- Kategori
- Tarih
Sevr’in 100. Yılı
10 Ağustos 1920’de imzalanan Sevr antlaşması Osmanlı Devleti’nin resmen yıkımıdır. 30 Ekim 1918 sonrası Birinci Dünya Harbi’ni kazananlar Almanlara Versay antlaşmasını 28 Haziran 1919’da imzalatmıştır. Osmanlı’ya ise Sevr paylaşım çalışmaları sebebiyle 13 ay sonra imzalatılmıştır. Yenilenlere söz hakkı verilmemiştir. Versay şartları özellikle tazminat konuları ve Almanya’nın silahlanması ile ilgili sınırlamalar Alman Ulusunun sıkıntı çekmesine, Hitler’in iktidarına ve 2. Dünya savaşına yol açmıştır.
Sevr ise Osmanlı’yı parçalamış, Osmanlı’nın Ortadoğu’dan silinmesine, Avrupa’dan sürülmesine ve ana yurt Anadolu’nun parçalanmasına yol açmıştır. Yunanistan Boğazları yönetecek İngiltere emrinde Anadolu'dan Türkleri atmayı hedeflemiştir.
Sevr’i Türkler, Versay’ı Almanlar hatırlamak istemiyor. Aynı anlayış Çinliler de de var. 1839-1949 Batı’ya köle oldukları 110 yıllık dönemi en kötü dönem olarak yorumluyor ve hatırlamak istemiyorlar. Yalnız unutulmasın, hatırlamayı istememek yetmez, tekrarına yol açmamak daha önemlidir.
Sevr’den M. Kemal paşa liderliğinde kurtulan Türk halkı, iflas etmiş, güçsüzleşmiş Osmanlı Devletinin topraklarına, denizlerine sahip çıkamaması ve Sevr’in kalıntıları ile hala uğraşmaktadır.
Ege denizi/Adalar denizinde Yunanlılar, uygun şartların geldiğini görünce İstanbul/Çanakkale çıkışında denize çıkışımızı sınırlayarak Türkleri boğmaya çalışacaklardır. Adalar Denizi uzun dönemde Yunan gölü olmaktan çıkmalı ve denizin Yunan tarafı Yunanistan’da Anadolu tarafı Türkiye’de kalmalıdır. Hata her yerde, her olayda Türkiye aleyhine kendini belli etmektedir. Anadolu yakınındaki kıta devamı adalar uzun dönemde tekrar Türkiye’ye kazandırılmalıdır.
Anadolu’nun Suriye, Irak sınırları suni olarak oluşturulmuş, kasabalar ortadan suni olarak bölünmüş, İngilizler Fransızlar’dan Irak’ı –Musul’u alıp, Suriye’ye Lübnan’a razı etmek için Anadolu’nun devamı olan Kilikya dedikleri Güney Anadolu topraklarını Fransızlara ve takiben bugünkü Suriye’ye ikram etmiştir. Suriye parçalanırken sınır düzenlemeleri arazi yapısını, ekonomik yaşamı dikkate alarak yeniden düzenlenmelidir. Yugoslavya, Irak, Ukrayna parçalanmış sınırlar savaşlarla değişmiştir. Anadolu sınırları coğrafi ve etnik bakımdan bütünlüğüne kavuşturulmalıdır.
Kafkasya sınırında Azerbaycan-Türkiye irtibatı sağlanmalı ve iki ülke ortak bir sınıra sahip olmalıdır. Nahcivan Azerbaycan entegrasyonu fiziki olarak sağlanmalıdır. Gürcistan üzerinden sağlanan Azerbaycan irtibatı kalıcı değildir. Kafkasya’da sınırların yeniden düzenlenmesi söz konusu olduğunda Azerbaycan ile sınırdaşlık mutlaka sağlanmalıdır. Bu husus uzun dönemde Ağrı ve çevresini isteyen Ermenistan ile savaş sebebi olabilir.
Kısaca bahsettiğim bu üç sorun Lozan’dan sonra bile Türkiye’nin başını yüzyıldır ağrıtmaktadır. Ya Lozan olmasaydı, Sevr gerçekleşseydi ne olurdu diyeceklere cevabım şudur. Anadolu’da yaşayanların isimleri Ioannis, Maria, Eleni, Emma, Louise, Leonardo, Françesko, Aram, Mane, Ani ve benzeri isimler olacaktır. Türklerin Anadolu’dan atılması söz konusudur. Vahdettinler ise İstanbul’da veya uygun görmezlerse bir Anadolu kasabasında kukla şehir devlet padişahı olmaya devam edebileceklerdi. Edebileceklerdi diyorum çünkü bir sonraki safha Türk Ulusu’nun yok edilmesi, tarihten silinmesidir.
Türk Ulusu kalkınmasına devam etmeli ve u uzlaşma sihirli kelimesi etrafında birleşerek, sorunlarına ortak çözümler geliştirmelidir. Allah bize Sevr’i bir daha yaşatmasın.