatımın çok değerli kazanımları. Her biri çok uzun emeklerin ve çalışmaların ürünü... Tabi bu ödüllerde şiirlerimin çok değerli bestekâr hocalar, üstatlar tarafından bestelenmiş olmasının büyük payı var. Bu vesile ile kendilerini saygıyla anıyor ve sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Hayattaki amacınız ve gelecek günlerden beklentileriniz nelerdir?
Herkes gibi ben de güzel yurdumuz için savaşsız, kavgasız, terörsüz, sevgi dolu, mutlu bir gelecek umuyor, çocuklarımızın en büyük başarılara imza atmasını diliyor, aydınlık yarınların gençlerimizin omuzlarında yükseleceğine inanıyorum. .
Ben de aydınlık günlere ulaşmak dileğimle gençlerimize güveniyorum. Son olarak okurlarımıza bir mesajınız var mı?
Teknolojinin dişli çarkları arasında epeydir unuttuğumuz eski güzelliklere, özellikle kitap okumaya, sohbet etmeye, şiire ve musikiye zaman ayırmaya, birbirimizi dinlemeye ve anlamaya çok ihtiyacımız olduğunu düşünüyor ve tüm okurlarımıza gönül dolusu selam sevgiler sunuyorum.
Son olarak bu konuda genç arkadaşlarımızın da ciddi yarışmalarla ilgilenmelerini, kendi kendileriyle yarışmaya yönelmelerini çok faydalı bulduğumu ve arzu ettiğimi söylemek isterim.
Ayrıca sizin de pek çok ödülünüz var. İzliyor ve gurur duyuyoruz. Bu başarılarınızdan dolayı sizi de gönül dolusu kutlamadan geçemeyeceğim. Güzel çalışmaları ve başarılarıyla her zaman çok takdir ettiğim siz usta kaleme de beni bu söyleşiye layık bulduğunuz için ayrıca teşekkür etmek isterim.
Bana vakit ayırdığınız ve sorularımı samimiyetle cevapladığınız için çok teşekkür ederim. Sevgilerimle ve saygılarımla…
HARİKA UFUK
KASIM 2018