- Kategori
- Edebiyat
Şiir ve Erdal Ceyhan
Erdal Ceyhan
Şiir, duygu yoğunluğunun dışa vurumudur. Adnan Yücel: Şiir,”kanatlı söz” ya da “büyülü söz.” Ahmet Telli:Şiir, sezgi bilgisidir.”Gorki:Bilim, aklın şiiridir; sanat yüreğin şiiridir; din ise insanlığın yarattığı en büyük şiirdir. Gülten Akın:Şiir, çığlıktır. Şemsettin Murat: Şiir, düş ve gerçeğin coğrafyasıdır. Şennur Sezer: Şiir, bir ıslıktır. Çetin Boğa: Şiir; sanatın, edebiyatın özüdür. F.Kadri Gül: Mutluluklar, mutsuzluklar, acılar, yani, insani tüm değerlerdir şiir. Zeynep Uzun Bay: Şiir, üretilen yaşantıların içinden ötelere uzanan gizemli bir güç... Muhsin Şener: Şiir, dilin kendini aşma cabasıdır. Haydar Ergülen: Şiir; bir nefestir, öyleyse doğal bir şeydir. Ahmet Erhan: Binacı birikse ancak bir şiir doğurur. Mallerme: Şiirduygulardan değil, sözcüklerden doğar. CanYücel: Şiir, gürültüden müziğe geçmektir. Sabahattin Kudret Aksakal: Şiir, özünde çözülmez bir yapıdır. Öyle bir yapı ki ben matematiğe benzetiyorum.Metin Altıok: Şiir, nesnel gerçekliğin belirli sınırlarını aşan, sonsuz olanaklarla hayatı zenginleştiren duygu ve düşünce sanatıdır. Yahya Kemal: Şiir, kelimelerle yapılan bestedir.Cahit Küleği: Şiir, dil çalgısında yorumlanan bir musikidir.Oktay Rıfat: Şiir tıpkı resim gibi, tıpkı müzik gibi bir anlatım aracıdır. Paul Valery: Şair, dil içinde dil yaratmak için yaşar.(www.Türkçeciler.com/şiir-ve-yorum)
Bakalım,Erdal Ceyhan şiir için ne diyor?
Eski bir eğitimciyim. Eğitimi bilim olarak yaptım. Ama sanattan, edebiyattan, şiirden hiç kopamadım. 'Varlık', 'Türk Dili' , 'Yordam' 'Elif' yazarıyım. Daha sayısız dergide de yazdım. Ne şiirin ne de edebiyatın kolay bir şey olduğuna inanmam.
Bir şiir yazabilmek için en aşağı '100'tane 'iyi' şairi çok iyi bilmek gerektiğine inanırım, Bir kitap yazabilmek için de belki '1000' çok iyi şiiri sindirmek gerekir. Yüzlerce kitap okumak gerekir.
Okumadan olmaz. Kafiye düşürmekle şair olduğunu sanan kişi kendini aldatır. Şair olmak, sanatçı olmak her şeyden önce yeni bir şey getirmekle mümkündür. 'Yunus' gibi dergâha çok odun taşımak gerekir. On sekizli çağları çoktan geçirdim. Artık Salah Birsel gibi. şiirle,şairanelikle alay ettiğim çağlara geldim. Ama şiir hâlâ bitmedi. Hâlâ arıyorum.(www.antoloji.com)
Şiir, yeni anlamlar kazanabilme özelliğine sahip bir yazı türüdür. Bu özelliği sebebiyle de "açık metin" olarak isimlendirilmektedir. Bir okur, şiirin kendisine sunduğu imkânlardan da faydalanarak şiiri çok farklı şekilde anlamlandırabilir. Bu özelliği nedeniyle şiir her dönemde rahatlıkla okunur ve okurlardan ilgi görür.(www.Türkçeciler.com/şiir-ve-yorum)
Her şair, şiiri kendine, kendi şiir anlayışına göre tanımlamış. Şiir, öyle üç beş sözle tanımlanabilir mi? Kuşkusuz hayır; çünkü şiir bir denizdir.Kimi şair de bu girdaplı şiir denizinde yüzmeyi yeğler. Bu denizden inciler toplar okurlara sunar. Şair Erdal Ceyhan, bu incileri Milliyet Blog’ dan bizlere sunuyor. Toplam 846 şiir. Bu sayıya her gün bir yenisi ekleniyor.Erdal Ceyhan’ı, bir şiir akımına yerleştiremezsiniz. O, her şiir ırmağında akarak şiir denizi oluşturur.Mesnevi, rubai, gazel de yazar,Haiku da. Hepsinin ayrı bir tadı, lezzeti vardır. Uyuyamadığı zamanlar şiire sarılır.
