Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Ekim '11

 
Kategori
Blog yazarları tartışıyor!
 

Şiddet ve kadın

Şiddet ve kadın
 

Birisi bize şiddet nedir diye sorsa, biliyorum ki çoğumuzun aklına karşındakini zorlayan, baskı yapan, zarar veren kişiler gelir. Çünkü ne zaman şiddet gören bir insan kişi görsek baskıya uğrayan, taciz edilen, dövülen ve öldürülen insanlar aklımıza gelir. O insanların yüzlerinde ve bedenlerinde şiddetin izleri, gözlerinde şiddetin neden olduğu korku ve ürkeklik görülür. Bu tablo hepimizin yüreklerini burkar, içimizden insanlık bu mu diye haykırmak gelir.

Şiddet insanın doğasında olan bir davranıştır. Bir olay karşısında kızarız, hiddetleniriz, kinleniriz, karşımızdakini cezalandırmaya ve en kötüsü de bazen işi haddini aşan güç gösterisine çeviririz. Ancak bu davranışın çevreye zarar verecek boyutlara ulaşması içinde bulunan sosyal ve ekonomik çevrelere göre değişmektedir. Her ne kadar gelişmekte olan ülke olarak kabul edilsek bile bugün toplumun her kesiminde, her cinsiyetinde şiddet yaşanmaktadır.

Toplumumuzda şiddet ailede başlamaktadır. Bireyler büyüdüklerinde mevkileri ve makamları ne olursa olsun şiddete eğitimli davranışlar göstermekte, gerilimleri arttığında çok kolay şiddet uygulamaktadırlar ya da şiddete göz yummakta ve kışkırtmaktadırlar. Daha kötüsü şiddetin acısını yaşamış insanlarda bu davranışlarını başkalarına karşı sergilemektedirler. Topluma örnek olması gereken kişiler bile hatalı davranışlarından bir türlü vazgeçmemektedirler.

Böyle bir resim içinde kadına uygulanan şiddeti düşündüğümüzde tablo daha da vahim hal almaktadır. Gelenekler ve dini uygulamalar öne sürülerek kadına ayrımcılık yapılmaktadır. Özellikle kırsal kesimde kadınlar aile mirasından bile merhum bırakılmak istenmekte, ailenin erkek bireyleri hiç de utanmadan ve sıkılmadan bu malı kız kardeşlerinden kaçırmaktadırlar. Tabii sıra kendi gelinlerine gelince de gelinlerin mallarının peşine düşmekten çekinmemektedirler. Özetle ikiyüzlü ve ahlaksız bir uygulamalara menfaatlerimiz doğrultusunda göz yummaktayız. Birde ailenin bireyleri hiç de sıkılmadan kızlarının ve kız kardeşlerinin yüzlerine bakabilmektedir.

Kadına karşı ikiyüzlü davranışı artıran en önemli sorun ülkedeki ekonomik sorunların yarattığı yoksulluk ve fakirliktir. Bu sorun aile içi geçimsizliğin en önemli tetikleyicisidir.  Bırakın çiftleri ailelerinin bile maddi beklentileri geçimsizliklere sebep olmaktadır. Kadınların ekonomik bağımsızlıklarının olmaması sorunun çözümünü zorlaştırmaktadır. İşin üzücü yanı bazen kadının yaşadığı olaylardan sonra ne ailesince ne de devletçe korunamaması ve sığınacak yeri olmamasıdır. Nitekim yaşanan ölüm olaylarının ardından hikâyeleri dinlediğimizde güvenlik açısından da gerekli önem ve hassasiyetin gösterilemedi görülmektedir.  

Kadına yönelik şiddette en çok yaşanan aile içi şiddettir. Ülkemizde 2008 tarihinde yapılan bir araştırmada evlenmiş kadınların;

 % 39’unun fiziksel şiddete,

% 15’inin cinsel şiddete,

%% 44’ünün duygusal şiddet ve istismara uğradığı tespit edilmiştir.

Yine yapılan araştırma sonuçlarına göre;

Kuzeydoğu ve Orta Anadolu’ daki kadınların daha fazla şiddete tabii oldukları görülmüştür.

Kadınların büyük çoğunluğunun erkeklerin bazı durumlarda eşlerini dövebileceklerini desteklerini ifade etmişlerdir.

Şiddet gören kadınlar içinde 10 kasından 3 ünün lise ve üstü eğitimli oldukları belirlenmiştir.

Şiddete uğrayan kadınları dörtte birinin şiddet sonucu yaralandıkları tespit edilmiştir.

Kadınların yarısının uğradığı şiddeti anlatamadığı ortaya çıkmıştır.

Şiddete uğrayan kadınların neredeyse tamamının resmi kurumlara ve sivil toplum kuruluşlarına başvurmadıklarını söylemişlerdir.

Şiddet gören kadınların üçte biri şiddet nedeniyle intihar etmeyi düşündüğü ifade etmişlerdir.

http://www.ksgm.gov.tr/tdvaw/doc/aisozet.pdf

Bu tablo hem üzücü hem de ürkütücüdür. Kadınların birçoğu dayağı desteklemektedir. Bu bir ölçüde kadınlar ile ilgili geleneklerimiz ve törelerimiz normal kabul edildiğini göstermektedir. Bu sonuçlar ile kadınlarımızın çaresizliği çok açık görülmektedir. Çaresiz kadınların yetiştirdiği çocukların da bu şartlar altında ruhsal sorunlarla büyümesi kaçınılmazdır.

