Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Ekim '11

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Sivrisinekleri “Kov”Lamak ya da bilinçli olmak …

Sivrisinekleri “Kov”Lamak ya da bilinçli olmak …
 

Sinek bir hayvandır! Bu konuda kimsenin farklı bir düşünceye sapacağını sanmıyorum.

Ama sinek hayvanları koruma derneklerinin korumadığı bir hayvandır…

İşte “sorun” belki de bu noktada çıkmaktadır…

Sineğin bir hayvan olduğu halde hayvan severlerin korumasına alınmaması konusundaki garabeti vakit bulup da düşündünüz mü, onu bilemiyorum.

Konu “sivri” sineğe gelince, mesele biraz çatallanıyor.

Sivri-sinek, (bildiğiniz gibi,) sivri bir çene yapısına sahip olma niteliği nedeni ile marjinal bir sinek türüdür…

Sinek ve bilumum sinek türleri [ve bu arada sivrisinek de, bittabi…] yine üzerinde anlaşacağımız üzere, nemli ve pis ortamların ürünüdürler.

Eğer çevrenizde bir bataklık varsa, çöpler öbek öbek yığılmış ve arşı âleme dayanmış ise ve lağım sularının hoyratça doğaya boca edildiği bir beldede yaşıyorsanız, hayvan sever dernekleri ne derse desinler, yapacak tek şeyiniz vardır: bakkala koşmak ve bir şişe “Kov” satın alıp, sürünmek, sıvanmak!..

Gelin evinize, geçin televizyonunuzun karşısına ve alın elinize “kov”unuzu…

Çekin tetiğini kov şişesinin.

Ve artık [ve elhamdülillah]  “kov şişeleri süngünüz; tüm mekânlar kışlanızdır…”  korkmayın, basın tetiğe!

Bir kez daha, bir kez daha…

Ve tüm sineklerin, sivrileri de dahil, çevrenize ve bireysel özgürlük alanınız içine yaklaşmalarına engel olun; “kov”un onları, kovun tez elden!..

Eğer yaşadığınız yörede 5 yıldızlı otelleriniz mevcut, ancak, kanalizasyon şebekesi na-mevcut ise…

Ve tüm lağım çukurları sızdırmalı… Ya da bu çukurlardan [göstermelik olarak] çekilen lağım suları, korumalı özel teşebbüs birimleri olan vidanjörler tarafından iki adım ötedeki ormanlık yaşam alanlarına boca ediliyorsa…

Ve bu korkunç uygulama [resmi ve gayrı-resmi, yerel ve genel] herkeslerin önünde ayan ve beyan devam edebiliyorsa… Size yapacak iki şey kalmaktadır:

1.-  “Kov” şişenizin tetiğini çeke çeke maaşınızı ve sağlığınızı tüketmek;

2.- Ya da çevre bilincinin gerçek bir uygarlık göstergesi olduğunu kavrayıp, bu pervasız gidişe karşı sorumlu bir yurttaş sıfatı ile mücadele etmek…

Ya uygar ve sorumlu bir yurttaşlık bilinci içinde gün geçtikçe “sivri”lecek ve çevrenize bu “çağdaş bilinci” ulaştırmanın adsız neferi olacaksınız… Ya da “kov”unuzun gücü ölçüsünde çevrenizdeki ve mekânınızdaki haşereleri, mahlûkatları ve bilumum “sivri”leri nafile bir gayretle kovma biçareliğini sürdüreceksiniz…

Kovacaksınız ki, işler daha bir sarpa sarmasın!..

Lağım sularını göz göre göre çevreye dökenlerin ve bu çevre felaketine göz yumanların karşısına dikileceksiniz ki, bastıkları dalı kesmeye kalkışan bu kara cehalet uygulamasının önü alınabilsin…

Bir ülkede yasaların mevcudiyeti yeterli değildir.

O yasaların ortaya koyduğu ya da koruduğu değerlerin bilincinde olmak gerekir.

Bu değerleri yok eden ya da yok edilmelerine göz yuman “halk–sağlığı–düşmanları”na karşı yılmadan mücadele etmek gerekir.

Sözünü ettiğimiz bilinç ortamını oluşturmadan ve açıklamaya çalıştığımız mücadelenin ortak paydasının oluşumuna omuz vermeden millet de olunamaz, halk da, yurttaş da…

Milliyetçilik, toplumculuk ya da vatanseverlik, mehter marşı çaldığı zaman diken diken olan tüylerimizin sayısı ile ölçülmez.

Olması gereken, yaratılması gereken, güçlendirilmesi gereken işte bu bilinç ve bu değerler etrafındaki kenetleme olgusudur.

Hepsi bu kadar!

 

farukhaksal@superonline.com

 

LÜTFEN “TIK”LAYINIZ:

www.soruyusormak.com

www.dnm-ler.com

www.kitlecizgisi.com

 

 
Toplam blog
: 913
: 485
Kayıt tarihi
: 30.01.09
 
 

1942 yılının Şubat ayında Bursa'da (Mehmet Kemalettin'den olma, Emine İffet'ten doğma olarak) dün..