- Kategori
- Eğitim
Sınıf yönetiminde hiperaktif çocukların tanınması üzerine bir çalışma (2) (Çalıkuşu örneği)
(Çalıkuşu örneği)
II. YÖNTEM
Çalışmada, araştırmada modeli olarak “tarama” türü kullanılmıştır.
Araştırmada veri toplama araçları olarak; Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile ilgili Özel Eğitim ve Uyumsuz Çocuklar ve Eğitimi ile ilgili kaynaklar taranarak, DEHB davranış bozukluğu taşıyan çocukların özellikleri ile uyumsuz/yaramaz çocukların özellikleri çıkarılmıştır. Ayrıca, Çalıkuşu romanı taranarak, roman kahramanı Feride’nin 19 yaşına kadar olan davranış özellikleri, dönemlere göre ortaya konulmuştur.
DEHB davranış bozukluğu taşıyan çocukların özellikleri ile uyumsuz/yaramaz çocukların özellikleri karşılaştırılarak aralarındaki farklar ortaya konulmuş ve böylece DEHB olan öğrenciler ayrıştırılmaya çalışılmıştır.
Verilerin analizinde; Feride’nin özellikleri, Dikkat Esikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu DSM-IV Tanı Ölçeği ile karşılaştırılarak bir sonuca varılmıştır. Ölçekteki özelliklerin altı ay süreyle ve yedi yaşından önce gösterilmesi kaydıyla, altı özelliğin gösterilmesi yeterli görülmüştür.
III. BULGULAR VE YORUM
Feride’nin çok hareketlilik gösteren davranışlarının nedenlerini anlayabilmek için doğumundan 19 yaşına kadar, diğer bir deyimle öğretmen olarak atanmak için evden ayrılana kadar geçen yaşamöyküsüne bakılmış, bu dönemin özeti aşağıda verilmiştir.
Küçük özet
Feride, Nizamettin adında bir süvari binbaşısının kızıdır. Nizamettin, vahşi karaktere sahip bir askerdir. Feride’nin annesi ile evlendiği yıl, birlikte Diyarbakır’a giderler. Gidiş, o gidiştir. Diyarbakır’dan Musul’a, Musul’dan Hınıkın’a, oradan Bağdat’a, Kerbela’ya geçerler. Bir yerde üst üste bir sene kalamazlar. Bir daha uzun yıllar ve birlikte İstanbul’a geri dönemezler.
Feride, annesinin hastalığı nedeniyle, aylarca hizmetçi odalarında kalır. Sıcak geçen yaz ayında da çok sefil olur. Fatma adlı bakıcıyı bulmalarından sonra, Feride çok mutlu olur. Çünkü Fatma onunla çok ilgilenir, oyunlar oynar ve onu ölen çocuğunun yerine koyar. Fakat Feride’nin mutluluğu uzun sürmez. Çünkü Fatma’ya hayırlı bir kısmet çıkar ve Fatma evlenir. Fatma, Feride’ye iki buçuk yaşından dört yaşına kadar bakar ve böylece Fatma’nın bakıcılık görevi sona erer. Feride bu duruma çok üzülür. Bağırmaktan sesi kısılır. Günlerce açlık grevi yapar.
Dadı Fatma’nın yerini, emir eri Hüseyin alır. Dört yaşından altı yaşına kadar, Feride’ye bakar. Delişmen bir adam olan Hüseyin Feride’yi çok sever. Onunla sabahtan akşama kadar, kazalı ve heyecanlı çok çeşitli oyunlar oynar. Feride, oyunlarda canı yansa bile çok mutlu olur. Arada bir canı yanıp kızsa da, kızgınlığı çok kısa sürer.
Feride’nin annesinin hastalığı artınca İstanbul’a doğru yola çıkarlar. Feride altı yaşındadır. Yolculuk sırasında misafir kaldıkları bir evde annesi ölür. Annesini yaban ellerde toprağa verdikten sonra, babası geri döner. Hüseyin, Feride’yi İstanbul’a getirir. Yolculuk sırasında Feride çok mutlu olur. Feride’nin İstanbul’daki yaşamı da çok hareketli geçer. Hüseyin kısa bir süre sonra İstanbul’dan ayrılır. Feride bu duruma çok üzülürse de kısa bir süre sonra kendini toplar.
Akraba çocukları ile oynarken onları incitir. Büyükanneyi çok yorar. Yaramazlık olarak nitelendirilen her türlü hareketi yapar. Ağaçlara çıkar, dama tırmanır, hayvanları kamçılar, denize leğeni sürükler, kendini akıntıya bırakır. Buna benzer daha ne yaramazlıklar yapar. Öksüze el sürmek günah sayıldığı için, dayak atılmaz fakat çekilmez olduğu zamanlar odaya kilitlenir. Akrabası Kamran’dan çekinir fakat ona da yapmadığını bırakmaz.
Feride, dokuz yaşında büyükannesini kaybedince babası, onu teyzelerine sığıntı gibi görülmemesi için, bırakmak istemez ve Sör Mektebine yatılı öğrenci olarak verir. Okula daha kayıt için gittikleri gün masanın üzerinde duran vazoyu yere düşürür ve kırar. Buna benzer daha neler yapar. Sör Mektebinde de yapmadığını bırakmaz.
Hocalarının zayıf yanlarını bulur ve onlarla eğlenir. Oniki yaşında babasının öldüğü kendisine duyurulduğunda, bir gece ateşlenir ve üzüntü duyar. Ertesi gün hiçbir şey yokmuş gibi yaramazlıklarına devam eder.
Sör Mektebinde arkadaşlarını sürekli rahatsız ettiği için, tek kişilik bir sıraya oturtulur. Böylece arkadaşlarından ayrılır. Fakat orada yine boş durmaz. Bu durumu bile değerlendirir. Bir gün dışarıda bir ağacın dallarında sallanırken, onu gören bir hocası, “Çalıkuşu” adını verir ve o günden sonra Çalıkuşu olarak anılmaya başlar.
On beş yaşında Karman ile nişanlanır. Fakat yaramazlıklarını sürdürmeye devam eder. Kamran’a yüz vermez ve onu sürekli incitir. (19) yaşında okulunu bitirir. Düğüne üç gün kala, Kamran’ın başka bir kadınla aşk ilişkisi yaşadığını öğrenince, kısa bir mektup bırakarak, yalıdan kaçar ve muallim olarak atanmak için Maarif Nezaretine başvurur (Güntekin, 1962). Böylece Feride’nin çok hareketlilik/yaramazlık dönemi sona erer.
Feride’nin gösterdiği davranışlar
Feride’nin, bebekliğinden 19 yaşına, (erişkinliğe) kadar olan davranışları; (6) yaşına, İstanbul’a gelene kadar gösterdiği davranışlar, (6-9) yaşları arasında okula kaydolana kadar gösterdiği davranışlar ve (9-19) yaşları arasında Sör Mektebinde gösterdiği davranışlar olarak üç dönem olarak gruplandırılabilir.
Feride’nin, (6) yaşına kadar gösterdiği davranışlar
-Sokakta kara bodur bir köpek peşinde kendini koşturur.
-Bir gün sepetten gizlice üzüm çalar ve bu arada elini arı sokar. (Bu iki davranış, Feride’nin hatırlayabildiği ilk yaramazlık örneği davranışlardır ve o sıralarda 3-4 yaşlarındadır.)
-Suudi Arabistan’da iken Hüseyin’in göğsüne, ata biner gibi oturur ve zıplar.
-Oturup zıplarken, Hüseyin’in uzun bıyıklarını, dizgin gibi yakalayıp, çeker ve bağırır.
-Altı yaşında İstanbul’a geldiklerinde, yalının önünde, içinde kırmızı balıkların bulunduğu havuza elbisesi ve potinleri ile girer ve suyun içinde yürüyüverir.
-Havuza girdiği için teyzeleri tarafından azarlanınca, tekrar havuza girmeye cesaret edemez ama başını suyu sarkıtır.
-Genellikle çocukların korktuğu, karanlık ve yalnızlıktan korkmaz. Dolaysıyla, karanlık ve yalnız iken de hareket eder.
-Kapı sürgülü olduğu için, bahçe kapısının yanındaki pencereden atlar ve Hüseyin’in yanına gider.
-Hüseyin’den ayrıldıktan sonra da yaramazlıktan kudurur.
