Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Aralık '12

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sinek küçüktür ama ....

Sinek küçüktür ama ....
 

nahkaha.com sitesinden


Eskiden mahalle esnafı öğle saatinde dükkanının kapısını kilitleyerek çıkıp gitmez, sadece kapısının önüne bir sandalye koyar, döndüğünde içeri alıp işine devam edermiş.. Böyle bir güven ortamı mevcutmuş  insanlar arasında. Bu ortamı küçüklüğümden hatırlıyorum, en son da 'Dedemin İnsanları' filminde görmüştüm. Şimdilerde yaşadığımız çok daha modern, imkanların çok daha fazla olduğu günümüzde, güvenliğimizi sağlamak için ne yöntemler deniyoruz değil mi?.... Acaba teknolojinin, bilimin, iletişimin çok daha geliştiği bu zamanda günümüz insanı tüm bu gelişmelere ters orantılı olarak farklı yönde mi gelişim gösteriyor. Tüm bunlara inat...

Evimizin güvenliğini sağlamak için, kapılarımızın üzerinde sıra sıra dizili kilitler, geleni görmemiz için yapılmış izleme delikleri, kilidi döndürdüğümüzde görünebilen yukarıdan aşağı çıkıntılar şeklinde dizili dişliler yer alıyor. Kapıyı tüm bu engelleri aşarak, açmaya değer bulduğumuzda yine de güvenliği elden bırakmamak için taktığımız çengel şeklindeki kilit. İsterse Kentsel Dönüşüm sebebiyle, hayatının son demlerini yaşayan 45 yıllık evimiz olsun, yine de kapıya kameralı bir sistem kurdurmayı ihmal etmemişizdir çoğumuz. Tüm bunlar hayatımızın güvenliğine ne kadar endişeyle baktığımızı gözler önüne seriyor. Peki bunu abartıyormuyuz dersiniz? Tabi ki de hayır, kendimiz ve sevdiklerimizin güvenliğini sağlamak en önde gelen planlarımızdan her zaman.

İşte bu sebeple, çoğumuzun evinde Özel Güvenlik Sistemleri de kullanılıyor. Geçen gün yaşadığım bir olayı anlatacağım. Evin alarmını kurdum ve yaklaşık 20dk. mesafede oturan arkadaşıma gitmek üzere yola çıktım. Dışarıda çok keyifsiz, yağmurlu, bulutlu bir hava vardı. Neyse ki yollarda yapılan çalışmaları ve trafiği arkadaşımla iyi vakit geçireceğimi düşünerek, sabırla aştım ve eve ulaştım. Tam oturduk, sohbet etmeye başlamıştık ki, telefonum çaldı. Komşum evin alarmının çaldığını söyledi. Bu durumda eve hemen birinin gidip, bakması gerekiyordu, aynı anda da polis yönlendiriliyor. Şansıma evinden çıkmak üzere olan, babamı yakaladık ve gidip kontrol etti. Evde hiçbir problem yoktu. Atlattığımı düşünerek, biz sohbetimize kaldığımız yerden devam etmeye başladık. Aradan on dakika geçmeden, içinde eşim, komşum, güvenlik şirketinin de bulunduğu bir telefon trafiği yaşadım. Artık eve gitmem gerekiyordu, alarm yeniden devreye girmişti. Arkadaşım, benim geri dönmeyecek kadar tembel olduğumu bildiğinden, beni arabayı bırakıp, dolmuşla gitmeye ikna etti. İlk dolmuşa binip, yola koyuldum. Taksiye değil de dolmuşa binişim, elim ayağım titreyerek eve koşturmayışım, size garip gelebilir. Çünkü bunu zaman zaman yaşıyorum perdenin hareketi, evde küçük birşeyi düşmesi gibi sebepler, alarmın çalışmasına yol açabiliyor malesef. İşin kötüsü bu tip olaylar benim de olaya bakışımı saçma sapan bir boyuta çektiği için, bir gün ev gerçekten soyulacak, ama ben 'Hırsızın işi bitsin, giderim  problem yok', ya da 'Kedidir kedi.' diyeceğim ondan korkarım..... Allah korusun. Eve ulaştığımda apartman görevlisini de yanıma alarak, eve çıktık. O an aklıma bir mekana baskın yaparken dizilerde izlediğimiz polisler geldi. 'Sen beni koru, ben üç deyince giriyorum', diyesim geldi kapıcımıza:) Dikkatle etrafı kontrol ettim, odaları, camları ama hiçbirşey yoktu. Herşey yerindeydi. Yerli yerinde diyemeyeceğim, çünkü çıkarken çok detaya girmemiş, sadece öncelikle yerinde olması gerekenleri düzenleyebilmiştim. :) Herşeyin kontrol altında olduğunu anlayınca, güvenlik şirketine haber verdim, ikinci kez polis göndermediler, tekrar alarmı kurup çıktığım anda aklıma birşey geldi. Dün akşam evde şuursuzca etrafımızda uçan, burnumun ucunda birkaç kez pike yapmasına rağmen yakalayamadığımız bir sineğin olduğunu hatırladım. Acaba harekete duyarlı sensörün önünden geçerken nanik yapmış olabilirmiydi:) Fazladan katlanmak zorunda kaldığım trafiğe mi, şöförün minibüsün içinde kimseye aldırmadan sigarasını içişine kızdığıma mı, maruz kaldığım yoğun arabesk müziğe mi, yoksa arkada yer olmasına rağmen, yanıbaşımda ıslak şemsiyesiyle, ısrarla duran ve uzun süre şemsiyesinin ucundan Çin işkencesi şeklinde dizime damlayan yağmur sularına mı yanayım bilemiyorum. Ha bir de o kadıncağızın elinden 'Sen bunu hak ettin.' şeklinde şemsiyesini kapıp kaçma kabalığında bulunamadığım için arkadaşımın evine yağmur altında ulaşmaya çalışmama mı? Sanırım o günün en şanssızları ben ve eve gelen polis memurlarıydı. En şanslısı ise koca evde serbestce uçan sinek....     

 
Toplam blog
: 46
: 826
Kayıt tarihi
: 07.08.12
 
 

Küçük bir gülümseyiş ya da farkındalıklar yaratacak atıştırmalık öyküler yazmayı planlıyorum, bun..