- Kategori
- Ben Bildiriyorum
Şimdi Dostun Telefonun
Yeni birileri hayatınıza girer, dost gibi olur.
Başlarda elbette ‘gibi’ başrolde olmalıdır.
Tanımazsınız çünkü,
Bilmezsiniz.
Gördüğünüz ondaki sıcak elektrik.
Gözlerindeki samimi bakış.
Artık yaşamınızdadır. Siz de onunla olmaktan büyük keyif alırsınız. Sonra ne olur anlamazsınız, daha tartmadan, daha derin derin muhabbetler etmeden bakmışsınız gitmiş.
Sonra yeni dostlar edinirsiniz lakin daha bir temkinli yaklaşırsınız.
Bir öncekinden güya dersinizi almışsınız. Sohbetler lezzetlidir, zaman kalitelidir. Karşılıklı emekler yerindedir ve bir anda o gitmek durumunda olur. Bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek.
Bu defa kendinizi yargılamaya başlarsınız.
Bu defa ne oldu?
Bu aklınıza takılır.
Ben hep aynıyım.
Neden insanlar böyle oldular.
Oysalar gelir aklınıza.
Eskiler dersiniz ilave edersiniz.
Bizim zamanımız vardı, dostluklara daha kıymet veriyorduk herhalde…
Problemi yavaş yavaş çözmeye başlarsınız.
Bir esaret vardır.
Dostunuzla uzun konuşamazsınız nedeni onun gözü telefonunda, sosyal medya hesaplarında ne var ne yok, kim nerede ne yemiş ne içmiş, kim kiminle birlikte. Hangi seyahat, hangi tatilde ve veya gezide.
Hooop resimler altında uzunca yazılar.
Restoranlar, misafir kabulünde yemek masası resimleri hatta yapılan yemeklerin tek tek tabak resimleri de dahil. Geçmiş olsunlar da birebir azaldı. Hastane resimleri revaçta. Boğazım ağrıdı gribim, başım döndü hastanedeyim. O hastanede bu hastanede. Geçmiş olsunlar yazılı metinler halinde.
Kim ne kadar beğendi?
Tiryakilik kahveyi, çayı çoktan kaybetti. Adam karısına, kadın kocasına kaç kelam edecek ki, bunların hepsi medya hesaplarında çokça.
Birilerini dinlemekte hikâye.
Eskiden sohbet odalarına gidilirmiş, iki kelam öğrenelim düşüncesinde.
Şimdi her kes filozof. Yazıyorlar herkes yazar. Şairlikten söz etmek beyhude zaten herkes şair.
Bu arada ben yazarım ya, kiminle konuşsam yazar.
Ben de yakında kitap çıkartıyorumlar başrolde. Yayınevleri onların peşinde.
Yahu dur bak o daha ne, o bir şey bilmez demeye kalmıyor Hooop kitabı basılmış üstelik te çokça satılmış. Neden mi sosyal medya var.
Bilgisayar kurtları biri bin yapıyor.
Kitaplar alınıyor da okuyan kim?
Ne gerek var. Yazar yazdıklarını zaten döküyor. Mecbur.
Asistanı olmalı yazarın.
Haaa asistanlara ödenecek fiyatları duyunca ‘hadi canım diyorsun’
Allah’a hamdolsun ki sevilen birisin. Arkadaşların yardıma koşuyor. Falanca arkadaşının yurt dışındaki kızının zaten canı sıkılıyor o yapar diyorlar, yapıyor da. Bayağı iyi de çalışıyor çünkü o yurt dışında. Severek isteyerek yapıyor. Sonra bir bakıyorsun Hooop asistanın olmuş bile…
Sebep mecburiyettt.
Bu işi yapıyorsan öyle olmak durumunda.
Eyvallah…
Resimlerini yayınlamalı sıkça, yoksa kimse kitabını almaz. Eeee emek, bilgi, uykusuz geceler, gezilmemiş görülmemiş yerler ve hatta eğlencelerden mahrum kalma, dostlar zaten seni sıkıcı bulmakla meşgul çünkü sen kitaplarının derdinde geceni gündüzüne katıyorsun.
Bu ülkede yazar olmak, diyorsun.
Sadece söyleyecek bir kelime kalıyor.
Cahildik, cahilliğimizi kabul ediyorduk, had hudut biliyorduk. Yooo şimdi öyle bir şey yok. Herkes bilir kişi. Bir gün birileri çıkar da tarih konusunda İlber Ortaylı’ya akıl öğretirse;
“Yok canım benim bir arkadaşım yayınlamışla”
Başlayan sohbette ne diyeceğini bilemeden öylece bakarsın yüzüne.
Dostluk ne kadar önemli.
Bir gün telefonunla yalnız başına kaldığında, seslendiğinde, kimse olmayacak yanında.
Dost sesi, nefesi, varlığı, muhabbetinin sana verdiklerini orada bulamadığında zaten geç kalmış olacaksın.
Tabi bütün bunlarla ben sosyal medya sevmiyorum demek istemiyorum, kullanmıyorum asla diyemem lakin el insaf diyorum. Her şeyin bir yeri bir zamanı var.
Bir karikatür görmüştüm, gülmem gerekirken baktım ki gözlerim yaşarmış.
Babaannelerini ziyarete gelmiş torunlar, oğullar, gelinler, damatlar, kızlar…
Salonda oturuyorlar hepsi elindeki telefonun içinde…
Her zaman yalnız olan yaşlı kadın kalabalığın içinde daha bir yalnız öylece etrafına bakıyor.
O da hamdolsun sağlar, sağlıklılar bu da bana yeter diyor.
edeni o insan olmanın özelliğini, saygıyı, sevgiyi biliyor.
Eski dostlarımız da yavaş yavaş yok olurken Rabbim yeni güzel insanları hayatımıza sokuyor.
Binlerce kere hamd olsun. Bizler gayrı sık dokuyoruz dost kelimesinin zarafetini bildiğimizden.
Değenler olsun yoksa telefonumuz var zaten…
Nazan Şara Şatana