-Arkadaşlık yapsınlar, diye yanına getirilen akraba çocuklarına sarılarak, onları sıkar ve canlarını yakar.
-Haftalarca Hüseyin’in gönderdiği hurmaların, çekirdekleri ile eğlenir, katır boncukları ile ipliğe dizerek kolye yapar. Çekirdekleri, bahçenin ötesine berisine eker. Aylarca kova ile su taşıyarak, ektiği çekirdekleri sular.
Feride’nin, (6-9) yaşları arasından sonra gösterdiği davranışlar
Zavallı büyükanne, hareketliliğinden dolayı Feride ile baş edemez. Zaten baş etmesi de mümkün değildir. Feride sabah karanlığında uyanır ve gece, yorgunluktan baygın düşene kadar gürültü ve yaramazlık eder. Sesi kesildiğinde, yalıyı bir telaş alır. Çünkü Feride ya bir kaza yapmıştır ya da muzır işlerle meşguldür. Bunlar:
-Bir yerini keser fakat ağlamaz. Kanı, kendi başına dindirmeğe çalışır.
-Testere ile sandalyenin ayaklarını keser. Minder örtülerini boyar.
-Bez ve tahta parçaları ile kuşlara yuva yapmak için ağaçların tepesine çıkar.
-Taş atıp aşçıyı korkutmak için damın tepesine tırmanır.
-Yalının önünde bekleyen doktorun arabasına atlayarak, hayvanları kamçılar.
-Kocaman bir çamaşır leğenini denize indirerek, kendini akıntıya salıverir.
-Parmaklarından yara eksik olmaz. Parmakları sürekli bez parçaları ile sarılıdır.
-Akranları ile bir türlü geçinemez, hep kavga eder, canlarını acıtır.
-Sevdiği insanın üzerine canavar yavrusu gibi atlar. Kulaklarını ısırır, yüzünü tırmalar, tartaklaya tartaklaya şaşkına çevirir.
-Kendisinden yaşça büyük olan Kamran’dan çekinmesine rağmen, onunla kavga eder. Kavga etmeden önce de, “kulaklarından yapışsam” diye hayal eder.
-Sepet içinde taşıdığı taşı, Kamran’ın ayağının üzerine bırakır ve onu çığlık çığlığa bağırtır. Kamran’ın tepkisi karşısında, maymun çevikliği ile bahçedeki çınara tırmanır.
-Bahçıvan onu ağaçtan indirmek için ağacın yukarılarına doğru tırmandıkça, o daha da yukarılara tırmanır. (Bahçıvan durumun devam etmesi halinde, Feride’nin daha da yukarılara çıkacağını ve bir kaza meydana geleceğini düşünerek, yukarı doğru çıkmaktan vazgeçer ve aşağı iner.)
-Feride o gece, ortalık kararıncaya kadar ağacın dalında bir kuş gibi tüner.
-Büyükanneyi çok yorar. Büyükanne bazı sabahlar, daha yorgunluktan dinlenemeden, onun gürültüsü ile uyanır.
Feride’nin, (9-19) yaşları arasında gösterdiği davranışlar
-Sör Mektebine kayıt sırasında, babası Sör Süperiyör ile konuşurken, o ortalıkta dolaşmağa başlar ve öteyi beriyi karıştırır.
-Üzerindeki renkli resimlere parmakları ile dokunmak istediği vazoyu yere düşürerek kırar. (Baba bu duruma çok kızar ve kılıcını şakırdatır. Feride’nin okuldaki ilk yaramazlığı böyle başlar.)
-Mektepte bu vazoya benzemez, daha neler kırar.
-Sınıfta mütemadiyen gevezelik eder. Sınıfta mütemadiyen oradan oraya dolaşır.
-Herkes gibi merdivenlerden inip çıkmaz. Ya ata biner gibi tırabzanın üzerine atlayarak, kendini yukarıdan aşağıya bırakıverir ya da ayaklarını birbirine yapıştırarak, zıplaya zıplaya basamaklardan atlar.
-Fırsat buldukça bahçedeki kuru ağaca tırmanır ve tehditlere kulak asmadan, daldan dala atlar. (Bu durumu gören bir öğretmen, “Bu çocuk insan değil! Çalıkuşu!” diye bağırır ve o günden sonra Feride adı unutulur, Çalıkuşu söylenmeye başlar.)
-Çenesine, saçından keserek yaptığı, sakalı yapıştırır ve Papaz hocasını taklit ederek arkadaşlarını güldürür.
-Duvardan atlayarak, gizlice köpeklere yemek götürür.
-Çok temiz ve titiz olduğuna inandığı bir hocasının, yanından geçerken, kalemi yazmıyormuş gibi davranarak, kalemi sallayıp, zavallının bembeyaz gömleğine mürekkep sıçratır.
-Böcekten korkan bir hocasını, at sineğinin üzerine yapıştırdığı akrep resmi ile korkutur.
Bu zamanlar Feride, artık 12 yaşındadır ve ar haya duyguları gelişmeye başlamıştır. Yaptıklarından kendisi de üzülmeye başlar. Buna rağmen o eylemlerine devam eder. Sörler, Feride’nin yaramazlıklarından bıktıkları için onu arkadaşlarından ayırıp, yanında kocaman bir ahşap direk bulunan tek kişilik bir sıraya oturturlar. Bu durumda bile Feride yapacak bir şeyler bulur.
-Direğin ötesine, berisine çakı ile yaracıklar açar.
-Sırasından, pencereden dışarı balkonu, elini çenesinin altına dayayarak seyreder. (Yani, bir hareket gösteremez ama yine dersle ilgilenmez. Hocaları ise, ruhani bir şekil aldığını sanarak, mutlu olurlar. Feride ise, hocalarını atlattığı ve intikam aldığı için zevk duyar.)
-Yazı yazarken kalemini ısırır. Dudaklarından mor mürekkep lekesi eksik olmaz.
-Yaz tatillerinde, göçmen çocuklarını yalının bahçesine toplar ve onların başına geçerek, akşama kadar adeta kudurur.
-Dağlara, kırlara gidip, arkadaşları ile saatlerce serserilik eder.
-Bahçenin çitlerinin üzerinden atlar ve bahçeden yemiş çalar. Yaralı elleri ve yırtık eteğiyle akşam eve gelir.
-Koşarken birçok kez, ayağı kaymış gibi yapar ve Kamran’ın üzerine düşer. Kamran’ın kitaplarını yırtar. Sudan bahanelerle kavga çıkarmağa çalışır.
-Kamran’ın, kedi gibi boynuna atlamak, onu tozun toprağın içinde yuvarlamak, saçlarını çekmek, yeşil gözlerini parmakları ile tehdit etmek ister. (Bu arada 13-14 yaşlarındadır.)
-Onbeş yaşında bile, dilini çıkarıp, gözlerini şaşılatarak, kendisi ile eğelenir.
-Onbeş gün süren Paskalya Yortusu talilinde, onbeş gün ağaçlara çıkarak, serçeler gibi kiraz yer.
-Kiraz yerken, kimsenin çıkmaya cesaret edemeyeceği en yüksek tepelere çıkar. Kirazları ağacın tepesinde yer ve çekirdekleri uzaklara fırlatır.
-Ağacın tepesinden attığı kiraz çekirdekleri, oradan geçmekte olan bir köylünün burnunun ucuna değer. Burnunun ucuna, kirazla vurduğu köylüden özür dilerken bile kendini tutamaz, güler ve gevezeliğe devam eder.
-Sincap gibi ağaçlara tırmanıp, daldan dala atlar. Gezilerde en önde gider.
-Çocuklarla boğuşur. Kendi kendine ip atlar ve yere yatar.
-Akşam etüt saatlerinde uyuklayan ihtiyar Sör’e, önceden hazırlayıp cebine koyduğu kağıtları atar.
-Finoyu havuzda yıkar ve hayvanlarla çok iyi anlaşır.
-Kumların üzerinde yatar ve denize taş sektirir. Kızdığı zamanlar denize hiddetle taş atar.
-Kahkahalarıyla, kayaları çın çın öttürür. Bayırın kenarlarından taş atar.
-Müjgan’ın üzerine atlar ve onu tartaklar.
-Davette bile çocuklarla oynar, onları peşine takar, çıplak bir ata binerken küçük bir kaza geçirir.
-Delikten fırlar, basamakları ikişer üçer atlar, şarkı söyleyerek bahçeye doğru çıkar.
