Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Aralık '20

 
Kategori
Edebiyat
 

Şiir ve Gerçeklik Üzerine

       Değerli okurlarım; 'şiir' kavramını, toplumsal misyonu ve uzamsal, duyuşsal, hissel görevi açısından değerlendirdiğimizde; bir hayata, bir bene dokunması, hitap etmesi veya bir kaynaktan feyzle başka bir bütüne kaynaklık etmesi yönünden, şiirin etkin bir özelliği olduğunu söylemek mümkündür.

        Benden bize, bireyden topluma, kaynaktan öze giden yolda köprü vazifesi görür şiir. İnsan zihnindeki çağrışım, hayal ya da imgelemlerin beynin empati mekanizması ile dışavurumunu sağlayan varoluşçu bir yansımadır. Her zihin ve duyguda çeşitli etkiler yaratsa da, özünde benliğin soluğundan beslenip bireyin realitesinde  yankılanır ve yansıdığı bu gerçekliğe yön ve form verir. 

       Şairin söyleminden kaleminden çıktıktan sonra, yüzeyde başka gerçekliklerin sorgulanmasına da yol açar ki, bu bağlamda şiirin fikir yönü yadsınamaz. Şiirin oluşum, ortaya çıkış sürecinde özgünleşen zihin; ifadenin öznel, nesnel ya da soyut, somut bağlamlarının üstünde de özgürleşir. Bu durum her ne temada, tarzda,  türde olursa olsun şiir denilen yapının en azından çağrışımsal boyutta bir başka duygu ve zihin zemininde kalıcı ve etkin olmasını sağlar. 

      Şiiri destekleyen yan unsurlar ve içsel mekanizmalar insan ruhunun ego dediğimiz kısmı üzerinde eğitici ve etkendir ki, bu da edebiyat ve şiir sanatının düşünsel bazda sosyal yönü ve amacını ortaya koyar. 

      Günümüz modern şiir algı ve anlayışının tezahürüne baktığımızda da, şiirin yüzyılların gerisinden akıp gelen bir nehir misali, pırıltısı hala taze bir kaynağın cevherinden beslendiğini görürüz. Bu demektir ki şiir ; misyonu ve etki gücü, zamansal ya da mekansal bir ayrışmaya bağlı olmadan uçsuz bucaksız bir zihin ve his deryasına yol alışın göstergesidir. Bu açıdan bakıldığında aslında edebiyatın ve şiirin, sadece; sanat yapmak ya da topluma bir gerçeklik hizmeti vermek amacında olduğu yanılgısı, temelde bir fikir çatışmasından ve yol ayrımından ibaretttir. 

      Sanatın bireysel yönü toplumsal hedefinden bağımsız düşünülemez. Sanatsal ve toplumsal gerçeklik iç içedir. Şiiri anlamlandırmak ve yorumlamak ise tek  ve somut bir gerçeklikten bağımsız olmakla birlikte toplum ve birey üzerinde birleştirici bir bilinçaltı metaforu oluşturması yönüyle de insanın ve yaşamın gerçekliğinde ciddi anlamda bir pay sahibidir.

      Şiir vasıtasıyla anlatılanı ; tek bir kalıba büründüremeyeceğimiz gibi tek bir varlık, durum, olgu ya da olaya da atfetmek yetersiz kalır. Hatta 'anlatmak' ifadesi, şiiri tanımlayamaz çünkü okur anlam ve anlatımı kendi zihninde oluşturabildiği ölçüdeki gerçeklikle bağdaştırabilir. O yüzden şiir, toplumun ve bireyin gerçekliği payandasında mihenk taşıdır.

      Şiirin gerçeklikle alakasını şu şekide özetlemek mümkündür : Şiir; insanın doğuştan getirdiği gerçekliği kadar çıplak, doğal bir o kadar da kalıplanamaz olması yönünden, toplumun, hayatın içinde olan yaşayan akan ruh ve can bulan; aynı zamanda bireyi ve toplumu dışarıdan görmeyi sağlayan bir oluşumdur çünkü bilinçaltı akışı; toplumun düşünsel, ruhsal, hissel gerçekliğinin önemli bir temelini oluşturur.

     

 

 

 
Toplam blog
: 174
: 269
Kayıt tarihi
: 20.11.08
 
 

Yazmak bir sevda ..