Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '08

 
Kategori
Güncel
 

Sn. Baykal'ın gündemi ile "şekilsel" örtünmenin siyasi yozlaşması üzerine...

Sn. Baykal'ın gündemi ile "şekilsel" örtünmenin siyasi yozlaşması üzerine...
 

CHP lideri Baykal'ın çarşaflı veya türbanlı bayanlara rozet takması siyasetimizde, insanların örtünme aracının ne şekillerde kullanıldığını göstermesi bakımından çok anlamlıdır. Bu konuyu biraz açalım.

Geçtiğimiz yıl Milliyet Gazetesi türbanla ilgili bir araştırma konusu yayınlamıştı. Haberin çarpıcı olan vurgusuna göre Türkiye’de türban takma oranı 2003 yılında % 3,5 iken 2007 yılına gelindiğinde bu oran % 16,2’yi bulmuştur. Yani burada 4,7 kat bir artışın altı çizilmektedir. Bu durumda laikliğin farklı bir tanımına inanlar için tehlike çanları çalmaktadır. Nedir bu, Türkiye hızla İran’a dönmektedir.

Bu veri aslında şu şekilde de okunabilir. Bence bu yaklaşım daha doğrudur.

Türkiye’nin bir nüfus artışı vardır ve demek ki ülkemize reşit olarak dâhil olan bireyler son dört yılda türban takma tercihini kullanmaktadır. Yani 2003 yılında örtünmeyenlerin oranının % 35,8’den %30,6’ya inmesinin sebebi tercihlerini değiştirmek değil, artış oranına göre örtünmeyenlerin yüzdesinin düşmesidir. Bunu nereden anlıyoruz; araştırma verileri türban kullanımının gençlerde daha yaygın olduğunu söylüyor.

Bir diğer önemli istatistik veri de örtünme tercihlerinin eğitim durumuna göre düşmesi; yani bayanların eğitim düzeyi arttıkça örtünme ihtiyaçları düşüyor.

Bir başka araştırma konusu da; Türkiye’de eğitim düzeyi yükseldikçe ana muhalefet partisine oy verenleri oranı, tersi durumda da iktidar partisine oy verenlerin oranı artmaktaydı. Yani hükümet öyle bir çelişkinin ortasına düşmüştü ki, eğitim seferberliği yaparsa sahip olduğu oyları kaybedecektir. Bunun kısmen doğru olduğunu söyleyebiliyoruz. Aynı durumun türban konusunda da karşımıza çıkması çok da ilginç gelmiyor bize.

Türkiye’de son atmış yılı iktidarda geçiren muhafazakâr partilerin ülkenin temel eğitim sorununu bir türlü çözememiş olduğunu yaşayarak görmüş durumdayız. Eğitim sorununun çözülmemesi beraberinde demokrasi sorununu da getiriyor elbette. Demokrasi vatandaşın oy kullanması düzeyine indirgeniyor ve tercihini ne şekilde kullanıyor olduğunun altındaki bilinç hiçbir zaman sorgulanmıyor. Hatta bu oy vermenin bölgelere göre kimi cemaatlerin, aşiretlerin tutumuna göre şekilleniyor olduğunu söylediğimizde aslında bambaşka bir sistemin içinde olduğumuzu fark edebiliyoruz.

Kimi demokrasi sevdalısı “liberal” demokratlarımızın halkın oy verme bilincinin deneyerek ve yanlış yaparak doğruyu bulacağı yönündeki bilgisinin burada sürekli geri gittiğini gözlemliyoruz. Halkımız elbette nüfus artışına bağlı olarak belli bir eğitim seviyesini tutturuyor; ancak bu seviye hiçbir zaman yeter ve kabul edilebilir oranda olmuyor.

Eğitim seviyesi kuşkusuz bireylerin ekonomik yerini de belirliyor ve bu karşılıklı bir etkileşim sağlıyor.

Tekrar türban konusuna dönecek olursak bu örtünme biçiminin özellikle 12 Eylül askeri darbesinden sonra siyasal bir simge biçiminde kullanıldığı konusunda yorumlar vardır. Zaten bugün türban konusunu konuşuyor oluşumuzun ardında yatan temel gerçek de budur. Türban siyasallaştırılmış bir mücadelenin sembolü müdür sorusunun cevabı aranıyor. Türban takanlar inançları nedeniyle mi bu tercihte bulunuyorlar yoksa bu şekilde bir şeylere ve yerlere mesaj mı gönderiyorlar?