-Kendini, bayırın en dik yerinden kumsala kapıp koyuverir. Keçilerin bile zor çıkacağı yollardan çıkar.
-Kolon salıncağında çok hızlı, deli gibi sallanır.
-Mutfaktan yiyecek aşırır. Gündüz yapamadığı davranışları gece yapar.
-Parmağına dar gelen yüzüğünü, dişleri ile çıkarmaya çalışır.
-Çocukları peşine takarak, köşkün altını üstüne getirir. Kızartılan tatlıları çalarak çocuklara dağıtır ve aşçının dayağından kaçarak zor kurtulur.
-Düğüne üç gün kala, köşkün bahçesinde çocuklarla ip atlar.
Ayrıca gösterdiği bu ve benzeri davranışlar ile
Yetim olduğu için dayak atılmadığı ama çekilmez hale geldiği zaman odaya kilitlendiği,
Parmaklarından yara eksik olmadığı,
Kendisinden büyükleri bile yıldırdığı,
Büyükanneyi çok yorduğu ve bazı sabahlar gürültü ile uyandırdığı,
Evdeki haşarılığını Sör Mektebinde de devam ettirdiği,
Müzik öğretmeninin Meryem Ana konusundaki zayıflığı ile eğlendiği,
Cebinde çakı taşıdığı,
Sudan bahanelerle Kamran ile kavga çıkarmağa çalıştığı,
Kamran’ın, kedi gibi boynuna atlamak, onu tozun toprağın içinde yuvarlamak, saçlarını çekmek, yeşil gözlerini parmakları ile tehdit etmek istediği,
Büyüdüğü için Kamran’a daha fazla sataşamadığı zamanlar bahçenin tenha köşelerine kaçtığı,
Kamran ile bir kerecik saç saça, bay başa dövüşerek hıncını çıkarmak için evlenmeyi bile düşündüğü,
Bir gezide ayağı burkulduğu, Kamran hikayesinden sonra bir süre, atlamaya, sıçramaya, yaramazlık etmeye ara verse de, arada bir şeytana uyarak eski haline döndüğü,
Hayvanlarla çok iyi anlaştığı, korkmayı ayıp bulduğu,
Balıkçılarla sırf lakırdı olsun diye konuştuğu ve saçma sapan sorular sorduğu,
Yorulmak nedir bilmediği, kısa bir uykudan sonra tekrar eski haline döndüğü,
Başkalarının yanında bile şarkı söyleyerek gezdiği, herkes ile barışık olup, herkesle sohbet ettiği,
Nişanlandıktan sonra da salıncakta çok hızlı sallandığı, aynı şeyleri yapmaya devam ettiği,
Nişandan bir süre sonra, davranışlarında kısıtlama başladığı ama bu kez, gündüz yapamadığı davranışları gece yaptığı, görülür.
Feride; “yaramaz” mı, yoksa “hiperaktif” mi?
Feride’nin buraya kadar gösterdiği davranışlar incelendiğinde, sözlükteki tanıma uygun olarak onun, “yaramazlık” diye nitelendirilen davranışları gösteren dolaysıyla “yaramaz” bir çocuk olduğu kolayca söylenebilir. Böyle olmasına rağmen, “yaramazlık” hem Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) adlı psikiyatrik rahatsızlığın bir göstergesi, hem de bu rahatsızlığa sahip olmayan kişilerin, yani “yaramaz”ların, hatta yaramaz olmayan normal çocukların gösterdikleri bir davranış biçimi olarak görülmektedir. Bunun için “yaramazlık” ile “hiperaktivite” arasındaki farklara bakmak gereklidir.
Küçük özette belirtildiği gibi Feride, vahşi karaktere sahip, sert bir komutanın (binbaşının) kızıdır. Annesi hastalığı nedeniyle, kendisiyle sürekli ilgilenememiş, belki de çok az ilgilenebilmiştir. Memuriyet görevi nedeniyle sürekli yer , yaz çok sıcak geçince de çevre içinde çevre değiştirmişlerdir. Aylarca hizmetçi elinde, odalarında kalmıştır. Onu çocuğu yerine koyan bakıcı Fatma ile onu sürekli eğlendiren ve içten seven Hüseyin’den ayrılması, bir çocuk için kolay katlanılabilecek durumlar değildir.
Sert bir babanın davranışları, annenin yeterli sevgiyi gösterememesi, sürekli yer değiştirmeler, bölgenin ve iklimin insanın beden ve ruh sağlığı üzerindeki etkisi, çok sevdiği iki kişinin bir süre sonra kendisini terk etmesi durumu ile içinde bulunulan yaş dönemi (4-6 yaş, yaramazlığın en fazla olduğu dönem) karşısında, bir çocuğun, içine kapanması ya da çevresini rahatsız edecek davranışlarda bulunması olağandır. Diğer bir deyimle, “uyumsuz davranışlar” sergilemesi doğaldır. Dolaysıyla bu davranışları, bu durumda olan her çocuk gösterebilir. Bu nedenle, bu davranışlara bakılarak, Feride’yi “yaramaz” olarak değerlendirmek mümkün olmasa gerek. Bunun için Feride’nin davranış özelliklerine bakmak gerekir.
Feride’nin, “istekleri yerine getirilmediğinde kendini yerden yere atma” davranışının dışındaki tüm davranışları, “süreklilik” göstermiş ve bu davranışlar “yıkıcı” olup, “kontrol” altına alınamamıştır. Daha da önemlisi, Feride’nin bakıcısı Hüseyin ile oynadığı bedensel ağırlıklı ağır hareket gerektiren oyunlar, Hüseyin’in onunla yaptığı ağır hareketler ve Feride’nin sürekli yaptığı kavgalar, yedi yaşından önce gösterilen davranışlardır. Dolaysıyla, Feride, DEHB hastasıdır, denilebilir.
Ayrıca, altı yaş bittikten sonra, normal çocuklarda “yaramazlık döneminin” sona ermesi gerektiğinden, DEHB olmayan çocukların aşırı hareketliliğinde bir azalma görülmesi gerekir, düşüncesi, doğrudur. Oysa Feride’nin davranışlarında, arkadaşları tarafından fazla sevilmemesine, yer yer öğretmenleri tarafından uyarılıp cezalandırılmasına ve nişanlanmasına rağmen, okuldaki ve çevredeki hareketlerinde herhangi bir değişme görülmemektedir. İşte bu değişmenin görülmemesi, Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunun bir göstergesi olabilir. Çünkü DEHB olan çocukların davranışları, davranışın gerekçesi biyolojik/kalıtsal olduğundan, “süreklilik” gösterir. Diğer bir deyimle, istenmedik aşırı davranışlar, belki denetim altına alınabilir ama gösterilmeye devam eder.
Feride’nin, istenmeyen, aşırı davranışları yer yer kontrol altına almaya çalıştığı, yani isteklerini hemen gerçekleştirmediği, fakat gece (ağaca çıkmak gibi) veya görülmeyen bir yerde gerçekleştirmeye çalıştığı (veya gündüz yapamadığı davranışları gece yaptığını) görülür.
Ayrıca Feride, yaptığı davranışları; elinde olmayarak yaptığını, aslında yapmak istemediğini, -hatta gizli bir suçluluk duygusu hissettiği de söylenebilir- belirterek şunları söyler:
-Pek binde bir içimde bir sevgi dalgası kabaracak olursa bu da ayrı bir felaketti. İnsan gibi sevmeyi, güzel güzel oynamayı öğrenememiştim. Sevdiğim insanın üstüne bir canavar yavrusu gibi atılır, kulaklarını ısırır, yüzünü tırmalar, tartaklaya tartaklaya şaşkına çevirirdim. (s. 15-16).
-Akraba çocukları arasında yalnız Besime teyzenin oğlu Kamran’a karşı anlaşılmaz bir çekinenlik ve cesaretsizliğime rağmen bir gün Kamran’la da kavga ettim. Deniz kenarından sepete koyarak taşıdığım bir kaya parçasını onun ayağı üzerine bıraktım. Birdenbire bir vaveyladır koptu. Şaşırdım. Bir maymun çevikliğiyle bahçedeki büyük çınara tırmandım. (s. 16).
-Biçare büyükannemde uyku, durak bırakmamıştım. Evet, hastalıklı bir kadının bir gün evvelki yorgunluğunu dinlendirmeden uykudan uyanması zordur. Hasılı verdiğim zahmetlere rağmen eminim ki, büyük annem benimle çok avundu ve mesud oldu. (s. 16-17).
