Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '10

 
Kategori
Öykü
 

Sır- 49.bölüm

Sır- 49.bölüm
 

RESİM:ALINTI“Seni tanıyamıyorum artık. Sen ne istediğinin farkında mısın Leman?”


S I R

49. BÖLÜM

“Bana beni anlat…

Hadi durma anlat.

Ben kendimi kaybettim

Bulabilecek misin arasan?”

“Zaman çabuk geçtiğini her seferinde hatırlatıyor.” diye düşündü Tuana takvimden sayfayı koparırken.. Küvez başında geçirdikleri sancı dolu kabus günleri çoktan unutmuşlardı bile. Aradan geçen dört ayda iyiden iyiye toparlanmıştı Vuslat. Kilo bile almıştı. Çok uslu ve güler yüzlü bir bebekti. Kendilerine göre bir düzen kurmuşlardı. Hep olmasını hayal ettikleri gibi.

Selim erkenden evine koşuyordu hem aşkını hem de kızını çok özlüyordu çünkü. Tüm zamanlar onlarındı. Kaçak göçek görüşmek, dar zamanlara sıkıştırmak sevgileri bitmişti. Şimdi sevginin tadını alarak, aşkı zamana yayarak yaşamayı öğreniyorlardı.

Her ne kadar geçen zaman içinde Leman geri adım atmadıysa da bu ilişkilerine zarar vermiyordu. Eninde sonunda olacaktı boşanma. Leman son kozlarını oynuyordu. Tuana sevdiği adamın bağlılığından emin olduğu için nikah kelimesini almıyordu ağzına onu üzmemek adına. Nasıl çabaladığını biliyordu çünkü. O günden sonra Selim de gitmemişti kendi evine. Leman ile en son ilaçları saksıya saklandığı gün aralarında o çirkin konuşmanın geçtiği gün görüşmüşlerdi. Hepsi bu kadardı. Behzat oradaydı ve Sedat Beyden alıyordu gelişmeler hakkındaki bilgileri.

Bir gün Vuslat’ı alıp Mithat Beyi ziyarete bile gitmişlerdi. Yaşlı adam önce şaşırmış sonra bebeğe bakıp bakıp “Tuana… Tuanaa sen ne güzel bir bebeksin.” deyip durmuştu.

İlk celsede boşanamamışlardı ne yazık ki. Leman ayrılmak istemediğini, kocasını sevdiğini, başka bir kadın yüzünden zorla boşanmaya zorlandığını söylemişti hakim sorduğunda.

Sedat’ın ısrar etmesine rağmen deli raporu almayı ve bunu kullanmayı etik bulmadığı için reddetmişti Selim. Mahkemeden sonra durumu öğrendiğinde hem öfkelenmiş hem de çok üzülmüştü. Tuana merakla sonucu bekliyordu bunu dillendirmese bile hissediyordu Selim. Hangi kadın istemezdi ki. Ne yazık ki iyi haberlerle gidememişti o akşam eve.

Behzat’ın konuşmaları, yalvarmaları da bir işe yaramamıştı Leman için. Bildiğini okumakta kararlıydı. Mahkemenin kararı geçici olarak sevindirse de artık Selim’i tamamen kaybettiğini biliyordu. Son dört aydır sadece resimlerinden görebiliyordu yüzünü. Özlemişti hem de çok. Mahkemeye geleceğini düşünmüştü ama gelmemişti işte. Gün geçtikçe asabi olan yapısı daha da gerginleşiyor ve sinirlilik hali devam ediyordu. Zaman zaman Behzat da çileden çıkıyor ama hem ona olan sevgisinden hem de Selim’e verdiği sözden dolayı geri adım atamıyordu.

Bir ay sonra olan duruşma günü gelip çatmıştı. Yarın sabah ikinci kez görülecekti dava.Bir ileri bir geri dolaşıyordu Leman salonun içinde. Behzat sabırla onun hareketlerini izliyordu elindeki gazeteyi okur gibi gözükse de. Arada bir ellerini şakaklarına götürüyor ve ovalıyordu. Bu hareketi dikkatinden kaçmamıştı Behzat’ın. Sıkıntısının neden kaynaklandığını biliyordu elbette. Defalarca ikna etmek için dil dökmesine karşılık bir türlü düşüncelerini değiştirmesini sağlayamamıştı Leman’ın.

