Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '12

 
Kategori
Tiyatro
 

Sıradan bir İstanbullu'nun naçizane talepleri

Sıradan bir İstanbullu'nun naçizane talepleri
 

Nedim Saban

nedimsaban@superonline.com

Birkaç gün önce genelde Şehir Tiyatrosu sanatçıların oluşturduğu kalabalık bir sanatçı grubu, İstanbullu tiyatroseverlerle beraber  Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun önünde “Tiyatroma Dokunma” dediler..

Şehir Tiyatrosu ile ilgili  bundan önceki son eylem ,  birkaç yıl önce tiyatro yıkılmaya başladığı günden az  öncesinde tiyatronun önünde yapılmış, değerli Türkan Saylan da biz tiyatrocuların yanında olmuştu. Bu vesileyle kendisini anarken, bu yıl  Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Onur  ödülünü alan tiyatro duayenlerimiz Gülriz Sururi ve Genco Erkal’ı kutluyorum.

Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun dönüştürülmesine karşı bir grup olarak,  önceleri çok kalabalıktık. Tiyatro yıkıldığı zaman  buldozerlerin altına yatacağını söyleyen Orhan Alkaya, genel sanat yönetmeni  koltuğuna oturarak bizi şaşırtan ve  ilk yalnız bırakan kişi oldu..Muhalif  Alkaya,  kısa bir süre için bu koltukta susturuldu, bu yıl ise kılıfına uydurulmuş bir tuşa basma sonucunda  Alkaya’nın başarıyla sahneye koyduğu ve kapalı gişe oynanan   “Rossenbergler Ölmemeli” oyunu  sahneden kaldırıldı. Olay bir yönetim zaafı gibi sunuldu , suç tiyatro sanatına her zaman karınca kararınca  destek olan Onk Ajans’ına atıldı.  Oysa, tekrar tuşa basılmış, bu kez de yeni genel sanat yönetmeni  Ayşenil Şamlıoğlu’yu  harcamak üzere harekete geçilmişti. Yeni genel sanat yönetmeninin adı kulislerde duyulmuş,  yolculuğu çoktan başlamıştı  bile! Bunu herkes biliyor, ama bilmezden geliyordu.

Yandaş olsalar belki  saygı duyardım ama her dönemin düzendaşı olan kalemlerin tiyatroya gitme alışkanlıkları olmadığı  halde, aniden  Rosenbergler ile ilgilenecekleri tuttu! Zaman zaman samimiyetine güvenerek eleştirdiğim Ayşenil Şamlıoğlu’nun yaptığı işler son derece önemliydi. Alkışlanacağı yerde, Rosenbergler ile birlikte, “Günlük Müstehcen Sırlar”, “Otobüs” gibi oyunlar da sudan sebeplerle  hedef gösterildi. Son günlerde de, halkın vergileriyle neden Aziz Nesin oynanıyor? gibi gereksiz tartışmalar başlatıldı. Milyonlarca İstanbullu’ya ait olan bu kurum sadece iktidara hizmet etmeli gibi bir havayla, sanki ortada çok doğru dürüst muhafazakar oyun varmış da oynanmıyormuş gibi bir rüzgar estirildi.  

Sözümona oyunlar tartışılarak gündem değiştiriliyor, sözümona ahlak dersleri veriliyor ama aslında alttan alta yeni bir yönetim modeli hazırlanıyordu.

 Ayşenil Şamlıoğlu’nu en büyük hatalarından biri  belki de  sözgelimi İskender Pala’nın   eserlerini sahnelememektir ! Mesela  Pala’nın  telifi tıkır tıkır işlese, mesela   hükümete yakın görünerek aslında hükümete de  hükmeden tayfanın çıkarları korunsa acaba aynı tuşa basılır mıydı?

Mesela  98 yıllık köklü bir  kurumun  yönetim yapısının  eskidiğini iddia eden bürokratlar,   kendi yakınlarına  kadro sağlansa, aynı  abuk sabuk iddiaları tekrarlarlar   mıydı?