-Mektepte ben, bu vazoya benzemez daha neler kıracaktım. Evdeki haşarılığım orada da devam ediyordu. Bu Sörler ya hakikaten melek gibi sabırlı insanlardı yahut da benim hoş bir tarafım vardı. Yoksa başka türlü benim kahrımı çekmek mümkün değildi. (s. 17-18).
-Sınıfta mütemadiyen gevezelik eder, oradan oraya dolaşır dururdum. (s. 18).
-Sörlerin buna benzer hareketleri o zaman yelin kayaya tesiri gibi bir şeydi; haşarılığıma, intizamsızlığıma mani olacağa benzemiyordu. Fakat zamanla, gizli gizli içeriye işlemiş, bende silinmez izler, şifasız bir zaıf ve rıkkat tortusu bırakmış olmasından korkarım. (s. 20).
-Evet, ben hakikaten garip, anlaşılmaz bir çocuktum. Hocaların zayıf damarlarını yakalamıştım. Her birinin en ziyade neden üzüleceğini gayet iyi keşfeder ve ona göre işkenceler hazırlardım. (s. 20).
-Feride, çocuğum… Sana bir haber vereceğim… Üzücü bir haber. Baban bir parça hasta imiş… Bir parça diyorum amma galiba ziyadece…
-Anladım ma Sör, dedim, üzülmeyiniz… Ne yapalım? Hepimiz öleceğiz…
-Kabul günü olmadığı halde biraz sonra teyzelerim beni görmeye geldiler. İzin alarak eve götürmek istediler. Razı olmadım: İmtihanların çok yakın olduğunu söyledim. Maamafih imtihanların çok yakın olması beni o gün her zamankinden fazla azgınlık etmekten menetmedi. O kadar ki, akşam mütaleasında şiddetli bir ateş bastı. Tembellerin yaptıkları gibi kollarımı sıranın üstüne koyarak uyukladım ve o gece yemek yemedim. Ertesi sabah uyandığım zaman her zamanki gibi Çalıkuşu idim. (s. 21-22).
-Bir kucak parlak tüy yığını altında arasıra pembe ağzını açarak esneyen ve o haliyle alık ve tembel Van kedilerine benzeyen Necmiye’yi bana misal gösterirdi… Nemciye, neyse ne… İşin nihayetinde o, annesinin dizi dibinde büyümüş, yumuşacık, sıcak bir külkedisiydi. Zaten kız kısmının da böyle olması lazım geldiğini içimden tasdik etmez değildim. (s. 22).
-Kaç defa koşarken ayağım kaymış gibi yaparak üstüne düştüğümü, kitaplarını yırttığımı, sudan bahanelerle kavga çıkarmağa çalıştığımı hatırlıyorum. (s. 23).
-Ayağına taş atarak onu kıvrandırdığım eski günü hıncımdan, zevkimden titreyerek hatırladım. (s. 23).
-Bu hoyrat çocuktan ziyade yetişmiş bir genç kıza yakışacak bu şeylerin bana verilmesindeki mana neydi? Çalıkuşu’nun gözünü boyamak, gagasını kapatarak gevezelik etmesine mani olmaktan başka ne olabilir? (s. 35).
-Niçin… Beni çirkin mi buluyorsun? -Hayır… Çirkin değil… Belki hatta güzel… Fakat ıslah kabul etmez surette, saf, aptal…
-Benim için böyle mi düşünüyorsun? -Ben değil, herkes böyle düşünüyor… (s. 37).
-Sen hakikaten şaşılacak bir mahluksun, canavar gibi bir şeysin Feride, dedi, akşam ne haldeydin? Sabahleyin iki saat bile uyumadan, tekrar ayağa kalktın. Halinde zerre kadar yorgunluk eseri yok. Rengin parlıyor, gözlerin parlıyor. Halbuki beni ne hale getirdin, bak! (s. 58).
-Teyze bilmez gibi söylemeyin, rica ederim. Kırk yıllık Çalıkuşu’nu daha tanıyamadınız mı? Bana güven olur mu? Uslu uslu başlarım. Sonra, salıncak gidip geldikçe şeytan yavaş yavaş dürtüşler: “Haydi, haydi. Biraz daha, biraz daha!” diye. “Etme, eyleme, yanımda çocuklar var!” diye cevap veririm. Fakat o: “Haydi, haydi. Bir parçacık daha, bir parçacık daha, ne olursun?” diye devam eder. Derken, ağacın dalları, yaprakları da koro gibi: “Haydi Feride, haydi Feride!” diye tekrar ederler. Bu kadar teşvike bir zavallı Çalıkuşu nasıl dayanır, insaf etsenize! (s. 68).
-Teyzem pencereden: -Aman Kamran, çocukluk etme. O canavarla başa çıkamazsın, bir yerini kırar, diye bağırıyordu. Çocuklar, eğlenceli bir şey seyredeceklerini anlayarak geri çekildiler. Kuzenim gülerek: Ne bekliyorsun, Feride, dedi, korkuyor musun? –Ne münasebet, dedim ve salıncağa atladım. (s. 69).
-Teyzem, alacağım dersin şiddetini göstermek için bir eliyle belimden tuttu, öteki ile çenemi, saçlarımı, alnımı okşayarak: Feride, zannederim ki artık çocukluğu bırakmak zamanı gelmiştir, dedi. Şimdi, şimdi senin yalnız teyzen değilim, annenim de… Buna pek memnun olduğumu söylemeğe lüzum yok değil mi? … Yalnız… Yalnız biraz fazla havaisin. Çocuklukta bu, pek zararlı bir şey değildir. Fakat gitgide büyüyorsun. Büyüdükçe de elbet ağırlaşacaksın, akıllanacaksın. … Ciddi ve ağırbaşlı olmalısın. Çocukluğa, yaramazlığa, inatçılığa artık nihayet vermelisin. … Birdenbire titreyerek silkindim: İmkanı yok bunun teyze, diyerek dört nala aşağı kaçtım. (s. 72-73).
-Eskiden olduğu gibi arasıra mutfaktan kayısı kurusu falan aşırmağa ittikçe hain aşçı; ne istersen deyiver, küçük hanım. Gayrı zatınıza hırsızlık yakışmaz, diye benimle alay ediyordu. (s. 74).
-Kimse henüz bir şey söylemediği halde artık sokaktan çocuk çağırmağa da cesaret edemiyordum. Kırk yılda bir ağaca çıkmak için bucak bucak saklanmak ve geceyi beklemek lazım geliyordu. (s. 74).
-Bu üç ay içinde ne olmuştu, aramızda ne değişmişti, bilmiyorum. Fakat bu saatte kendimi ona (Kamran’a) karşı suçlu görüyor, şimdiye kadar gösterdiğim vahşiliğe pişman oluyordum. (s.81).
-Bir akşamüstü onun (aşçının) çadırın önünde tatlı kızarttığını gördüm ve derhal aklıma bir şeytanlık geldi: Çocuklar, dedim. Siz şu kümeslerin arkasına saklanınız. Hiç sesinizi çıkarmayın. Ben size tatlı çalıp getireceğim. Aradan beş dakika bile geçmeden elimde dolu bir tabakla küçük arkadaşlarımın yanına dönüyordum. (s. 85).
-Biraz sonra, mutfak çadırının önünde bir kıyamettir koptu. Aşçı, “Bunu yapanın vallahi kemiklerini kıracağım!” diye bağırıyordu. Hain adam, aralarında beni en büyük gördüğü için, ötekileri bırakıp beni kovalamağa başlamıştı. … Köşk tarafına doğru manevra yapmağa imkan olmadığı için çaresiz, sokak tarafına koşuyor, çığlık çığlığa haykırıyordum. (s. 86).
-Düğüne üç gün kalmıştı. Yine her akşamüstü mahut arka bahçenin kapısında çocuklarla ip atlarken yeni bir hücuma uğradım. … Belki otuz seneden beri köşkün dikişlerini diken bu matmazel, altmış yaşında olmasına rağmen, bu akşam o da bana ateş püskürüyordu: Rica ederim matmazel, birkaç güne kadar size madam diyeceğiz. Doğrudur bu yaptığın? Son provanızı yapmak için, yarım saattir sizi arıyorum. (s. 87).