“Leman otur biraz. Yorulmadın mı öyle dolaşıp durmaktan.”

“Düşünüyorum.”

“Neyi?”

“Tabii ki boşanma olayını.”

“Uzatma artık. Gel vazgeç şu inadında. Selim’in gözünde daha fazla küçülme. İmzala şu kağıtları güzellikle bitsin bu iş. Selim ile dost kalma şansını da kaybetme.”

“Hiçbir şey kaybetmeyeceğim göreceksin.” derken aklına gelen düşüncenin etkisiyle gözleri ışıldadı.

“Tamam. Lütfen Selim’i ara ve buraya gelmesini söyle. Kağıtları imzalayacağımı ama son bir kez onunla görüşmek istediğimi…” derken başının döndüğünü duyumsayarak sandalyeye tutundu. Kalktı yerinden Behzat.

“Ne oldu? İyi misin?”

“Bana hasta muamelesi yapma. Artık hasta değilim. Bunu ikimizde biliyoruz.”

“Peki, o zaman kendin ara Selim’i.”

“Lütfen Behzat. Ben ararsam açmaz telefonu , açsa bile gelmez. Dinlemez beni.”

“Arayalım peki.” diyerek ahizeyi aldı Behzat karşında boynunu bükmüş duran kadını mutlu edebilmek için.

Tuana kızını emzirirken Selim’in telefon görüşmesini merakla dinliyordu. Gitmek istemediğini ısrarla söylüyordu Selim ama sonunda “peki geliyorum” diyerek sinirle kapattı telefonu.

“Canım… Sinirlenme bu kadar.”

“Ayağına çağırıyor beni Tuana. İmzalayacağı iki kağıt parçası. Aylardır maymuna çevirdi.”

Vuslat’ı kanepeye yatırarak kalktı yerinden Tuana ve kollarını doladı boynuna.

“Anlaşılan Leman Hanım imzalamaya karar verdi kağıtları ve seni görmek istiyor.”

“Öyleymiş ama ben onu görmek istemiyorum.Sana, bana, kızımıza yaptıklarından sonra.”

“Yumuşamışken yeniden üzerimize kışkırtmayalım onu. Git ve görüş. Yıllarca bir arada yaşadın bir saat bir arada olmaktan ne çıkar.”

“Duydun sende… Behzat öyle ısrar etti ki gideceğim mecburen.”

“Tamam canım yalnız kendine dikkat et. Sağı solu belli olmaz onun.”

Selim dudaklarını kondurdu Can Damlasının dudaklarına.

……………..

“Rengin kül gibi oldu Leman. Selim’i göreceği için mi bu heyecan.”

“Ne ilgisi var camın. Sadece başım ağrıyor.”

“Bir ağrı kesici…”

“Hayır almayacağım. Uyuşmak istemiyorum.”

“Kendi kendini hasta ediyorsun kafanda kura kura.Biraz gevşe… Rahat bırak kendini. Omuzlarına masaj yapmamı ister misin?”

“Hayır sağ ol.” diyerek pencereye yöneldi Leman. Duvardaki saate baktı.

“Şimdilerde gelmesi gerekir telefondan sonra hemen çıktıysa.” diye düşündü.

Bir süre sessizce baktı camdan dışarı. Leman dışarıyı, Behzat da onu seyrediyordu.

“Geldi… Geldi…” derken yüzü gülüyordu. Konsülün aynasında kendine baktı. Fena görünmüyordu.

Kapının çalmasıyla “Halide… Halide… Kapıya bakın.” diye seslendi mutfağa doğru.

Kimse gelmeyince “ Ben açarım.” diyerek kapıya yöneldi Behzat.

