Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Mayıs '12

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Sevmenin "deniz" hali

Sevmenin "deniz" hali
 

Seni böylesine sevmemin bir nedeni olmalı diye düşündüm. Acaba neydi?

Yüreğini seviyorum galiba ben senin. Her koşulda içinde tuttuklarına sahip çıkan, koruyan, kollayan, sahiplenen, depremler geçirse, yansa, yıkılsa bile gemisinin başından ayrılmayan kaptan misali o kocaman yüreğini çok seviyorum. Onun öğretmen olduğu her derste, en ön sıradayım.

Gülümsemeni seviyorum. Eczanelerde bulamadığım tek ilacım o benim. Bir gün bitecek diye çok korkuyorum. O yüzden en çok bana gülümseyen fotoğraflarını saklıyorum.

Bana bakışını seviyorum. Karşında ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilemediğim, ellerimi ayaklarıma dolaştıran, beni lal yapan keskin, anlamlı bakışını…

Bana kızdığın, sinirlendiğin anları seviyorum. Böyle zamanlarda senin en insani yönünü görüyor, balmumundan yapılmış birine tutulmadığım için ne kadar şanslı olduğumu düşünüyorum. Bir de, seni kızdırmak çok hoşuma gidiyor.

Hayata bakışını seviyorum. Hayata nereden bakıyorsun, karşında ne görüyorsun bilmiyorum ama nerede, nasıl durulması gerektiğini çok iyi biliyorsun.

Çalışkanlığını seviyorum. İşin kolayına kaçıp sürekli çalıştığı şartlardan, maaşlarından şikayet eden insanlardan birisi olmak varken, kendi işinin yanında hiç üstüne vazife olmadığı halde başka başka insanların da sorunlarını çözebilmek için sarf ettiğin çabanı seviyorum.

Sabah aradığımda, seni uyandırmayı seviyorum. Senin en güzel, en yaşanası halin işte o dakika…

Fotoğraflarımı çekmeni seviyorum. Bana istediğin duruşu aldırabilmek için uğraşıp durmanı, benim bir türlü dediklerini yapamamamı seviyorum. Yüzüm, gözlerim, her bir yanım senin fotoğraflarında bir başka görünüyor. Kendimi en çok, senin çektiğin fotoğraflarda beğeniyorum. Aynam bile beni o kadar güzel göstermiyor.

O güzel harflerinle adımı yazmanı çok seviyorum. Binlerce kere denememe rağmen senin yazdığın gibi yazamadığım için kendime sinir oluşlarımı, hatta onu profil fotoğrafı yapmayı ve herkesin ooo kim yazdı onu Deniz diye bana sormasını seviyorum.

Fransız Sokağı’na her gittiğimde masalarda, duvarlarda, çalınan gitarın telleri arasında senin suretini aramayı seviyorum.

Odamın her yanını sana boyamayı, seninle süslemeyi seviyorum. Bana aldığın Tweety terlikler yılın 12 ayı aynı yerinde duruyor. Onlardan yazın bile vazgeçmiyorum. Birlikte çektiğimiz fotoğraflar masamda, duvarlarımda, her yerde… Verdiğin Alex formam, yanıbaşımda… Bir ara benim yanımdayken kaybettiğin, gördün mü diye bana sorduğun o küçük şey var ya, o da masamda. Ama sen bunu bilmiyorsun.

Kelimelerini seviyorum. O kelimelere hükmetme şeklini, onlarla kurduğun diyalogu seviyorum. Sana böylesine itaat ederek ne dersen yaptıkları zamanları, kelimelerle yaptığın sihirbazlık gösterilerini çok seviyorum. Seni okumak, en güzel ibadetim…..

Kız Kulesi’ni seviyorum; o minderlerin üzerinde, geceden sabahın ilk ışıklarına kadar seninle hayatı ve insanı konuşmayı…

Suya yazdığın, yazdığımız yazıları seviyorum. Dünyanın en güzel öyküsünün sadece benim kitaplığımda olması nasıl sıra dışı bir duygu bilemezsin.

Seni kıskanmayı seviyorum. Yanında dolaşan birinin sana bakmasını önlemek için retinasını korneasından ayırma isteğimi.. ya da yolda yanından tesadüfen geçse bile senin kokunu duyanların ciğerlerini parçalama isteğimi.. Beni soktuğun bu psikopat hallerimi seviyorum.

Rüyamda seni görmeyi seviyorum. Bu yaptığım en güzel ritüelim. Ondan hiç vazgeçmiyorum.

Gölcük’ü seviyorum. En güzel fotoğraflarımı çektiğin o güzeller güzeli evin önünde senin objektifine gülümsemeyi… Orada birlikte konuşa konuşa dolaşmayı, durup fotoğraf çekmeyi, sonra tekrar dolaşmayı seviyorum.

Yüzünde ise en çok o burnunu seviyorum. Neden bilmiyorum. O benim vazgeçilmezim.

Yemek yeme şeklini çok seviyorum. O kadar yoğunlaşıyorsun ki, adeta dünyadan koptuğunu, başka alemlere uçtuğunu görüyorum. Buna rağmen nasıl böyle kalabildiğine sinir oluyorum. Evet ya, gerçekten çok sinir bir şeysin sen.

Bana getirdiğin çikolataları seviyorum. Onlardan burada da birçok yerde satılıyor ama ben sen getirene kadar bekliyorum, almıyorum.

Sabah hiç uyumamış halde güne başlama pahasına bütün gecemi seni düşünerek geçirdiğim hallerimi seviyorum. Kaç gece böyle uyumadığımı 50 den sonra saymayı bıraktım.

Hüznünü seviyorum bir de. Çünkü sen ne zaman hüzünlensen, arkasından yeni yazılar dünyaya gelecek biliyorum. Onu heyecanla bekleme anını seviyorum.

İsyanını seviyorum. Sözcükler yakılabilecek en büyük ateşin canlı tanığı olmayı. O dumanın altında öksürüklere boğulmayı bir de.

Seni özlemeyi seviyorum. Çünkü en güzel yazılarımı o anlarda yazıyorum. Bana çok şey öğretti seni özlemek.

Senin olmadığın bir İstanbul’u da, ülkeyi de, gezegeni de, hayatı da sevmiyorum işte. Sevmiyorum.

Ben seni seviyorum. İçinde senden bir iz, bir parça olan her şeyi yani… Onları sevdikçe büyüyorum.

Doğum günündü dün. Yanında değildim. Yanımda değildin. Sana şöyle doyasıya sarılarak kutlayamadım doğum gününü. Yapabildiğim tek şey senin için yaptığım hediyeye bakıp ağlamak oldu. Ağladım, ağladım. Senden uzakta kalmak beni daha fazla duygusallaştırdı galiba. Kendimi birden bire ağlarken bulabiliyorum, özellikle aklıma düştüğün saatlerde.

Sen bilmiyorsun ama aslında ben günün her anı seninleyim. Seninle yaşıyorum. Olmuyor işte. Sen olmadan olmuyor… Ben seninim, Deniz sana ait. Bu beni hayatta tutan şey, en büyük mutluluğum.

Sen de bil istedim.

Deniz’in.

Bakırköy, 12-5-12

 

 
Toplam blog
: 4
: 573
Kayıt tarihi
: 16.04.12
 
 

İstanbul aşığı bir hayalperest... Tek duası aşık olduğu çiçeğe konamadan ölmemek olan bir kelebek..