-Teyzem, yavrucağım, sen, kendi sesinden, kahkahandan kimseyi işitecek halde değilsin ki, üç gün sonra da, davetlilerin arasında yine böyle bir şey yapmandan adeta korkmağa başladım, dedi. (s. 87).
-Her zaman, daha haşarı ve hoyrat görünmeme rağmen, o günler benim, en karışık heyecanlarla sarsıldığım, okşanmak ve anlaşmak ihtiyacıyla en için için eridiğim bir tarihti. (s. 87).
-Üzülmeyiniz teyze, dedim. Çok değil, daha üç güncük dişinizi sıkmanız lazım. … Çalıkuşu’nun teyzesine yaptığı naz ve şımarıklığı Feride’nin, o hanım efendiye yapmağa cesaret edemeyeceğini size temin ederim. (s. 87).
- Taşkınlığım, o haldeydi ki, ben de onu birdenbire kalçalarından yakalayıp havaya kaldırdım. … (s. 87).
“O günler, en karışık heyecanlarla sarsıldığım, okşanmak ve anlaşılmak ihtiyacı ile en için için eridiğim bir tarihti,” (s. 87) der. Bu sözleri ile Feride, adeta şimdiye kadar yaptıklarının, nedenini açıklar…
Buraya kadar Feride’nin söylediklerine bakıldığında, onun “yaramaz” bir çocuk/kişi olduğu rahatlıkla söylenebilir. Oysa “yaramaz” kişilerle, DEHB olan kişilerin davranışlarının benzerlik gösterebildiği, diğer bir deyimle karıştığı daha önceden belirtilmişti. Bunun için “yaramazlık” ile DEHB arasındaki ayırt edici özelliklere bakmak gerekir. Bu nedenle,
Feride’nin davranışlarının nedenlerini daha iyi anlayabilmek için, bizzat Feride’nin yaptıklarına ve savunmasına bakılmalıdır. Bunlar:
1) Feride, at sineği ile akrep resmi yürütme hareketini yaparak Sör’e küçük bir baygınlık geçirttikten sonra, üzüntüsünü şöyle dile getirir:
-Zavallı Kız, havagazı lambasının ışığında korkunç bir akrebin kıskaçlarını kuyruğunu titreterek kürsünün üzerinde yürüdüğünü örünce bir feryat kopardı. Yanında duran bir T cetvelini yakalayarak bir vuruşta sineği kürsünün üstüne yapıştırdı; sonra arkasını duvara dayayıp eline yüzüne kapayarak küçük bir baygınlık geçirdi. O gece, yatağımda ben de bir saatçik sağdan sola, soldan sağa döndüm ve kıvrandım. (s. 20).
-Şöyle böyle 12 yaşımda vardım. İçimde ar haya duyguları hayli inkişaf etmişti. Hocama yaptığımdan utanıyordum. Sonra kabahatimin kolay geçiştirilecek hareketlerden olmadığını anlıyordum. Uykum sırasında Sör Süperiyör’ü bir kaz kere karşımda gördüm. (s. 21).
Yorum.- Feride’nin ar ve haya duygularının geliştiğini belirtmesi ve hocasına yaptıklarından utanması, pişmanlık duyması, onun davranışlarını kontrol altına alamadığını gösterir. Bu durum da DEHB’nun bir göstergesidir, denilebilir.
2) Feride, Kamran’a yaptığı birçok yaramazlıktan sonra, ona cevap olarak söylemek istediği sözleri şöyle dile getirir:
-Peki amma sende de ne zamana kadar bu pısırıklık, bu görücüye çıkan eski zaman kızı naz ve edaları?!..
Bu sözleri ne de olsa söyleyemem tabi… Yaş, maşallah on üç, on dört… Bu yaşta bir kız, yaptığı bir kabalığı bu kadar nezaketle karşılayan bir delikanlıya daha fazla sataşamaz. Dudaklarımdan gayriihtiyari münasebetsiz bir şeyler kaçmasından korkuyormuş gibi elimi ağzıma kaparım, ona ferah ferah küfretmek için bahçenin yalnız köşelerine kaçarım. (s. 23).
Yorum.-13-14 yaşında bir genç kızın bahçenin yalnız köşelerine ferah ferah küfretmek için kaçması, onun bu davranışının olumsuz olduğunun bilincinde olduğunu ve kendini denetim altına alamadığını anlatır. Bu durum da DEHB’nun bir göstergesidir, denebilir.
3) Feride’nin okulda, Kamran’a sevgi duyduğu yayıldıktan sonra, şunları söyler:
-Bir zaman gevezeliği, yaramazlığı bırakmağa mecbur oldum. Artık herkesin gözünde kuzeninin seven bir genç kızdım. Bu vaziyette bir insanın, bebek gibi atlaması, sıçraması, yaramazlık etmesi şık bir şey olmazdı. Mamafih, huy canın altındadır, derler. Akşamüstleri son teneffüste Mişel’in koluna asılarak ona yavaş yavaş yeni masallar uydurmakta devam ederken arasıra da yine şeytana uyuyordum. (s. 40-41).
Yorum.-Feride’nin olumsuz davranışlar göstermeme konusunda kendini, burada da zorladığı fakat kontrol altına alamadığı görülür. Bu durum da DEHB’nun bir göstergesidir, denebilir.
4) “Ne zaman derin bir üzüntüye kapılsam, gözlerim parlar, tavır ve hareketlerim neşelenir; içim içime sığmaz olur. Dünyayı hiçe sayıyormuşum gibi kahkahalarla gülerim, türlü gevezelik ve delilikler yaparım. Hüseyin’den ayrıldıktan sonra da böyle yaptığımı hatırlıyorum. Yaramazlıktan kuduruyor, beni eğlendirsin diye getirdikleri akraba çocuklarına sarılarak canlarını yakıyordum… Benimle başa çıkmak hakikaten imkansızdı. Sabah karanlığında uyanır, gece yorgunluktan baygın düşünceye kadar gürültü ve yaramazlık ederdim. (s. 15). Bununla beraber, öyle sanıyorum ki, yakın kimsesi ve başkalarına açılmağa kabiliyeti olmayan insanlar için bu, daha iyi bir şeydir.” (s. 14).
Yorum.-Feride’nin davranışlarına bakınca, onun “yaramaz” olduğu nitelendirilebilirse de, her gün “sabah karanlığından, gece yorgunluktan baygın düşünceye kadar” gürültü ve yaramazlık yapan, çok hareketli bir çocuğun hiperaktif olduğu söylenebilir. Çünkü bu durum DEHB’nun bir göstergesidir. Ayrıca çocuklar uykuya daha çok ihtiyaç duyarlar ve erken kalkmazlar. Fakat geç yatabilirler. Geç yatmak olağan karşılanabilir fakat karşılığında geç kalkılır. Feride ise geç değil sabahın köründe kalkmaktadır. Bu durum da DEHB’nun bir göstergesidir, denebilir.
5) “Ertesi gün yerli zenginlerden birinin çiftliğine davetliydik. Hayatımda bugünkü kadar azdığım ve eğlendiğim bir gün olmamış gibidir. Ayşe teyzemle Müjgan’ı çiftliğin havuzu kenarında büyüklerle dedikodu yapmaya bakarak çocukları peşime takmış, otu ota, suyu suya katmıştım. Hatta bir aralık çıplak bir ata binmeye uğraşarak ufak bir tehlike de geçirmiştim. Teyzemle Müjgan beni gördükçe birtakım el ve baş işaretleri yapıyorlardı. Ne demek istediklerini gayet iyi anlıyordum. Fakat anlamak işime gelmediği için görmezlikten geliyor, ağaçların arasında tekrar kendimi kaybediyordum. Evet, onbeş yaşında, kendi nazik tabirleri üzere “at anası gibi” bir kızın baş açık, bacaklar çıplak, üst baş darmadağınık, işçiler, yanaşmalar arasında hoyratlık etmesi ayıptı. Bunu ben de biliyordum ama bir türlü kendime lakırdı anlatamıyordum.” (s. 57-58).
Yorum.-Feride bu yaramazlıkları yaptığı zaman onbeş yaşında olduğunu, (henüz nişanlı değildir) bu davranışların ayıp ve bunun bilincinde olduğunu, kendisini frenleyemediğini/denetim altına alamadığını bizzat kendisi söylüyor.
