Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '08

 
Kategori
Haber
 

Siteme Ulaşamıyorum!!! Ama Yaşasın ktunnel.com

Siteme Ulaşamıyorum!!! Ama Yaşasın ktunnel.com
 

http://ktunnel.com Mahkeme kararlarını aşıyor...


Felsefenin Işığında / Felsefece adlı, http://atalaygirgin.blogspot.com/ adresindeki siteme ulaşamıyorum. Siteye her ulaşmak istediğimde, “Bu siteye erişim mahkeme kararıyla engellenmiştir” ibaresi çıkıyor karşıma. Ve altında kısa bir açıklama : “T.C. Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi 20.10.2008 tarih ve 2008/2761 sayılı kararı gereğince”. Daha ötesi yok… Hiçbir gerekçe de…

Düşündüm… Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin yetkili hakim ya da hakimleri neden ve hangi hakla, hangi yasaya dayanarak engelliyorlar insanların kendi sitelerine erişme hakkını?

Düşündüm… Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin yetkili hakim ya da hakimleri, aldıkları kararın, haberleşme hakkına/özgürlüğüne amir hüküm teşkil eden, T.C. Anayasası’nın 22 ve 26. maddesine aykırı olduğunu bilmiyorlar mı, yoksa bilmezlikten mi geliyorlar?

Düşündüm… Davacısı var mıdır bu kararın? Eğer varsa, hangi özel ya da tüzel kişiliktir? Hangi özel ya da tüzel kişilik, “şu” ya da “şunlar” diye belirtmeksizin, yüzbinlerce belki de milyonlarca insanın haberleşme hakkını engellemeyi talep etme hakkını kendinde bulmaktadır? Hadi diyelim ki, bu özel ya da tüzel kişilikler hadlerini aşmaya yeltendi.

İyi de… Anayasa da dahil, tüm yasaları herhangi bir kişiden ya da tüzel kişilik yetkilisinden daha iyi bilmesi gereken, Diyarbakır 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin hakim ya da hakimleri nasıl olur da, böylesi bir kararı verirler? Hani suçların, kabahatlerin şahsiliği prensibi? Nerede kaldı? Nasıl unutuverdiniz hemencecik?

İnsanların hal ve hareketlerinde, düşünce ve söylemlerinde yasalara uygun davranıyor olmalarını gözetmeyi ilke mi edindiniz kendinize? Güzel… Aferin size… Hep böyle olun diyesim geliyor içimden… Ama nafile… Çok ötelere gitmeyeceğim. Anayasa’da düzenlenen “Çalışma hakkı” maddesini hatırlatmakla; sigortasız, sigorta primi gerçek ücretten ödenmeyen, asgari ücretin altında çalışmak zorunda bırakılan milyonlarca insanı anımsatmakla yetineceğim.

Bu ülkede anayasa hükmüne rağmen milyonlarca insan “çalışma hakkı”ndan mahrumdur. O hüküm ki, çalışmayı yalnızca bir hak olarak düzenlemez. Aynı zamanda “ödev” olarak belirler. Hak ve ödev ilişkisinin sıkı bir bağlayıcılıkla düzenlendiği iki anayasa maddesinden biridir bu. Diğeri de “askerlik” hükmünü düzenleyen maddedir. Ama hak ve ödev ilişkisine rağmen, milyonlarca işsizin varlığına rağmen, çalışma hakkının fiilen engellenmesi, hatta ortadan kaldırılması karşısında ne mülki amirlerin ne de mahkemelerin sesi çıkmaktadır.

Keza sigortasız işçi çalıştırmak yasal olarak yasak olmasına rağmen, milyonlarca insan sigortasız çalıştırıldığı halde, dahası bu hem hükümet hem mülki amirler hem de yargı mensupları tarafından bilindiği halde kimseden “adet sünnet yerini bulsun” tarzı açıklamalar ve kararlar dışında “tık” çıkmaz.

Ama laf başı geldiğinde, işçi sendikaları ya da istenmeyen muhalefet grupları eylem yapmaya yeltendiklerinde, “Biz yasaları çiğnetmeyiz. Görevimiz yasaları korumaktır” diyen zevat, sigortasız işçi çalıştıranların, sigorta primini gerçek ücretten ödemeyenlerin karşısında “süt dökmüş kediye dönmek”tedirler. Ne de olsa, onlar iftar sofralarında sevaplarına sevap katmalarına vesile olmaktadır. Ya sigortasız çalışmaya mahkum edilenler…? Onlarınsa, eğer bir iş kazasına kurban gitmezlerse, seçimden seçime çalınacak, pardon alınacak bir oyu…

Bunları yazdığıma bakmayın. Biliyorum elbette… Yasaları yapanların da; yaptıkları yasalarla kendilerini koruyanların da; keza kendi yaptıkları yasaları işlerine geldiğinde işlerine geldiği gibi yine kendileri çiğneyenlerin de, egemenler ve onların her soydan ve boydan siyasal temsilcilerinin olduğunu… Keza kendi yaptıkları anayasayı da işlerine geldiğinde yine kendilerinin “tagğir, tebdil ve ilga” ettiklerini de…

Milyonlarca işsizin, sigortasız, sendikasız, herhangi bir sosyal güvenceden yoksun çalıştırılan insanın var olduğu, anayasal haklarının bile, tüm hükümetlerin, tüm çalışma bakanlarının, tüm mülkü amirlerin ve tüm savcı ve yargıçların gözleri önünde her gün, her saat, her an çiğnendiği bir ülkede, benim kişisel web sayfama erişimin engellenmesi dert midir ki…

Yazarım adres çubuğuna http://ktunnel.com/ aşarım tüm mahkeme kararlarını… Ya milyonlarca işsiz, sigortasız, sendikasız, asgari ücretin altında ve sigorta primi gerçek ücretten ödenmeyen insanlar nasıl aşacak, “tüyü bitmemiş yetimin hakkını kimseye yedirmeyiz” yalanını ağızlarından düşürmeyen, “gözleri olup görmeyen”, "kulakları olup duymayan”, “dilleri olup doğruları söylemeyen”leri… Siz asıl onu düşünün…

Ya da düşünüp de o güzelim kafanızı yormayın… Her şey olacağına varır, deyin. Kader, mukadderat deyip, kapılarınıza bırakılan yemlik torbalarından ne çıkarsa bahtınıza yiyip içip yatın…

 
Toplam blog
: 55
: 1448
Kayıt tarihi
: 26.04.08
 
 

Felsefe öğretmeniyim. İzmir'de görev yapıyorum. Edebiyat, felsefe, eğitim ve politikaya ilişkin yazı..