Örtünme

Kuşkusuz örtünme dediğimiz şey hem bir kültürdür hem de bir inanç sembolüdür. Bugün herhangi bir ibadet yerine, her iki cins için geçerli, belli yerlerinizi örtmeden giremezsiniz. Dini inançlar genel olarak cinselliği ve onu işaret eden şeyleri sevmezler. Bu da aslında insan doğasından kaynaklanan cinselliğin insan tarafından bir türlü hazmedilememiş ve doğru yere koyamamış olmasından kaynaklanmaktadır ve kuşkusuz eğitim seviyesiyle direkt ilgisi vardır. Benzer bir araştırma cinsellik üzerine yapılmış olsa benzer oranlarda bir kümelenmenin olacağını görebilirdik. Cinselliğin bazı ülkeler için artık sorun olmaktan çıkarken kimileri için büyüyerek devam etmesinin ardında yatan şey de budur. Bunun anlamı dileyen dileği sapkınlığı yapsın demek değildir kuşkusuz.

Yine geçen sene bir kadın derneği sözcülerinden bir tanesinin televizyondaki beyanatını dinlerken durumun ne merkezde seyrettiğini anlayabiliyoruz.

“Hafif bir tebessüm etsek tahrik oluyorlar.”

Örtünmenin amacı da erkeklerin tahrik olmamasını sağlamaktır. Dinler bunun önüne geçebilmek için yüz yıllar önce yasak koymayı tercih etmişlerdir. Öncelikle kadınlarla erkeklerin aynı ortamlarda toplanmaları engellenmiş; sonra kadınların örtünmesine belli kaideler getirilmiştir.

Kadın ve erkeğin fizyolojisinden gelen dürtüleri üzerini örterek ve onları birbirlerinden uzak tutarak gidermeye çalışmak iki cins arasındaki hem mesafeyi arttırmış, hem birbirlerini anlayamaz hale getirmiş hem de dürtünün önü alınmaz güçlü bir enerjiye dönüşmesine neden olmuştur. Belki bu da bizim bilmediğimiz amaçlardan bir tanesidir.

Türban takan yüzdenin yurt genelinde artmış olmasının elbette beraberinde getireceği sonuçları da olacaktır. Bunu genel olarak muhafazakâr kesimin gazete köşelerinde okuyabiliyoruz. Türban takan kızların “üstü Şişhane altı Kasımpaşa” tarzı giyinmeye başladıkları ve artık örtünmenin ardında yatan felsefenin zedelenmeye başladığı yönünde şikâyetler başlamıştır. Hatta yorumlarda türban takanların takmayanlardan çok daha açık giyinmeye başladıklarının altının çizildiği görülmüştür.

Zaman zaman sokaklara da yansıyan görüntülerde türban takan genç kızların uzun etek üzerine mini etek giydiklerini görebiliyoruz. Kuşkusuz bu görüntüler belli bir kültürün ürünü değildir. İki dere bir arada kalma oluşumudur. Yıllar önce arabesk kültürün etkisindeyken bütün bunların uzantılarının insan hayatlarını, müziğini, sanatını, davranışlarını etkilediğine şahit olmuştuk. Aynı yerden bir arpa boyu gidememiş olmamamız düşündürücüdür. İnsanımız hala arabesk bir hayat felsefesiyle yaşamaya devam etmektedir.

Bu da bizim yukarıda yazmaya çalıştığımız şeye uygundur. 2011 yılında yapılacak bir başka çalışmada türban takan oranın belki ülke genelinde % 25 olduğunu göreceğiz; ancak bir başka veri daha eklenmesi ihtiyacı da doğacak.

İnsanlara şekilsel bir biçim vermenin gerisinde yatan bir çarpıklıktır bu.

Bugün artık bir taraftan türban takarken diğer tarafta vapurda ramazan ayında sigara çay keyfi yapanların görüntüleri görmek bizim için tuhaf olmaktan çıkmaktadır.

İşte tartışılması gereken şey de budur. Asla insanımızın zevki olmadığı, ne giyinmesini ne oturup kalkmasını bilmediğini söylemeye çalışmıyorum. Ama fıkralara konu olan müteahhit gibi 25 katlı bir gökdelen yapıp son katını kaçak çıkmaya çalışmaktaki anlayışın hayatımızın her noktasına sinmiş olduğunu anlatmak istiyorum.

İnançlar, düşünceler, felsefeler, ideolojiler derinlik kazanmadan sadece şekilsel bir takım kalıplara takılıyor olmanın ve bu şekillerle mücadele etmeye çalışmanın getirdiği sonuçların yansımalarıdır bütün bunlar.

Bu nedenle de asla kalıcı olamıyorlar. Ortaya sürekli çarpık görüntüler veriyorlar. Bugün belki sadece internette bir iki paylaşıma konu olan örneklerin kısa bir süre sonra bu şekilsel mücadeleye tutunmuş siyasilerin başını çok ağrıtacağını bugünden söylememiz bir kehanet değildir. O zaman kutsal değerlerin siyasi bir araç olarak kullanılmasının yarattığı tahribatın sonuçlarını kimse tamir edemeyecek ve manevi değerler çok daha sömürülebilir olacaktır.

Uzay Gökerman

 
Toplam blog
: 2033
: 1268
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

"Keyif verici bir yalnızlık" olarak gördüğüm yazma serüvenimin en önemli merkezlerinden bir tanes..