Sabah oldu olacak bütün kuşlar hâlâ uykuda
Uykuda biri var sanki iri bir barakla.
Gece gündüz beni diri tutar, uyku neyime,
Sanki uyumamak büyük bir marifet logar beynime.(Uykusuzluk Mesnevisi’nden)
Mesnevi aruz ölçüsüyle yazılan divan edebiyatı şiir biçimidir.Her beyit kendi arasında uyaklıdır. Erdal Ceyhan’ın mesnevilerinde de bu uyak düzenini görüyoruz.
Laleler Emirgan ’da
Güller şölenlere oturmuş
Güller lalezarda bergüzâr (Lale ve Gül, Haiku:132)
Erdal Ceyhan, Divan edebiyatı şairleri gibi “gül, lale, bergüzâr” mazmunlarını ustalıkla kullanmış.[1]
Vakit geçiyor,
Kuşlar uçuyor, koyunlar göçüyor,
Bir tek garip sensin vadide.(Haiku: 134)
Vaktimiz geçti. Cahit Sıtkı Tarancı: Yaş otuz beş! yolun yarısı eder./ Dante gibi ortasındayız ömrün, diyor. Biz, ortayı da geçtik.Yahya Kemal Beyatlı da Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;/Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç! Demiyor mu? Ömrümüzün bu son faslının Yahya Kemal Beyatlı’nın ki gibi geçmesi olanaklı değil.Belki ,“Bir Garip Orhan Veli ”gibi.O da zor ; çünkü Orhan Veli’nin şiir evreni zengindi.Erdal Ceyhan da şiirin her türünde kalem oynatmış bir şair.
Rubai 16
Her gün aşk aşk aşk diye âşık olanlar
Aşkın kendisine değil lafzına tutulanlar
Aşk değirmenlerde bir ton un öğütmektir
Değirmeni bilmezsin bu ne laf etmektir. (www.antoloji.com)
Fuzûlî, ÖmerHayyam, Yahya Kemal Beyatlı, Arif Nihat Asya Nef-i mücahit Gül… gibi şairler “rubai” türünde şiirler yazmışlar.Erdal Ceyhan, kuşkusuz bu şairlerden etkilenmiştir.Rubaide ilk iki dize fikrin hazırlayıcısıdır. Asıl söylenmek istenen düşünce 3. veya 4. dizede ortaya çıkar. Erdal da asıl söylemek istediklerini 4.dizede ortaya koymuş; “lafla aşk “olamayacağını vurgulamıştır.
Gazel
Yalnızlık alnımıza yazılmış öyle diyorlar
Bunu söyleyenler oysa yanlış biliyorlar.
Yalnızlık uçan kuşta, denizde yüzen balıkta
Kim söylediyse bu sözü yanlış söylüyorlar.
Yalnızlığı sen seçtin, kafana göre takıldın
En akıllı sensin diyenler arkandan gülüyorlar.
Kahveler çok pisti, meyhaneler ise mukassi
Senin için kendini çok beğenmiş diyorlar.
Eğer yanız olmasaydın bu eşekler cennetinde
Adın okunurdu belki ama orda her haltı yiyorlar.
