Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Kasım '13

 
Kategori
TV Programları
 

Sistemin 'dahi' çocuğu Acun Ilıcalı

Sistemin 'dahi' çocuğu Acun Ilıcalı
 

Acun Ilıcalı’nın TV 8’i alması televizyon dünyasında bomba etkisi yaratmaya devam ediyor. Ancak konuşulması gereken bir adamın zengin olup parasıyla televizyon kanalı almış olmasından ziyade bu alışverişten sonra izlediği yol…

TV 8’in bundan sonra sadece eğlence kanalı olacağını söyleyen Ilıcalı bu anlamda da temizlik harekâtına girişti. Bunu yaparken kullandığı ise, bir kanalın bunca zamanlık emekçilerinin hiç de hak etmediği bir yoldu. Duvara asılmış bir kâğıttan işten çıkarılanlar arasında olup olmadığını görmeye çalışan emekçiler düşünün. Ilıcalı’nın izlediği yol buydu işte.

Bu üslup zaten en başından beri yanlış bir algının sonucu olarak doğuyor. Her şeyin satın alınabilir bir ürün olduğunu sanmak…

Acun Ilıcalı, aslında mevcut dönemin kapitalist profilini çok iyi yansıtıyor. İşine yaramayacağı, kendine para kazandırmayacağını düşündüğü bir personeli, bir eşya gibi ‘gereksiz’ kategorisine yerleştiriyor. İçinde bulunduğu sistemi tüm benliğiyle içselleştiriyor. Örneğin, bir yandan da yardıma muhtaç insanlara yardımda bulunarak, sistemin fakirleştirdiği insanlara sistem adına ufak jestleri üstleniyor.

Kapitalizm işte… Dünyanın yarısını fakirleştirir. Sonra sözde yardımlar gönderir. Sistemi şirinleştirir. Fakirlik o ülkelerin kaderidir. Ama neyse ki zenginler vardır. Ve zaman zaman onları görür.

İşte o yüzden Acun Ilıcalı A’dan Z’ye sistemin adamıdır. Zengin olacaksan ve zengin kalacaksan, o sistemin kurallarını ta içinde sindireceksin. O da öyle yapıyor.

O bir kurumun emekçisine “senin bana bir yararın yok, güle güle” demeyi içine sindiren biri olarak Türkiye televizyonlarına getirdiği yarışma programlarında da aynı algıyı tercih ediyor.

1980 darbesiyle birlikte ortaya çıkan ve 90’lardan sonra iyice belirginleşen “boşluk” yaşamın her alanında hâkim olmaya başlamıştı. Dolayısıyla bu içi boşalmışlığı kabullenen, bunu sineye çekenler kendini kabul ettirebildi.

Acun Ilıcalı da yukarıda bahsettiğim gibi işte bu sistemin her bir unsurunu içine sindirerek buralara kadar geldi. O yüzden bir dengeleme amacı güderek geçmişindeki acı hatıralardan bahsediliyor. Ve zenginliği bir başarı öyküsü olarak gösteriliyor. Evet, bir başarı… Ama bana sorarsanız kendine ait hiçbir üretimi olmadan elde ettiği bu başarının hiçbir kıymeti yok.  Çok zengin olmak başarılı olmanın belirtisi değildir. Öyle olsaydı Edgar Allan Poe gibi önemli yazar, sefalet içinde yaşamış olmazdı. Bu en basit örnek…

Ancak başarı dediğiniz kavramın çok zengin olmakla doğru orantılı sayıldığı bu 80 sonrası algı dünyasında Ilıcalı’nın başarılı adam olarak gösterilmesinde şaşılacak bir durum da yok.

Ve Elbette ki Ilıcalı’nın televizyon dünyasındaki bu yükselişini Recep Tayyip Erdoğan’ı siyasetteki yükselişine benzetebiliriz. Zaten birbirlerini sevdiklerini söyleyebilmek için de ikisini sıkı fıkı görmeye gerek yok. Zaten Acun Ilıcalı’nın Başbakan’ı desteklediğini biliyoruz.

Konumuz bu değil tabi… Ancak bu ilişki de bize fikir verebilir. Acun Ilıcalı’nın TV 8 çalışanlarına yönelik bu üzücü tutumu, ‘her şeye’ sahip olan birinin her şeyin neyle sınırlı olduğunu kavrayamamış olmasıdır. Bu da Başbakan’ın içinde bulunduğu ruh haliyle benzeşir.  Bu, işte bu iki hayatın beslendiği dinamiklerin birbirinin tıpatıp aynısı olduğu anlamına geliyor.

http://www.twitter.com/dgnozcn

doganozcanbando@gmail.com

 
Toplam blog
: 87
: 1141
Kayıt tarihi
: 28.11.12
 
 

Uludağ Üniversitesi İktisat bölümü mezunuyum. Ancak dört yıldır müzikle uğraşmaktayım. Trompet ça..