- Kategori
- Gündelik Yaşam
Sokak ortasında meydan dayağı

alıntıdır
Hafta sonu uyku saatlerim değişiyor. Geç kalkmayı her ne kadar sevmesem de bazen yorgunluğa yenik düşüyor bedenim. Hal böyle olunca Pazar akşamları da bir gün öncesinin kalıntısıyla erken yatamıyorum.
Evin içinde son gezintimi yaptıktan sonra yatağa geçip koyun saymaya başladım. Düşünecek bir şey yoktu kafamda bu kez. Bu hali seviyorum çünkü daha çabuk dalıyorum.
Birden dışarıdan gelen sesler yükseliyor. Saat 00:35 suları ve belli ki bir arbede yaşanıyor. Kalkıp kalkmamakta kararsızım. Sesler iyice yükseliyor. Perde aralığından bakıyorum.
Yalpalamasından alkollü olduğu anlaşılan bir adam beş – altı kişi tarafından kıyasıya dövülüyor. Araya girmeye çalışan kimse yok.
Adam kalkıyor yediği yumruklarla yeniden devriliyor. Yerdeyken aynı kişiler tarafından tekmeleniyor. Sorun nedir anlamıyorum tabii.
O an tek düşündüğüm onun verdiği mücadeleye karşı her seferinde aldığı darbeler ve fazlasıyla acımakta olan canı.
Kalbim yerinden çıkacak gibi perde kenarında kalmış, hiç tanımadığı biri için dua etmekte. Olay polis gelmeden hararetini kaybediyor.
Adam herkes dağıldıktan sonra bir süre daha darp aldığı yerde yatıyor. Sonra kalkıp yalpalayarak, tekrar düşüp tekrar doğrularak yürümeye başlıyor.
Aklımda hep aynı cümle “güçsüze yüklenmek huyudur insanların” oluyor. Güçsüz olmaya gör, karşı koyamayacak duruma düşmeye gör, muhakkak çıkıyor hırsını alıp, seni yerle bir edecek birileri.
Çünkü o birileri hep bu zayıf anları kolluyor. Karşısındaki elden ayaktan düştüyse, o zaman hesaplaşma vakti doğuyor.
Böyle değimlidir? Gelin yıllarca kayınvalide den çeker, ama haksızlığa dur demek için elden ayaktan düşüp yatalak olmasını bekler. Gücü yerindeyken geçsen ya karşısına! Olmaz.
Hesaplaşma vakti en zayıf olduğun andır.
En zayıf anında da sana hesap soran biri varsa çevrende, bil ki en korkak olandır.
Böyle işte. Gecenin bir vakti, kan gövdeyi götürüyor. Yaşlı adam herkesin tanık olduğu sokak sahnesinde meydan dayağı yiyor.
25/12/2011 02:00