Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Haziran '07

 
Kategori
Ruh Sağlığı
 

Siz küçükken hiç oyun oynamadınız mı? (1)

Siz küçükken hiç oyun oynamadınız mı? (1)
 

Siz küçükken hiç evcilik oynamayan çocuklardan mısınız? Çocuk dünyasında yaşamadan mı büyüdünüz?

Hayatı bu kadar yaşanmaz kıldığınıza göre, yukarıdaki sorulara cevabınız evettir belki de:)

Çocuk olduğumuz zamanları hepimiz özleriz ama aslında ne de zordur her şeyine müdahale edilmesi. Attığın adıma, çiğnediğin lokmaya, söylediğin kelimeye her şeyine karışılan zamanlardır yaşanan. Buna rağmen hayatımızın en güzel günleri olarak hatırlarız o zaman dilimlerini. İşin aslı, küçücük yüreklerimizde yaşadığımız, hissettiğimiz duygulardır o anları anlamlı kılan, vazgeçilmez yapan.

O yıllarda müsaade ettiğimiz için daha zengin olan hayal dünyamız, kurduğumuz düşlerimizle, hiçbir şeyde söz hakkımızın olmadığı o sıkıcı çocukluk günlerini nasılda unutulmaz kılmıştır (Oyun oynamaktan, koşup zıplamaktan bir haber, bunlardan zevk almayan çocuğun günlerini düşünürseniz ne demek istediğimi daha iyi anlayabilirsiniz).

Peki ne değişti şimdi büyüdükte? Biz yine aynı biz, yaşadığımız dünya aynı dünya değil mi? Hatta hala her şeyimize karışılıp sınırlarımız çizilmiyor mu? Bunu yapanlar değişti belki ama, bu gerçeği yaşıyor olmamız değişmedi (İş sorumlulukları, toplum kuralları vs.)

O zaman neden çocukken düşünüp yapabildiğimiz ve yaşamı mutlu kılan şeyleri şimdi yapamıyoruz:) Neden hayatın içine küçük oyunlar serpiştiremiyoruz? Hem hayatı hem kendimizi neden daha eğlenceli kılamıyoruz ki?

Hayata hiç bu gözle bakabildik mi acaba?

Z.Livaneli’nin Mutluluk adlı romanındaki, maddiyatın getirdiği içi boş mutlulukları geride bırakıp, alıp başını denize kaçan profesörüne gitti aklım. Daha doğrusu onun büyükelçi ile çocukça şakalaşmalarla kurdukları, büyük keyif aldıkları, oyunu andıran sohbetleri geliyor aklıma. Yada profesörün, babasının İngilizce bildiğini sandığı ama sadece kızları tavlamak için çat pat İngilizce bilen köy kahvesindeki gençle, babası manzarayı çakmasın diye şarkı sözlerini kullanarak sohbet havası estirmesi geldi gözümün önüne:) Ne çok eğlenmişti sohbet bittiğinde.

Büyüklerin oyunları olur mu sizce? Büyükler de evcilik kurar mı dizlerini çöküp de:)

Bence kurar, kurmalıdır da. Yoksa onca edebiyat eserleri, onca resimler, onca şiirler , şarkılar nasıl doğardı sizce?

Okuduğum bir kitapta, hikaye kahramanının çizdiği resimlere hayran kalan genç kızın sorduğu “bu güzel manzaraları görüpte mi çiziyorsunuz?” sorusuna, hikaye kahramanı “elbette görüyorum hayalimde, hatta gördüğümü tam olarak tuvale yansıtamamaktan şikayetçiyim zaman zaman” diyordu( Akışı olmayan sular,Pınar KÜR).

O zaman, yaşamda bazen çocuklar gibi olmalıyız. Hayallere dalmalı, oyunlar kurmalıyız kendimizce. Sonra da bunları yazarak, çizerek, besteleyerek paylaşma cesareti bulmalıyız özgürce.

Zaman zaman çocukça bakmasını bilemezsek, hayat bizi, biz etrafımızdakileri boğarız. Oysa hayat yaşanmak içindir kıymetini bilircesine.

 
Toplam blog
: 75
: 1357
Kayıt tarihi
: 27.12.06
 
 

Her daim doğa ile yaşayan biriyim.. Çünkü işim doğa ile iç içe olduğu gibi evimizde de doğa ile bera..