6) “Yine yerli zenginlerden birinin çiftliğinde, çok fazla eğlendiği ve birçok oyunlar oynadıktan, hatta küçük bir kaza geçirdikten sonra ertesi gün Müjgan’a “Gel, sen de benimle beraber,” deyince; Müjgan, “Gece sabaha kadar hal mi bıraktın bende? Sen hakikaten şaşılacak bir mahluksun, canavar gibi bir şeysin Feride. Akşam ne haldeydin? Sabahleyin iki saat bile uyumadın, tekrar ayağa kalktın. Halinde zerre kadar yorgunluk eseri yok. Rengin parlıyor, gözlerin parlıyor. Halbuki beni ne hale getirdin, bak!” der. Bunun üzerine Feride, “Geceyi hatırlamıyorum bile,” der ve tekrar kaçar. (s. 58).
Yorum.-Feride’nin Müjgan kadar olmasa da yorulması gerekirken, Feride’de yorulma belirtilerinin görülmemesi ve oyunlara devam etmek istemesi, onun bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiye sahip olduğunu anlatıyor.
7)“Kimse henüz bir şey söylemediği halde artık sokaktan çocuk çağırmaya da cesaret edemiyordum. Kırk yılda bir ağaca çıkmak için bucak bucak saklanmak ve geceyi beklemek lazım geliyordu. Fakat bunların arasında en başa çıkılmazı, Kamran’dı. Vakanın son günleri, onunla kovalamaca oynamakla geçti, diyebilirim.” (s. 74).
Yorum.-Bu sıralarda 19 yaşındadır. Liseyi bitirmiş ve nişanlanmıştır. Buna rağmen kendisini durdurmayan, köşe buca saklanarak, geceyi bekleyerek ağaca çıkmaya zorlayan bir enerjisi vardır.
8)“Teyze bilmez gibi söylemeyin, rica ederim. Kırk yıllık Çalıkuşu’nu daha tanımadınız mı? Bana güven olur mu? Uslu uslu başlarım. Sonra, salıncak gidip geldikçe şeytan yavaş yavaş dürdüşler. ‘Haydi, haydi. Biraz daha, biraz daha!’ diye. … Bu kadar teşvike, bir zavallı Çalıkuşu nasıl dayanır, insaf etsenize!” (s. 68).
Yorum.-Feride, biraz sonra olacakların farkındadır ve kendini frenleyemeyeceğinin bilincindedir.
9) “Teyzem, alacağım dersin şiddetini göstermek için bir eliyle belimden tuttu, öteki ile çenemi, saçlarımı, alnımı okşayarak: Feride, zannederim ki artık çocukluğu bırakmak zamanı gelmiştir, dedi. Şimdi, şimdi senin yalnız teyzen değilim, annenim de… Buna pek memnun olduğumu söylemeğe lüzum yok değil mi? … Yalnız… Yalnız biraz fazla havaisin. Çocuklukta bu, pek zararlı bir şey değildir. Fakat gitgide büyüyorsun. Büyüdükçe de elbet ağırlaşacaksın, akıllanacaksın. … Ciddi ve ağırbaşlı olmalısın. Çocukluğa, yaramazlığa, inatçılığa artık nihayet vermelisin. … Birdenbire titreyerek silkindim: İmkanı yok bunun teyze, diyerek dört nala aşağı kaçtım.” (s. 72-73).
Yorum.- Feride titreyerek, “İmkanı yok bunun teyze” derken, çaresizliğini, kendini kontrol altında tutamayacağını belirtmektedir. Bu durum da DEHB’nun bir göstergesidir, denebilir.
Sonuç olarak Feride, yaramazlık davranışlarının nedenini, düğün hazırlıkları yapılmadan birkaç gün önce şöyle açıklamaktadır:“Her zaman, daha haşarı ve hoyrat görünmeme rağmen, o gün benim, en karışık heyecanlarla sarsıldığım, okşanmak ve anlaşılmak ihtiyacıyla için için eridiğim bir tarihti.” (s. 87). “O günler, en karışık heyecanlarla sarsıldığım, okşanmak ve anlaşılmak ihtiyacı ile en için için eridiğim bir tarihti.” (s. 87) .
Yorum.- DEHB hastalığına sahip olanlar da bu duyguları yaşayabilirler. Fakat “yaramaz” çocukların ağaca çıkmak için geceyi beklemeleri gerekmez. Bu nedenle, Feride’nin; “yaramaz” mı, yoksa “DEHB” mi olduğu konusunda kesin karara varabilmek için Amerikan Psikiyatri Birliğinin, (1994) Tanı Ölçütleri (DSM-IV) ile Feride’nin gösterdiği davranışlar karşılaştırılarak bir sonuca varılmaya çalışılmıştır.
DEHB (DSM-IV) Tanı Ölçütleri ile Feride’nin gösterdiği davranışların karşılaştırılması
A) Aşağıdakilerden (1) ya da (2) vardır:
(Aşağıdaki “dikkatsizlik” semptomlarından altısı (ya da daha fazlası) en az altı ay süreyle uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyi ile uyumsuz bir derecede sürmüştür.)
1) DEHB “Dikkatsizlik” davranışları
Feride’nin, davranışlarında DEHB “dikkatsizlik” maddesi ile ilgili ölçütlerle doğrudan ilgili bir özellik görülmemektedir. Sadece “Çoğu zaman yönergeleri izleyemez ve okul ödevlerini, ufak tefek işleri ya da iş yerindeki görevlerini tamamlayamaz,” maddesi arasında bir ilişki kurulabilirse de, bu konuda herhangi bir ibare yoktur. Yalnızca, Feride’nin başarılı bir öğrenci olmadığı belirtilmektedir. Romanda, Feride’nin başarısızlığının nedeni ile DEHB “dikkatsizlik” arasında biri ilişki kurulamamaktadır.
2) DEHB “Hiperaktivite” davranışları
(Aşağıdaki “hiperaktivite-dürtüsellik” semptomlarından altısı (ya da daha fazlası) en az altı ay süreyle uyumsuzluk doğurucu ve gelişim düzeyi ile uyumsuz bir derecede sürmüştür.)
a) “Çoğu zaman elleri, ayakları kıpır kıpırdır ya da oturduğu yerde kıpırdanıp durur,” ölçütü ile ilgili olarak Feride aşağıdaki davranışları gösterir.
-Sör Mektebine daha kayıt sırasında, yabancı bir ortamda olmasına rağmen, öteyi beriyi karıştırır.
-Okulda yazı yazarken sürekli kalemini ısırır.
-Sörler, 12 yaşında bulunan, üstelik de ar haya duyguları gelişmeye başladığı ve yaptıklarına kendisi de üzüldüğü halde yaramazlıklarına devam edip Sörleri bıktırdığı için, Feride’yi arkadaşlarından ayırıp, tek kişilik bir sıraya oturturlar. Feride orada da yapacak bir şeyler bulur ve çakı ile yanında bulunan ahşap direğin orasına burasına yaracıklar açar.
-Onbeş yaşında bile, dilini çıkarıp, gözlerini şaşılatarak, kendisi ile eğlenir.
b) “Çoğu zaman sınıfta ya da oturması beklenen diğer durumlarda oturduğu yerden kalkar,”ölçütü ile ilgili olarak Feride aşağıdaki davranışları gösterir.
-Sör Mektebine kayıt sırasında, babası Sör Süperiyör ile konuşurken, Feride –oturması beklenirken- ortalıkta dolaşmaya başlar.
-Sınıfta mütemadiyen oradan oraya dolaşır.
c) “Çoğu zaman uygunsuz olan durumlarda koşuşturup durur ya da tırmanır,”ölçütü ile ilgili olarak Feride aşağıdaki davranışları gösterir.
-Sokakta kara bodur bir köpek peşinde koşturur.
-Kamran’ın çığlık çığlığa tepkisi karşısında, maymun çevikliği ile bahçedeki ağaca tırmanır.
-Bahçıvan onu indirmek için tırmandıkça, o daha yukarılara tırmanır.
-Fırsat buldukça bahçedeki kuru ağaca tırmanır ve tehditlere kulak asmadan, daldan dala atlar. Bunu gören bir öğretmen ona “Çalıkuşu” der ve ondan sonra Çalıkuşu diye anılmaya başlar.
-Koşarken birçok kez ayağı kaymış gibi yapar ve Kamran’ın üzerine düşer.
-Onbeş gün süren Paskalya Yortusu tatilinde, onbeş gün ağaçlara çıkarak, serçeler gibi kiraz yer.