Ülkemizde diğer önemli bir çalışmada İnsan Haklan Derneği (İHD) İstanbul Şubesince yapılmış ve bir rapor hazırlanmıştır. Son yıllarda artış gösteren kadınlara yönelik şiddet hakkında yayınlanan raporda son 7 yılda 4190 kadının erkekler tarafından katledildiği ifade edilmektedir. Taciz ve tecavüz suçlarının % 38 arttığı açıklanmaktadır.  Raporda, yaşanan kadın cinayetlerine ilişkin toplumsal duyarlılığın yetersiz olduğu ve devletin caydırıcı önlemler almadığı belirtilmektedir. Üzücü olan raporun araştırılmasında yeterli resmi veri elde edilememesidir. http://www.kesk.org.tr/node/716

Hiçbir gelenek ve dini uygulama vicdani duyguların ötesinde olamaz. Zaten bu konuda birçok bilim adamı da bu konuda görüşlerini çok açık ifade etmişler, dinde kadının önemini ve verini belirmişlerdir. Kutsal kitabımız kurandaki bununla ilgili kısımlar ayrıntıları ile ortaya konmuş ve aydınlatıcı hususlara denilmiştir. Kamuoyundaki yanlış bilgilenme ve fikir karışıklığı çok açık ifade edilmiştir. http://www.posta.com.tr/turkiye/YazarHaberDetay/Kuran_da_kadin_dovmeye_izin_yok.htm?ArticleID=46274

Kadını dışlayan ve dövülmesine izin verilen bir gelenek ve dini uygulamanın kabul edilmesi mümkün değildir. Zaten Vicdani duygular yüce mevlanın verdiği ilahi sesler değil midir? Kadını dışlayan, töre cinayetlerine izin veren, evlatlarını diri diri toprağa gömen bir anlayış hangi vicdanlarda yer bulabilir. Bunlara göz yuman kadının olsun erkeğin olsun hangi dinde hangi insanlık ölçüsünde yeri olabilir.

Kadına yönelik şiddet sadece bizim değil dünyanın da sorunudur. Birleşmiş Milletler bu konuda çalışmalar yürütmekte, kadına yönelik şiddete son verilmesi konusunda diğer örgütler ile birlikte faaliyetler yürütmekte ve farkındalığı artırmaya çalışmaktadır.

http://www.saynotoviolence.org/about-say-no

Tüm bu sözlerimiz ışığında Kadına karşı şiddeti nasıl önleyebiliriz derseniz.

Öncelikle din adına kimseye kadına şiddete izin verildiği gibi bir izlenim verilmemeli, Diyanet İşleri Başkanlığımız bu konuda tavrını net olarak ortaya koymalıdır.

Hatalı geleneklerin sosyolojik olarak çözümü konusunda toplum bilinçlendirilmelidir.

Kadına yönelik şiddet konusunda farkındalığı sağlamak adına bir günün etkinliklerle ülke genelinde anılması gereklidir.

Güvenlik güçleri için bu konularda kadrolar oluşturulmalıdır. Mağdurların güvenlikleri azami ölçüde sağlanmalıdır.

Kadınların sığınma evleri ülke genelinde ve yeterli altyapıya sahip şekilde oluşturulmalıdır.

Özellikle çocuklarında bu konularda etkilenmeli de dikkate alınarak gerekli sosyal hizmet sağlanmalıdır.

Hangi sektörde olursa olsun tüm sivil toplum örgütleri konuya özel önem vermeli, bu konuda araştırmalar yaptırmalı ya da araştırmaları desteklemelidir.

Ayrıca ülkemizde konu ile ilgili sağlıklı bir veri tabanı oluşturulmalı, Televizyonların reyting kaygısı öne sürülerek yayınlanan eğlence programlarının hiç değilse bir bölümünde kadına yönelik şiddetinde işleneceği toplumsal programlara yer verilmelidir.

İktidar ya da muhalefet partileri söylevde kalan bir parti politikası yerine bu konuda daha yapıcı ve öz eleştiriye açık politikalara izin vermeli, göstermelik demokratik haklar yerine kadının toplumdaki yerini yükseltecek kararlara destek vermelidirler.

Ama herşeyden önce en üst mevkiden en alt düzeye kadar tüm yetkililer baskı ve şiddete prim verecek söz ve davranışlardan sakınmalıdırlar. Ülkemizde fakirlik ve yoksulluğu önleyecek aile içi geçimsizliğe neden olacak mali sorunları ortadan kaldırmalıdırlar. Kadınlarımızında iş sahibi olmasına imkanlar yaratmalıdırlar.

Şiddetin şiddeti doğuracağını ve şiddet ile çözümün olmayacağını bilmeliyiz. Kadınlarımızın da bu ülkenin geleğenin mimarları olduğunu unutmamalıyız.

 
Toplam blog
: 416
: 790
Kayıt tarihi
: 19.02.10
 
 

Tarım, Gıda, Ormancılık, Çevre, Örgütlenme ve Proje konularında çalışmalarda bulunmaktayım. Öncel..