Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

02 Ocak '18

 
Kategori
Dünya
 

Siyasal İslam, Nesh Ayetleri ve Ortadoğu

Siyasal İslam, Nesh Ayetleri ve Ortadoğu
 

Çizim, Yücel Evren


Atatürk sonrası Türkiye’de ve Nasır sonrası Arap coğrafyasında yerleşmeye başlayan laiklik akımlarının törpülenmesi sürecinde siyaset literatürüne “Siyasal İslam” adında bir kavram girdi. “

Siyasal İslam” kavramı, Sovyetler Birliği döneminde bu ülkeyi ABD ve müttefiklerinin “Yeşil Kuşak” adlı kuşatma projeleri kapsamında, projenin yürürlüğe sokulmak istendiği ülkelerde Laiklik karşıtlığı ekseninde, din istismarı temelinde ve hedef ülkeler yerelinde ABD bağımlısı iktidarlar tesis etme faaliyetlerinin kamujlajında kullanılan sihirli bir isimlendirme oldu.

Proje Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra BOP adı altında revize edilerek uygulanmaya devam edildi.

Medya, kavramı yaygınlaştırıp benimsetmekte kusursuz işlevini başarıyla yerine getirdi.

Projenin kurulmasını hedeflediği siyasi düzenin  adı da bu çevrelerce konmuştu. “Ilımlı İslam”.

“Ilımlı İslam” da yine öyle bir isimlendirmeydi ki, Türkiye, Mısır, Libya, Suriye, Irak, Tunus… gibi laikliğin farklı derecelerde ve ölçülerde de olsa uygulanmasına çalışıldığı coğrafyada dini duyarlılıklara sahip kitlelere bu rejimleri “din dışı” diye gösterebilme, ve bunun yanında Suudi Arabistan gibi din kurallarının yönetim ilkeleri anlamında katı bir şekilde uygulandığı ülkelerde de kitlelere, kuralların belki biraz esnetilebileceği iyimserliğini hissettirebilme kabiliyetini haizdi. Öylesine sihirliydi.  

Siyasal İslam, adından da anlaşılacağı üzere İslam’ın siyasette kullanılması anlamına gelmektedir.

Dinsel kurumların ve özellikle kilisenin iç ve dış siyasette etkin olarak rol üstlendiği dönemlerde, yüzlerce yıl süren ve yüz milyonlarca cana mal olmuş acı, kan ve gözyaşı  süreci sonucunda, dinin siyasette yerinin olmaması gerektiğine karar vererek laikliği benimsemiş olan bu emperyalist ülkelerin, İslam coğrafyası için din temelinde siyaseti salık vermelerindeki kurnazlık açıktır.

Amaç, kan ve gözyaşıdır.

Bu tezgahın kurulmasında kurucuların maddi, yani parasal, yani sömürgesel amaçları ise temel saiktir. Çünkü bölge zengin petrol ve doğalgaz kaynaklarına sahiptir ve bu zenginliklerin bölgesel güçlü otoritelerin egemenliğinden ve kontrolünden kaçırılmasında kendilerince yarar görülmektedir.

Bölgesel otoriteler zayıflatılıp bağımlı kılınacak, düzenin jandarması İsrail ise güçlendirilmeye devam edilecektir.

Bunun için sonuca ulaştırılması olanaksız bin yıllık tartışmalar alevlendirilerek bölge ülkelerinin ve insanlarının birbirine kırdırtılması yeterlidir.

İhtiyaç duyulan silahların ise tabii ki “bedeli mukabili” olmak üzere bütün taraflara sevkinde asla hiçbir sıkıntı yaşanmayacaktır.

Hazindir ki, bu Müslüman ülkelerde İslam’ı ve dini çok iyi bildiklerini iddia eden bazı çevreler, laiklik yanlısı çevrelerin tüm uyarılarına karşın ve üstelik ilk önce bu uyarılarda bulunanları ortadan kaldırarak, kimi cahilliğinden ve bilgisizliğinden ve kimi ise türlü çeşitli vaatlerin cazibesine kapılarak  batılı emperyalistlerin bu tuzağına düşmüşlerdir.

Oysa İslam dini ve tarihi hakkında birazcık bilgi sahibi olan herkes bilmeliydi ki, kamu otoritesinin tesisinde ve kamu hukuku alanında dinsel ilkelere göre düzenlemeler yapmayı tartışmaya açmak,  şu ya da  bu yönde tesirde bulunabilecek iç ve dış çevrelerin muhtelif etkileri ve yönlendirmelerine de maruz kalabilecek yüzlerce, binlerce mezhep, anlayış, tarikat, cemaat… gibi gruplar arasında çözüme ulaştırılması olanaksız tartışmalar, çatışmalar ve savaşlara yol açmaktan başka bir işe yaramazdı.

Bu basit gerçeği öngörebilmek için bırakın tarih boyu devam eden mezhep çatışmalarını bilmeyi, Kur’an-ı Kerim’e bir kez olsun bakmak dahi yeterli olabilirdi. Bakılsaydı görülecekti ki, dinsel kurallar değişebilmektedir. Sözgelimi “…Tevrat’ın bazı hükümleri İncil ile yürürlükten kaldırılmıştır. Aynı şekilde Tevrat ve İncil’deki hükümlerin bir kısmı da Kur’an-ı Kerim tarafından değiştirilmiş veya kaldırılmıştır. … İslam’ın gelişme sürecine bağlı olarak önceki bazı hükümler sonradan değiştirilmiştir. … İslam bilginlerinin çoğunluğu bazı ayetlerin sonradan gelen başka ayetler veya hadislerle neshedildiğini savunur… Neshi mümkün görenler mensuh ayetlerin sayısıyla ilgili olarak 5 ile 200 arasında değişen rakamlar ileri sürerler…”[1]

Peygamberimiz aracılığıyla tebliğ olunduğu dönemde dahi önceki bazı hükümlerinin sonradan gelen ayetlerle değiştirildiğine inanılan Kur’an-ı Kerim’in bazı hükümlerinin günümüz koşullarında devlet nizamının tesisinde kural olarak benimsenmesindeki zorluk açıktır.

İslam aleminde bu gerçeği en iyi gören, anlatan ve bu bilimsel gerçeği yaşama geçirmeye muvaffak olan insan Atatürk’tür.

 “İslam Devleti”, “İslam Halifeliği” gibi adlar verilerek örgütenip silahlandırılan ve Peygamberimiz dönemindeki devlet nizamını yeniden tesis edecekleri iddiasındaki IŞİD’vari örgütlerin kızıştırdığı çatışmalar ve terör ortamında Libya, Mısır, Suriye, Irak, Yemen ve hatta Türkiye kan gölüne çevrildi, Bu ülkelerden bazılarında rejimler değiştirildi, üniter bütünlükler yok edildi, yeni nifak tohumları ekildi.

Bu noktaya gelinmesinde atlama taşı olarak kullanılan “Siyasal İslam” kavramının neye yaradığı ve kimlere hizmet ettiği, sn. İsmail Hakkı Cengiz’in Milliyet Blog’da yayınlanmış “Siyasal İslam Nedir? Nereye Gider” başlıklı makalesinde[2]; “dini hükümlerin eğilip bükülerek dünya saltanatına payanda yapılması” şeklindeki veciz cümlesiyle  kısa ve net olarak ifade edilmiştir.

Din siyasette kullanılmaya başlanırsa, ortada ne din ne de siyaset kalır.

Sözü Mustafa Kemal Atatürk’ün milyon yıl da geçse geçerliliğini koruyacak yasasıyla bağlıyoruz. “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir.”

 

Kenan IŞIK

 

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..