- Kategori
- Deneme
Sokaklar ve ben
Okuldan kaçtığım ilk gün, kaçmaların sonraları bir alışkanlığa dönüşeceğini, tutkulu bir isteğin mutsuz, kırgın ve dargın olduğum zamanlarımda benliğimi tarifsiz bir hazla kemireceğini, aklımın hiçbir köşesinde bilmiyordum.
Üniversite yıllarımda kendini çevreme sabırsız bakışlara, entelektüel düşüncelere, romanlara, "statünün içindeki yabancıya" bırakarak yeni kaçış neden ve biçimleri oluşturacak bu tutku, orta okulun kirli ve paslı koridorlarındaki bir pazartesiye dayanır.
Tarifsiz keder hazinesi şeklinde karşıma çıkan pazartesilere, okul yolundaki ıssız ve çamurlu yollar, eski püskü arabalar, üniforma söküklüğü, şekil düzensizliği, emredici zil sesi, sıraya diziliş, ürkütücü seslerin yankılandığı hoparlör de eklenir ve ben tatlı yalnızlıklarda pişecek masum hikayelerime kaçardım.
Neden?
Sıra sıra dizilmiş çay ocaklarının köşelerinde buruşuk ve yaşlı ağızlarla yudumlanan çayları, sokaklarla caddelerin kesiştiği yerlerden burnuma vuran taze simit kokularını, şehrin üstüne çöken kasvetli sisi, paltoları ağırlaştıran yağmuru, bardağa süzülen çayın sesini, buharlaşan camların arkasında ağır paltonun içinde burnunu çeken çocuk olmayı; fizik dersindeki şekillerden daha samimi bulduğumdan kaçıyordum.