……………………

Selim’i gitmesi için desteklemişti ama şimdi içi içini yiyordu Tuana’nın. Aylar sonra görecekti Leman’ı. Acaba hiç arada gidip ziyaret etmiş miydi? Bugüne kadar aklına getirmediği bu düşüncelere neden bu akşam takılıp kalmıştı durduk yere. Huzursuzdu olabildiğince. Vuslat’ın ağlama sesiyle koptu zihnindekilerden.

“Tamam bebeğim. Baba az sonra gelecek.” diyerek kucağına aldı, gül yanağını kokladı. Mis gibi süt kokuyordu teni.

“Hoş geldin Selim.” diyerek elini uzattı Leman.

Konuşmadan başının işareti ile “hoş bulduk” dedi kendince Selim ve elini uzatmadı. Bu tepki hiç hoşuna gitmedi kadının.

“Ben buraya çağırdım seni… Seninle görüşüp anlaşmaya varabileceğimizi düşünerek ama sen ne kadar da gerginsin.”

“Olmamalı mıyım.” cevabı da oldukça buz gibi bir ses tonu ile gelmişti.

“Behzat bize biraz izin veri misin? Selim ile yalnız konuşmak istiyorum”.

“Kal Behzat. İçimizi dışımızı biliyorsun zaten.”

“Ben biraz hava alsam iyi olacak.” diyerek bahçeye çıktı Behzat.

Gülümsedi Leman.

“Ne ikram edeyim sana.”

“Hiçbir şey. Fazla vaktim yok.”

“Kilo vermişsin biraz.”

Cevap vermedi Selim.

“Uzatma Leman . İmzala da… Bitsin artık bu iş.”

“Merak etme imzalayacağım ama senden bir isteğim var.”

“Ne istersen olacak. Ev, para… “

“Onlar umurumda mı sanıyorsun?”

“Ne istiyorsun Leman? Daha açık konuş.”

“Seninle bu çatı altında yıllardır evliydik ama sen bir gün olsun bana elini sürmedin. Beni sevmedin. Ben hep bugünün hayalini kurarak yaşadım. Ta çocukluğumdan beri hayrandım sana. Bir gün seninle evleneceğimi hayal ederdim. Sen de en az benim seni sevdiğim gibi sevecektin beni. Çocuklarımız olacaktı.”

“Sen… Neler söylüyorsun Leman?”

“Kesme ne olur, sadece dinle.”

“ Hayallerimde her şey öyle temizdi ki… Ta ki o başıma gelen talihsiz olaya kadar.”

“Yeniden hatırlayıp üzme kendini. Geçmişte kaldı hepsi. Artık geleceğe dön yüzünü. Bak Behzat seni deliler gibi seviyor. Sevmese bunca şeye karşın neden yanında olsun ki. Onunla bir hayat kur.”

“Onu sevmiyorum. Hayatım boyunca tek bir erkeği sevdim, o da sendin. Ama o kör olası Baybars, sadece genç kızlık hayallerimi değil, seni, sevdiğim adamı da aldı benden. Hayatımı mahvetti. Benimle evlenmeyi kabul ettiğinde dünyalar benim olmuştu. Aynı evin içinde olursak… Beni sevebileceğini düşünmüştüm. Ama sen hep kaçtın benden.Düşündüm uzun uzun uyku tutmayan gecelerde. Başkasının kirletip attığı bir kıza dokunmak şüphesiz ki mideni bulandırıyordu ve benden iğrenmene neden oluyordu. Seni anlayabiliyordum.”

“Sen neler kurmuşsun böyle kafanda Leman. Ben seni hep bir kardeşim gibi gördüm. Kardeşim gibi sevdim, korudum ve kolladım. ” diyerek yutkundu Selim .

“Ben seni hiçbir zaman kirlenmiş olarak görmedim. Başına gelen talihsiz bir şeydi. Hep yaralarını sarmaya çalıştım ama sen… Sen bana bunları nasıl yapabildin Leman. Beni aptal yerine koydun ve hasta olduğuna inandırdın. Hiç mi için sızlamadı?”

“Sana bir özür borçluyum.”

“Özür dileyeceksin ve bitecek her şey…Unutulacak tüm yaptıkların öyle mi?”

