- Kategori
- Siyaset
Sivil itaatsizlikte camilerden başlamak

Bence sivil itaatsizlik veya pasif eylemde bir sıralama yapılsa Cuma namazı son sırayı almalıydı…
Yasaların ya da hükümet politikalarının değiştirilmesini hedef1eyen,
Alenen kamuoyu önünde cereyan eden,
Şiddete dayanmayan, vicdani ancak yasal olmayan politik bir eylemdir Sivil itaatsizlik.
Sivil itaatsizlik veya pasif direniş, sık başvurulan bir yöntem değildir.
Sivil itaatsizlik bir başka tanımla da şöyle ifade edilmektedir:
“Hukuk devleti idaresinin içerdiği üstün değerler uğruna,
Kamuya açık ve yasaya aykırı olarak gerçekleştirilen,
Bu sırada üçüncü kişilerin daha üstün bir hakkını çiğnemeyen,
Barışçıl bir protesto eylemidir.”
Bugüne kadar sadece Gandi’nin uyguladığı bu yöntem,
Pasif direniş yoluyla eylem yapmaktır.
Eylemlerine 1920 yılında bütün İngiliz halkına,
İngilizlere karşı işbirliği yapmama konusundaki çağrıları ile başlamıştı,
İki taktikle en üst itaatsizliğe doğru emin ve kararlılık göstermişti……
Türkiye’de sivil itaatsizlik maalesef camilerden başlamış oldu,
Maalesef diyorum zira bu milletin bir kısmının sadece Cuma namazı vardı,
O da sivil itaatsizliğe kurban gitmiş oldu…
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin emrinde maaşlı memur olan Diyanet Teşkilatının,
İmam Hatip görevlendirirken:
“Türk milliyetçiliği üzerine yemin ederim ki” ile başlayan yeminden sonra,
Benim de midem acayip şekilde bulanmıştı..
Hep sabah benim varlığım Türk varlığına zaten armağan ediliyor olması yetmiyormuş gibi,
Şimdi de Peygamber Efendimizin Veda Hutbesinde insanlık âlemine hitabında:
“"Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Babanız da birdir. Hepiniz Âdem’in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap üzerine üstünlüğü olmadığı gibi; kırmızı tenlinin siyah üzerine, siyahîn da kırmızı tenli üzerinde bir üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvada, Allah'tan korkmaktadır. Allah yanında en kıymetli olanınızdır. O'ndan en çok korkanınızdır." Fermanı,
Net bir emir olmasına rağmen,
Milletin din ve diyanetine hizmet etmekle görevli bir kuruluşun ırkçılık üzerine yemin etmesi kabul edilir, yutulur cinsten değildi.
Irkçılık ve menfi milliyetçilik bütün dinlerde çirkin görülmesine rağmen,
Din adamlarını yetiştiren bir Başkanlığın ırkçılık üzerine yemin ettirilmesi bu milletle alenen alay etmek,
Zinhar matrak geçmektir.
Bir asır bu milletle eğlendiler ve içten içe de gülmüş olsalar da,
Bu millet camisinden, hocasından, aliminden, ve cemaatinden vazgeçmedi..
Dahası vazgeçirilemedi…..
Şimdi bütün bu olumsuzluklara rağmen “sivil itaatsizlik” veya “pasif eylemler” zincirine camiden başlamamak gerekiyordu.
Kürtler, Türklerden önce İslam’ı kabul etmiş olup,
Halkı muhafazakârdır, dindardır…
Müslümanların bir araya gelip dertleşme, meseleleri dillendirme, sorunları çözme, manasında değerlendirilen Cuma namazı tüm Müslümanların olduğu gibi,
Müslüman Kürt halkı için de önem arz etmektedir..
Bence sivil itaatsizlik veya pasif eylemde bir sıralama yapılsa
Cuma namazı son sırayı almalıydı…
Yani ilk sıralarda;
Türkiye Cumhuriyetinin verdiği hiçbir hizmeti istemiyorum diyeceksin,
Doğumhane Kabristan arasında verilen tüm hizmeti reddetmekle başlayacaksın işe,
Doğum hastanesine anneni veya eşini göndermeyeceksin,
Kendi imkânınla icabında evinde gerçekleştireceksin doğumu,
İlaç mı lazım olacak bu esnada?
Başlayacaksın SGK, Emekli Sandığı, Bağ-Kur veya yeşil kartının sağladığı imkâna
Eczaneye gidip babayiğitler gibi vereceksin bedelini ve alacaksın lazım olan ilacı.
Devlet dairesinde mi çalışıyorsun? Derhal istifa edip elin tersiyle iteceksin bu görevi,
Hastane, okul, üniversite ayrımı yapmadan reddedeceksin bütün hizmeti,
Verilen mavi, pembe kimliği almayacak,
Kesilen vergiye hayır diyecek, vergi vermeyeceksin!
Suç işlediğinde mahkeme tanımayacaksın,
Grev yapmayacak, okul, sivil ve askeri düzenlemeleri reddedeceksin…
Gemi, vapur, tren, park, sahil deniz, demeyecek,
Türk Hava Yollarıyla asla uçmayacaksın….
Türkiye Devletinin yıllardır diline doladığı Kamusal alanlarını,
Bu sefer de sen dolayacaksın pasif eylemlerine
Veya sivil itaatsizlik kararlarına………
Biraz daha ileri gidip ikinci etapta;
Anayasalarına hayır diyeceksin
Kanunlarını kabul etmeyip,
Milletin aslı varken vekili olmak için bu kadar gürültü yapmayacaksın!
Öldüğünde yaptıkları “Asri Mezarlıklar”a gömülmeyi reddedecek,
Kepçeleriyle mezarın bedava kazılmayacak,
Cenaze arabalarıyla kabristana götürülmeyeceksin…
Bunları başardığın gün camiyi reddedip,
Sivil itaatsizliği tamamlamış olacaksın….
Bütün bu yapılanlar Kürt Sorununun çözümüne yönelik eylemler olduğuna göre,
Ve Kürt çözümünde birinci derecede muhatap Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğuna göre,
Devletin sağladığı imkânlar reddedilmelidir,
Milletin yaptıkları veya sağladıkları değil.
Camiler milletindir,
Tarih ve bu millet şahittir ki camilerde devletin zerre kadar katkısı yoktur,
Camiler bütün azametiyle ve güzelliğiyle halkın malıdır..
Halkın hakkı adına halkın yaptıklarını reddetmek,
Ne kadar doğru olur sizce?
Ne dersiniz?
Servet BEKİ