Yalnızlık kuşun kanadında, eski şarkılarda kaldı
Dostlar oturdu meyhaneye herkesi meze ediyorlar.
Yalnızım diye şikâyet edip, dünyayı inletme
Ey dai sırtın kavi olursa, yalnızı ezemiyorlar
Gazel de diğer divan edebiyatı nazım türleri gibi beyitlerden oluşur. Genelde bu sayı 5, 7, 9 beyittir.Erdal’ın gazeli de 7 beyitten oluşmuş.Şair,bu gazelde “yalnızlık” temasını işlemiş.Gazelin en güzel beytine beytü’l-gazel ya daŞah beyit de denir.Beyitlerin hepsi de birbirinden güzel. Onun gazelinde böyle bir ayırıma gidemedim. Bütün bir şiiri aynı söyleyiş güzelliğine sahip olduğu için yek-âvâz ; gazelin bütününde aynı konu işlendiği için de yek-ahenk gazel niteliğinde.
Bugün Cumhuriyet Bayramı: 29.Ekim.2010
(Cumhuriyet, 29 Ekim 1923’de ilan edildi. Bu yıl Cumhuriyetin 87’ci kuruluş yıldönümünü kutluyoruz. Kemal Atatürk şunları söylemişti. Hatırlayalım.)
'Türk' demek 'dil' demektir.
Türk milleti dilini de yabancı dillerin boyunduruğundan kurtarmalıdır.
'Türk demek Türkçe demektir; ne mutlu Türküm diyene! '
Bir millet, zenginliğiyle değil, ahlak değeriyle ölçülür.
Egemenlik, kayıtsız şartsız ulusundur.
Bağımsızlık, uğruna ölmesini bilen toplumların hakkıdır.
Bilelim ki, milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlerin avıdır.
Medeniyet yolunda başarı, yenileşmeye bağlıdır.
Hayatta en hakiki mürşit, ilimdir.
En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır.
Birlik ve beraberlik; ölümden başka her şeyi yener.
Ey yükselen yeni nesil! İstikbal sizindir.
Türk, öğün, çalış, güven.
Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlıkla olur.
Dünyada her şey kadının eseridir.
Kültür zeminle orantılıdır. O zemin milletin seciyesidir.
Yüksek Türk! Senin için yüksekliğin sınırı yoktur
Halkın sesi, Hak'ın sesidir.
Milletleri kurtaranlar yalnız ve ancak öğretmenlerdir.
Milli benliğini bilmeyen milletler başka milletlere yem olurlar.
Özgürlük ve bağımsızlık benim karakterimdir.
”Ya istiklal, ya ölüm.”Kemal Atatürk
Erdal Ceyhan
(Bir Cumhuriyet Bayramı’nda bundan güzel şiir mi olur.)
Erdal Ceyhan,”'Türk' demek 'dil' demektir.”diyor. Diyor da bizlerin Türkçenin peşinden koşmasıyla Türkçe ne kadar dalgalanacak bu ufuklarda. Fazıl Hüsnü Dağlarca,”Türkçem benim ses bayrağım” demişti. Bu bayrağı dalgalandırmak başta Türk Hükümeti’nin görevi değil midir? Ne yazık ki bugün İmam Hatip Liseleri’nde Arapça konuşmak zorunlu kılınıyor.(TV Haberleri) Diğer yandan Güneydoğu’da Kürtçenin okullarda anadil olması için çalışmalar yapılıyor. Ulus olmanın “olmazsa olmaz” koşulunun dil olduğunu yetkililer bilmiyorlar ya da bilmezden geliyorlar
Sağ ol Erdal, iyi ki varsın.
[1] Mazmun kelime anlamı olarak "anlam, kavram" demektir. Edebiyatta, bazı özel kavram ve düşüncelerin ifadesinde kullanılan klişeleşmiş söz ve anlatımlara denir.[