Hazır  iktidar ve muhalefet demişken, Şehir Tiyatroları’nın yönetmeliğini apar topar değiştiren yasa  aniden  il meclisinden geçerken, meclisteki 3 r CHP’li ne yaptı ? İstanbul’u yönetmeye  aday olan Kılıçdaroğlu, AKM eyleminde şöyle bir görülmüştü. Peki, şimdi hiç bitmeyen kongreleri boşverip, kentin tiyatrosuna sahip çıkacak mı? .İstanbulluların sanattan yararlanma hakkına müdahale eden  bu  tepeden inme değişiklik karşısında 21. Yüzyıl CHP’si nasıl bir tavır koyacak?

Birkaç yıl önce 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde, tiyatro yıkılırken ortada pek az insan  vardı. İlk eylemlerdeki kalabalık yavaş yavaş sindirilmiş, dağıtılmıştı. Bazı sanatçılarımız ise tesadüfen eylem saatine denk gelen bir bilgilendirme (!)  toplantısında, Tepebaşı’nda   hala ortada olmayan hayali bir projeyi anlatan Büyükşehir Belediye Başkanı’nı alkışladılar.

Tiyatro salonu  dönüştürüldüğünde,  belki de şu anda hakları için eylem yapan  çok saygın sanatçılarımız bugünkü  iktidarı alkışladılar.  Açılış günü Başbakan’ın programı doğrultusunda oyun oynandığı için, tiyatronun sanatçıları  Ümraniye’deki oyuna geç kaldılar. Muhsin Ertuğrul’un hiç kapatmadığı perde,  lanet olası sıkıyönetimde sokağa çıkma yasağı sırasında  bile kapanmayan perde, o gün  saatlerce geç açıldı. Kurumun sanatçılarının yine gıkı çıkmadı. Kongre Vadisi’ndeki akıl almaz toplantılardaki   güvenlik gerekçesiyle  oyunlar günlerce iptal edildi, ne yazık ki kimse “tiyatroma dokunma” diyemedi!

Oysa Şehir Tiyatroları’nın özelinde, sanatın, eğitimin üzerinde oynanan oyun çok belliydi!

Bunu  kavrayamayanlar, dünyada hiç görülmemiş bir sistemle bürokratların tiyatro yönetimini ele geçirmesine niye şaşırdılar ki? Kafa karışıklığı, bilgi eksikliği, suya sabuna dokunmama hali , biz tiyatroculara yakışmadı.

Suyun önüne çıkmak için artık  geç kalınmış olabilir…

Bu suda boğulmamak için, sağduyulu sanatçılar olarak belediye başkanına, belki de kendisinin farkında bile olmadığı ayak oyunları anlatılmalı, bir an önce  diyalog kurulmalıdır. Kadir Topbaş  olaya sağduyulu biçimde yaklaşmalı,  yeni yönetmeliği kurumun sanatçılardan görüş almadan hiçbir biçimde imzalamamalıdır.  Bu yönetmelik hiçbir vicdan sahibinin imzalayacağı bir şey değildir. Hazırlandığı zaman sanatçılara danışıldıysa, kimlere danışıldığı açıklanmalı, kraldan kralcıların ayak oyunlarıyla aceleye getirilmemelidir. 

Artık binalar, oyunlar, hatta  insanları da aşan bir mesele var karşımızda…

Şehir Tiyatrosu İstanbullularındır ,, belediyenin değil. Şehrin tiyatrosu oy verene değil, vergi verene aittir.

2012 Türkiyesi’nin kentlileri, İstanbul’lular ve İstanbul’da yaşamayı seçenler, daha iyi şeyler hak ediyor., Bunu  talep etmekte kararlı ve sabırlı davranmalılar.

Geçmişte sınıfta kalınan tavır eksikliği, gelecekte iyi şeyler istemeye engel değil, aksine kamçılayıcı olmalı!.

 

 

 
Toplam blog
: 12
: 351
Kayıt tarihi
: 08.11.08
 
 

Tiyatro sanatçısı Nedim Saban'ın tiyatro, sanat, siyaset, günlük yaşam ve medya üzerine yazıları ..