Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Haziran '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Soyadı mücadelem

Soyadı mücadelem
 

Sınavı kazanmış, atamalarımızın yapılacağı telaşıyla hemen İstanbul’da oldukça sıra dışı bir şekilde nikahımızı kıydırıp, nüfus cüzdanlarımıza işletmek için eşimin memleketine gitmiştik.

O zaman soyadı ile ilgili yeni bir kanun çıktığını biliyordum. İsteyenin iki soyadını da kullanma hakkı tanıyordu bu yeni kanun. Buna dayanarak nüfus cüzdanıma iki soyadımı da yazdırmak istiyordum. Ama nüfus memuresi ile bir türlü anlaşamıyor, derdimi anlatamıyordum.

En sonunda görevlinin “O kanun çıktı ama henüz sanatçılar falan için kullanılıyor siz artist misiniz?” cümlesi ile artık mücadele etmemin anlamsız olduğunu düşünüp pes etmiştim.

Ama bundan dört yıl sonra İzmir’e geldiğimizde ilk işim nüfus müdürlüğüne gidip kendi soyadımı da kullanmak istediğimi bildiren dilekçeyi vermek olmuştu.

Doğduğundan beridir sahip olduğun soyadını bir anda değiştirmek bana hep anlamsız gelmişti. Bir yerde, bir yayında karşılaştığım ve bana yabancı gelen isim ve soyadının aslında evlenip soyadı değişen sınıf arkadaşım olduğunu öğreniyordum. İnsanlar evlenince kağıt üzerinde bile olsa sanki geçmiş yaşamlarından, yaptıklarından, ürettiklerinden koparılıyorlardı. Bu haksızlıktı. İsimlerinin sonuna bambaşka bir soyad eklenerek, sanki hayatları ikiye bölünüyordu. Neden böyle olmak zorundaydı ki, ismi değişen bir eşyamıydı. Bambaşka biri gibi anılmak, çağrılmak istiyor muydu?

Ben hayatımı birisi ile birleştirirken, o zamana kadar yaşadığım benden vazgeçmek istemiyordum ki; ben iki ayrı insan gibi anılmak istemiyordum, ismimi gören benim ben olduğumu yıllar sonra bile anlasın istiyordum. Hayatımı birisi ile birleştirirken yine ben olmak istiyordum, her iki hayatımı da birleştirmek istiyordum. Bir yerde başka soyadı ile noktalayıp, başka soyadı ile bir başka yerden başlamak istemiyordum. Soyadı konusunda bir şans tanınmıştı, bunu kullanmak istiyordum.

Gel gelelim bunu İzmir gibi bir yerde bile anlatmak hiç de kolay olmuyordu. Durup dururken soyadını değiştirmek, kendi soyadını da nüfusuna ekleterek iki soyadı kullanmak da nereden çıkmıştı.

Kimlik değiştirme isteğim iş yerimizde epey gürültü koparmıştı, ama ben azimle direniyordum:) Aile ortamı gibi herkesin herkesi çok yakından tanıdığı bir ortamımız olduğu ve üstelik eşimle de aynı ortamda çalıştığımız için, millete de konu çıkmıştı:)

- Ne yani sen şimdi eşinin soyadını değil de kendi soyadını mı kullanacaksın?

- Çocuk olunca ne olacak peki?

- Aaaa yoksa eşine kendi soyadını mı vereceksin?

Eşime bu isteğimden bahsettiğimde, beni anlayıp destek vermesine rağmen, çok samimi arkadaşımız ısrarla soruyordu neden buna gerek duyuyorsun diye. Ben de hissettiklerimi ve kendi soyadımı çok sevdiğimi hep benimle olmasını istediğimi anlatıyordum sabırla:)

Daha bir sürü soru ve şakalara aldırmadan nüfus cüzdanımı değiştirmiş, artık hayatımı bir bütün yapmıştım.

Bu isteğimi gerçekleştirip, kendimi daha huzurlu hissetmek isterken, eşimi de incitmek istemiyordum. Sonuçta ülkemdeki bütün kadınlar eşlerinin soyadlarını taşıyorlardı bu doğal bir şeydi, garipsenecek bir durum değildi. Asıl garipsenen, benim bunca işin gücün arasında, üstelik de millete göre hiç gereği yokken iki soyadımı da kullanmak istiyorum çabasıydı.

İki soyadlı kimliğimi aldığım gün, o zamana kadar kendimi bildim bileli kullandığım ve soyadımı yazarak attığım imzamı değiştirmiştim. Artık, eşimin soyadını imzam yapmıştım.

Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu demeyin:)

Bu benim tercihimdi, benim hissettiğimdi. Yasaların bana dayatarak, bundan sonra böyle anılacaksın, böyle çağrılacaksın demesi değildi. Ben bir eşya değildim, babanın soyadından eşin soyadına geçen. Artık benim soyadım ikisinden oluşuyordu.

Ve imzam, o tarihten sonra eşimin soyadını yazdığım el yazımdır.

 
Toplam blog
: 75
: 1357
Kayıt tarihi
: 27.12.06
 
 

Her daim doğa ile yaşayan biriyim.. Çünkü işim doğa ile iç içe olduğu gibi evimizde de doğa ile bera..