-Bez ve tahta parçaları ile kuşlara yuva yapmak için ağaçların tepesine çıkar.
-Taş atıp aşçıyı korkutmak için damın tepesine tırmanır.
-Kiraz yerken kimsenin çıkmaya cesaret edemeyeceği en yüksek tepelere çıkar.
-Sincap gibi ağaçlara tırmanıp, daldan dala atlar.
d) “Çoğu zaman sakin bir biçimde boş zamanlarını geçirme etkinliklerine katılma ya da oyun oynama zorluğu vardır,”ölçütü ile ilgili olarak Feride aşağıdaki davranışları gösterir.
-Arkadaşlık yapsınlar, diye yanına getirilen akraba çocuklarına sarılarak, onları sıkar ve canlarını acıtır.
-Akrabaları ile bir türlü geçinemez, hep kavga eder, canlarını acıtır.
-Sevdiği insanın üzerine canavar yavrusu gibi atlar. Kulaklarını ısırır, yüzünü tırmalar, tartaklaya tartaklaya şaşkına çevirir.
-Kendisinden yaşça büyük olan Kamran’dan çekinmesine rağmen, onunla kavga eder. Kavga etmeden önce de, “kulaklarından yapışsam” diye hayal eder.
-Çocuklarla boğuşur.
-Müjgan’ın üzerine atlar ve onu tartaklar.
-Kamran ile kavga çıkarmağa çalışır.
e) “Çoğu zaman hareket halindedir ya da motor tarafından sürülüyormuş gibi davranır,”ölçütü ile ilgili olarak Feride aşağıdaki davranışları gösterir.
-Çocukların korktuğu karanlık ve yalnızlıktan korkmadığı için karanlıkta ve yalnız iken de hareket eder.
-Hüseyin’den ayrıldıktan sonra yaramazlıktan kudurur.
-Sabah karanlığında uyanır ve gece yorgunluktan baygın düşene kadar gürültü ve yaramazlık eder.
-Zavallı büyükanne, hareketliliğinden dolayı onunla baş edemez. Zaten baş etmesi de mümkün değildir.
-Büyükanneyi çok yorar. Büyükanne bazı sabahlar, daha yorgunluktan dinlenmeden, onun gürültüsü ile uyanır.
-Sınıfta mütemadiyen oradan oraya dolaşır.
-Yaz tatillerinde göçmen çocuklarını yalının bahçesine toplar ve onların başına geçerek, akşama kadar adeta kudurtur.
-Dağlara, kırlara gidip, arkadaşları ile saatlerce serserilik eder.
-Keçilerin bile zor çıkacağı yollardan çıkar.
-Kendini, bayırın en dik yerinden kumsala bırakıp koyuverir.
-Gezide en önde gider.
-Davette bile çocuklarla oynar, onları peşine takar.
-Delikten atlar, basamakları ikişer üçer atlar.
-Salıncakta çok hızlı sallanır.
-Kolon salıncağında çok hızlı, deli gibi sallanır.
-Yorulmak nedir bilmez.
-Çocukları peşine takarak, köşkün altını üstüne getirir.
-Evdeki haşarılığı Sör Mektebinde de devam eder.
-Düğüne üç gün kala, köşkün bahçesinde çocuklarla ip atlar.
-Nişanlandıktan sonra, atlamaya, sıçramaya, yaramazlık yapmaya ara verse de arada bir şeytana uyarak eski haline döner.
-Gündüz yapamadığı davranışları gece yapar.
f) “Çoğu zaman çok konuşur,”ölçütü ile ilgili olarak Feride aşağıdaki davranışları gösterir.
-Sınıfta mütemadiyen gevezelik eder.
-Kahkahaları ile kayaları çın çın öttürür.
-Balıkçılarla sırf lakırdı olsun diye konuşur ve saçma sapan sorular sorar.
-Başkalarının yanında bile şarkı söyleyerek gezinir.
-Herkes ile barışık olup, herkes ile sohbet eder.
DEHB “Dürtüsellik” davranışları
g) “Çoğu zaman sorular soru tamamlanmadan önce cevabını yapıştırır,”ölçütü ile ilgili olarak Feride aşağıdaki davranışları gösterir.
Bu ölçüt ile ilgili doğrudan bir anlatım yoksa da Feride’ye, babasının ölüm haberi alıştırılarak verilmeye çalışılırken o, sözün bitmesini beklemeden hemen araya girerek; “Anladım ma Sör, üzülmeyiniz… Ne yapalım? Hepimiz öleceğiz…” karşılığını verir.
Ayrıca sınıfta sürekli gevezelik etmesi, teyzesi ile “Teyze bilmez gibi söylemeyin…” diye başlayan, balıkçılarla sırf lakırdı olsun diye konuşmaları, saçma-sapan sorular sorması, bu ölçütün gerçekleştiği konusunda kestirimlerde bulunmayı sağlar.
h) “Çoğu zaman sırasını bekleme güçlüğü vardır,”ölçütü ile ilgili olarak; Feride kadar hareketli ve konuşkan bir kızın, sırasını bekleme davranışını göstereceği pek söylenemez. Dolaysıyla bu ölçütün de gerçekleştiği söylenebilir.
ı) “Çoğu zaman başkasının sözünü keser ya da yaptıklarının arasına girer, (örneğin, başkalarının oyunlarına ve konuşmalarına burnunu sokar,)”ölçütü ile ilgili olarak; bu konuda da doğrudan bir anlatım yok ise de (g) maddesinde belirtilen, Feride’ye babasının ölüm haberi verilmeye çalışılırken o, durumu anlar ve hemen Sör’ün sözünü bitirmesini beklemeden, kısa bir tutukluk geçirdikten sonra; “Anladım ma Sör, üzülmeyiniz… Ne yapalım? Hepimiz öleceğiz…” diye verdiği karşılıktan, bu ölçütün de gerçekleştiği konusunda kestirimde bulunulabilir.
B. Bozulmaya yol açmış olan bazı hiperaktif-dürtüsel semptomlar ya da dikkatsizlik semptomları yedi yaşından önce de vardır.
Feride’nin altı yaşında Hüseyin’den ayrıldıktan sonra da yaramazlıktan kudurması ve zavallı büyükannesinin hareketliliğinden dolayı baş edememesi, hiperaktif belirtilerin yedi yaşından önce olduğunu açıkça göstermektedir.
C. İki ya da daha fazla ortamda semptomlardan kaynaklanan bir bozulma vardır (örneğin; okulda (ya da işte) ve evde).
Feride’nin yaramazlık davranışları, hem okulda hem de evde aynen sürmekte ve her iki yerde de rahatsızlık vermektedir.
D. Toplumsal, okul ya da mesleki işlevsellikte klinik açıdan belirgin bir bozulma olduğunun açık kanıtları bulunmalıdır.
Feride’nin yaramazlıkları öylesine ileridir ki, bu durumdan hem ailesi hem de Sörler çok şikayetçidir. Fakat Feride’deki sevimlilik (şeytan tüyü), onun bu hareketlerini bertaraf etmektedir.
E. Bu semptomlar sadece bir yaygın gelişimsel bozukluk, şizofreni ya da diğer bir psikotik bozukluğun gidişi sırasında ortaya çıkmamaktadır ve başka bir mental bozuklukla daha iyi açıklanamaz (örneğin, duygudurum bozukluğu, anksiyete bozukluğu, dissosiyatif bozukluk ya da kişilik bozukluğu).
Feride’nin aşırı hareketlilik gibi davranış bozukluklarını, dört yaşından itibaren gösterdiği rahatlıkla söylenebilir. Çünkü Feride’ye dört yaşından altı yaşına kadar Hüseyin bakar ve onunla kazalı-heyecanlı oyunlar oynar. Feride çok mutlu olur. Feride’nin canı yansa bile kızgınlığı çok kısa sürer ve Hüseyin ile oynamaya tekrar başlar. Daha önceki dadısı Fatma da Feride’ye çok iyi bakar. Feride’nin çok hareketli oluşunun herhangi bir rahatsızlıktan kaynaklandığını gösteren bir kanıt yoktur. Dolaysıyla iki kanıta bakarak, bu ölçütün de gerçekleştiği söylenebilir.