“Bana başka çare bıraksaydın yapmazdım elbet. Köşeye sıkışmıştım. Bana bu kadar yakınken o kadar uzak duruyordun ki… Ancak nöbete yakalandığımda yanımda oluyor, saçlarımı okşuyor, sarılıyor, sabaha kadar baş ucumdan ayrılmıyor, elim avucunun sıcaklığını yakalıyordu. Bunlarla yetiniyordum ta ki o kadın hayatımıza girene kadar.”

“Sakın Leman sakın Tuana’nın adını alma ağzına.”

“Çok seviyorsun onu değil mi?”

“Evet… Çok… Artık bir aileyiz. Kızımız ve biz.”

“Ne güzel. Ben de seni mutlu etmek istiyorum tabii istediğimi yerine getirmen koşuluyla…”

“Söyle… Nedir?”

“Boşanma kağıtlarını imzalamadan önce… Madem boşanacağız… yani biz… Hiç karı koca olmadık ki… İşte bu yüzden bu gece benimle kalmanı ve gerçek bir karı kocaymış gibi benimle birlikte olmanı istiyorum.”

“Ne… “

“Duydun.Şartım bu. Senin ve benim olan tek bir gece. Buna da razıyım.”

“Sen çıldırmış olmalısın ya da ben yanlış anlamış olmalıyım.” diyerek kapıya doğru yöneldi Selim. Peşi sıra koştu Leman.Kolunu kavradı tüm gücüyle.

“Lütfen gitme. İstediğim çok şey değil ki. Bir yudum mutluluk.”

Döndü Selim hışımla.

“Seni tanıyamıyorum artık. Sen ne istediğinin farkında mısın Leman?”

“Seni çok seviyorum Selim. Lütfen benden esirgeme bu mutluluğu.İnan bana bir ömür boyu yeter.”

Selim kolunu hızla çekti.

“Bak Leman yeniden söylüyorum seni seviyorum ama bir kız kardeş gibi. Şimdi bu söylediklerini hiç duymamış olayım ve yine eskisi gibi…”

“Hayır.. Kardeş olmak istemiyorum. Tüm gururumu ayaklar altına aldım ve itiraf ettim. Senden tek bir şey istedim.Bunu çok görme bana.”

“Ben ne diyorum sen hala ne diyorsun. Bu saçmalıkları daha fazla dinlemeyeceğim.” diyerek kapıyı açtı Selim ama birden bire arkasındaki gürültüyle gersin geri döndü.Leman yerde öylece yatıyordu.Başını iki yana salladı Selim.

“Bu da yeni numaran olmalı.” diyerek çıktı dışarı.

“Ne oldu Selim? Konuştunuz mu?”

“Siz… Siz ikiniz birlik olup beni buraya çağırdınız… Bu nasıl bir oyun böyle. Hadi Leman’ı anlayabiliyorum ama seni…”

“Ne söylemeye çalıştığını anlayamıyorum Selim.”

“İstedikleri olmayınca… Düştü bayıldı hanımefendi. Üstelik kağıtları da imzalamadı.”

“Ne.. Bayıldı mı?”

“Yalancı çobanı geçti bu kızın oyunları…” derken Behzat içeri koşmuştu çoktan.

“Selimmm… Selimmmm…”

Durakladı Selim gitmekle kalmak arasında tereddüt yaşadı. Gönlü razı olmadı bu oyuna son noktayı koyacaktı. Geri döndü.

“Selim numara yapmıyor…” derken gözleri ıslanmıştı Behzat’ın.

“Ambulans çağır. Çabuk ol. Nabız alamıyorum.”

“Leman … Leman…Aç gözlerini.” diye haykırdı Selim yanına çömeldiğinde.Allak bullak olmuştu yüzü. Beti benzi atmıştı.

“Ambulansı ara…”

“Geç kalabiliriz.Arabam burada…” diyerek kucakladı kızı. Behzat arkalarından ilerledi.

“Selim’in kullandığı araba hızla ilerliyordu İstanbul trafiğinde acı bir korna sesinin eşliğinde, karanlığı yara yara.

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..