- Kategori
- Siyaset
Siyaset-i yasak

Yasak kardeşim! Bu ülkede siyaset yasak. İster sokaktaki vatandaş ol, ister bir siyasi parti lideri… İster milletvekili ol, hatta istersen Başbakan ol; bu ülkede siyaset yapamazsın. Kanun çıkaramazsın.
Soruyorum: Türkiye’de yasa yapıcı organ hangisidir? Anayasa Mahkemesi mi? Yargıtay mı? Danıştay mı? Yoksa yasama organı ve halkın iradesi konumunda olan Türkiye Büyük Millet Meclisi mi?
Yasak kardeşim! Bu ülkede siyaset konuşmak da yasak! Kim olursan ol, bu ülkede siyaset konuşursan; birisi gelir, kafana darbeyi vurur, seni al-aşağı eder.
Türkiye Genel Seçimlerinde ister %50 oy al, ister % 80, hatta istersen %99… İster tek başına iktidara gel, istersen koalisyon hükümeti kur. Çok sınırlı bir alanda yasama faaliyetlerini yürütmek zorundasın. Tek başına iktidarken, parlamentodaki başka partileri yanına alsan bile, yapacakların sınırlı.
Yasak kardeşim! Bu ülkede çocuk doğurmak da yasak. Çünkü bu ülkede, henüz doğmamış çocuklara don biçmeyi sevenlerin sayısı oldukça fazla. Sen bir laf atarsın ortaya, hemen cevabını alır, oturursun. Üstelik cevap veren de, o konu hakkında yetkili değil.
Maalesef, ülkemizde konu siyaset olunca yasakların listesi de oldukça uzuyor. Demokrasi, halk iradesinin üstünlüğü, anayasanın üstünlüğü, eşitlik, özgürlük gibi kavramların hepsi, aslında bir noktaya kadar işliyor ülkemizde.
Demokrasiden dem vursak, bu defa karşımıza yeni kavramlar çıkıyor: Çoğunlukçu demokrasi, çoğulcu demokrasi… Ülkemizde siyasi iradeye sahip olanlar, eğer çoğunluğu ele geçiriyorlarsa, azınlıkta kalanı ezmeye, onları yok saymaya başlayabiliyorlar. Kısaca çoğunlukçu demokrasiyi uyguluyorlar. Oysa demokraside, yönetici çoğunluk, azınlıkta kalanı dinlemeyi bilmeli, onlarla işbirliği içinde çalışmalıdır. Tabii ki bu demek değildir ki, iktidarı ele geçiren, azınlıkta kalanın her istediğini yapacak. Fakat yasama organındakiler, azami düzeyde işbirliği içinde olmalıdırlar. Çünkü çoğunlukta olanlar bilmelidirler ki bir gün azınlığa düşebilirler.
Yasak kardeşim! Bu ülkede türban takmak ve o halde, eğitim hakkından yararlanmayı istemek yasak. Anayasanın eşitlik ilkesini savunarak, eğitim görmek isteyenler, eğer türban takıyorlarsa; onların eğitim hakkı ellerinden alınabiliyor. Gerekçesi ne peki? Türban siyasi bir simge olabilirmiş. Türban taktığınız zaman, demokratik, laik cumhuriyete darbe vurmuş oluyormuşsunuz. Siyasi simgeler yasakmış. Geçmişte kravat bağlama şekillerine göre, ülkemizde yaşayan insanlar siyasi kimliklerini ortaya koyuyorlardı. O dönemde de kravatı mı yasaklamamız gerekiyordu? Ya da MHP’nin mevcut siyasi simgesi, el ile kurt simgesi yapmak. Ne yani, kurt, MHP’nin siyasi simgesi diye, ülkemizde yaşayan tüm kurtları öldürmemiz mi gerekiyor? Ya da MHP’lilere, “Kardeşim siyasi simge olarak ‘kurt’u kullanamazsın mı demeliyiz?
Yasaklarla bir yere varamayacağımızı artık anlamamız gerekiyor. Gündelik yaşamdan eğitim-öğretime, siyaseten kılık-kıyafete kadar, özgürlüklerin alanı en üst düzeyde olmalıdır. Bu konuda herkes ve her kurum üstüne düşeni hakkıyla yapmak zorundadır. Hele ki devletin en üst düzey organları olan yasama-yürütme-yargı organlarında söz sahibi olanlar, özgürlükle konusunda çok daha hassas olmalılar.
Yalnız şunu da açıklamakta fayda görmekteyim. Bu ülkenin temel değerleri olan Atatürk ilke ve inkılaplarında oluşturulacak en küçük tahribat bile, bu ülkenin gelecekteki konumunu değiştirebilir. Tabii ki yargı organı, Atatürk ilke ve inkılaplarını koruyacak. Tabii ki, yapılan yanlışlar karşısında sessiz kalmayacak. Fakat yargı organı bunu yaparken, yaptığı işin dozajını da çok iyi ayarlamak zorundadır. Yoksa ortada kuvvetler ayrılığından eser kalmayabilir. Eğer bunun önü alınmazsa ilerde, yargı, yasamayı yönlendirecek, yürütmeye gözdağı verecek; yürütme de yargının kararlarına müdahaleye kalkışacak. Yasama, yürütme ve yargı iç içe girecek.
Siyasette yasaklar asgari düzeyde olması gerektiği gibi, Atatürk ilke ve inkılaplarının korunması ve kollanması da azami düzeyde olmalıdır. Eğer siyasette yasaklar asgari düzeyde olmazsa, bu ülkenin adı siyaset-i yasak diyarı olur. Eğer Atatürk ilke ve inkılaplarının korunması azami düzeyde olmazsa, işte o zaman cumhuriyetin dibine dinamit konmuş olur. Şimdi soruyorum: Siz hangisini tercih edersiniz?