Sonuç olarak; Çalıkuşu roman kahramanı Feride’nin, DEHB DSM-IV Tanı Ölçütlerine göre, DEHB “hiperaktivite ve dürtüselliğin” ön planda olduğu tip olduğu söylenebilir. Çünkü A) (2) “Hiperaktivite” ölçütlerinin tümünün (6 ölçütün tamamını) doğrudan gerçekleştiği konusunda göstergeler mevcut olup, tanı için (3) tane de “dürtüsellik” ölçütleri ile birlikte bunların (6) tanesinin, diğer bir deyimle (9) ölçütün (6)sının gerçekleşmesi yeterli görülmektedir. Bunun yanında, “dürtüsellik” ölçütlerinin de tümünün (3 ölçütün) gerçekleştiği konusunda kestirimlerde bulunulabilir. Bu uyumsuzluk davranışlarının, altı aydan fazla sürdüğüne göre dolaysıyla Feride, DEHB “hiperaktivite ve dürtüselliğin” ön planda olduğu tiptir, denilebilir.
IV. SONUÇ VE ÖNERİLER
Reşat Nuri Güntekin’in tarafından yazılan Çalıkuşu, herkes –özellikle gençler- tarafından çok sevilmiş ve sevilmeye devam eden, 1922’ye kadar olan eğitim yaşamımızdan derin izler taşıyan bir dönem romanıdır (Kavcar, 1994). Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB) ile ilgili yapılan araştırmanın sonuç ve önerileri aşağıda sunulmuştur.
Sonuç
Bu çalışma; Dikkat Eksikliği Hiheraktivite Bozukluğu (DEHB) olan çocukların tanınması amacıyla yapılmış olup, araştırmada “bibliyoterapi” yöntemi kullanılmıştır.
Bibliyoterapa yönteminin uygulanma ve Çalıkuşu romanın seçilme gerekçesi; bibliyoterapi yönteminin hem “tedavi edici” hem de “eğitici” özelliğe sahip olması ile romanın DEHB psikolojik rahatsızlığının birçok özelliğini taşımış olmasıdır.
Araştırmada, roman kahramanı Feride’nin, DEHB DSM-IV Tanı Ölçütlerine göre, DEHB-Hiperaktivite ve dürtüselliğin ön planda olduğu tip, sonucuna/kanaatine varılmıştır.
Öneriler
1) Çalıkuşu romanı tüm öğretmen adaylarına (Eğitim Fakültesi öğrencilerine), derslerde (Özel Eğitim ve Sınıf Yönetimi) okutulmalı ve DEHB konusunda gerekli açıklamalar, bilgilendirmeler yapılmalıdır.
2) Tüm öğretmen ve eğitim yöneticilerine, psikiyatrist ve psikologlarca DEHB konusunda eğitim verilmelidir.
KAYNAKLAR
Akalın, Aslı Ogün Bozbey.(2005).“Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocukların Abla ve Ağabeylerinin Sosyal Beceri Düzeyi ve Kardeş İlişkileri”.(Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.).Adana.
Ayhan, Aydın. (2003). Sınıf Yönetimi. Bursa.
Balay, Refik. (2003). 2000’li Yıllarda Sınıf Yönetimi. Ankara.
Başar, Hüseyin. (1998). Sınıf Yönetimi. İstanbul.
Çağlar, Doğan. (1981). Uyumsuz Çocuklar ve Eğitimi. Ankara.
Doğaroğlu, T. Küçük. (2013) “Türkiye’de Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile İlgili Çalışmaların Yürütüldüğü Lisansüstü Tezlerin İncelenmesi”, Bilgisayar ve Eğitim Araştırmaları Dergisi, Cilt 1, Sayı, 2, Diyarbakır.
Enç, Mitat, Doğan Çağlar ve Yahya Özsoy. (1981). Özel Eğitime Giriş. Ankara.
Emiroğlu, Özkan, (2016). “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)”, http://www.aktüeleğitim.com/çocuğunuzyaramaz-mı-yoksa-hiperaktif-mi-htlm, Erişim tarihi: 13.2.2016.
Ercan, Eyüp Sabri ve Cahide Aydın.(2000).Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu. İstanbul.
Erden, Münire. (2003). Sınıf Yönetimi. İstanbul.
Eroğlu, Ahmet Hasan. (2016) “Çocuğum hiperaktif mi? Hiperaktif çocuk nasıl anlaşılır, ne tür davranışlar hiperaktivitenin göstergeleridir?” http://www.sosyalhizmetuzmani.org/Erişim tarihi: 13.2.2016.
Ünal, Fatih, Ebru Çengel Kültür, Ferhunde Öktem, Meral Topçu ve Dilek Yalnızoğlu. (2004) “Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu”, Hacettepe Tıp Dergisi, 2004.35:160-167
Fidan, Nurettin ve Münire Erden. (1990). Eğitim Bilimine Giriş. Ankara.
Göl, İlknur, Ayla Bayık. (2013) “İlköğretim Sınıf Öğretmenlerinin Çocuklarda DEHB’nu tanıma Yeterlikleri”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi (DEÜHYO ED) 6 (4), İzmir.
Günay, Şennur, Canan Savran ve Umut Mert Aksoy. (2005) “Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Ölçeğinin Dilsel Eşdeğerlik, Geçerlik, Güvenirlik ve Norm Çalışması”. M. Ü. Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Dergisi, sayı, 21. İstanbul.
Güntekin, Reşat Nuri. (1962). Çalıkuşu. İstanbul.
Karip, Emin. (2003). Sınıf Yönetimi. Ankara.
Kavcar, Cahit. (1974). II. Meşrutiyet Döneminde Edebiyat ve Eğitim. Ankara.
Kavcar, Cahit. (1994). Edebiyat ve Eğitim. Ankara.
Köktaş, Şükran Kılbaş. (2003). Sınıf Yönetimi. Adana.
Kuzugüdenli, Pelin. (2016) “Çocuğunuz Yaramaz mı Yoksa Hiperaktif mi?” http://www.pudra.com-hiperaktivite. Erişim tarihi: 13.2.2.2016.
Küçükyazıcı, Gökçe. (2016). “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Nedir? Nasıl anlaşılır?” http://www.anneysen.com.uzman-makaleleri, Erişim tarihi: 13.2.2016.
MHRS, (2016). “Çocuğun Hiperaktif Olduğu Nasıl Anlaşılır? Hiperaktif Çocuğun Özellikleri”, http://www.yazarkafe.com/icerik/323437/cocugunuz-hiperaktif-mi.htm”, Erişim tarihi:13 2. 2016.
Özcan, M. Erkan ve diğerleri. (1998). “Okul Çağı Çocuklarda DEHB Yaygınlığı: Ön Çalışma.” Turgut Özal Tıp Merkezi Dergisi, 5 (2,3) Malatya.
Özyürek, Mehmet. (2001). Sınıf Yönetimi. Ankara.
Tabak, Necla. (2007) “İlköğretim 1. Kademede Davranış Sorunları Olan Çocukların Anne-Baba Tutumları”, (Yüksek Lisans Tezi) Yayımlanmamış Araştırma, Kocatepe Üniversitesi, Afyon.
Tahiroğlu, Ayşeül Yolga. “Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu Tanısı Alan Çocukların Sosyodemografik Özellikleri, Eşlik Eden Bozukluklar ve Tedavi Yaklaşımları.”(Yayınlanmamış Uzmanlık Tezi). Adana, 2003.
Tarhan, Nevzat. (2016). “Hiperaktifliğin belirtileri”. http://www.interhaber.com. Erişim tarihi: 13.2.2016.
Tatar, B, Zeynep, İlhan Yargıç, Serap Oflaz, Deniz Büyükgök. (2015). “Erişkin Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğunda Duygu Tanımanın Dikkat ve Dürtüsellik Belirtileri ile İlişkisi”, Türk Psikiyatri Dergisi, 6 (3), Ankara.
TDK. (2010). Güncel Türkçe Sözlük. http://www.tdk.gov.tr
TDK. (1983). Türkçe Sözlük. Ankara.
Tedavix, (2016). “Bir çocuğun hiperaktif olup olmadığı ne zaman ve nasıl anlaşılır?” http://www.tedavix.com. Erişim tarihi: 13.2.2016. Saat 17.54
Yazgan, Yankı. (2016). “Hiperaktif çocuk: Hiperaktivite nedir?” http://www.yankiyazgan.com/hiperaktif-çocuk-hiperaktivite-nedir/ Erişim tarihi: 13.2.2016.