Son asır

Yollar,  

Yalanlar,  

Başka adamlar… 

Yalnızlık başını uzatır ya aranıza,  

Öyle işte. 

Sıradan,  

Soyut ve bir o kadar da hecelenmiş. 

Başka şehirler,  

Aynı sokaklar… 

Yıkılmış bir binanın önünden geçen bir hayalet 

Avucunda sıktığın özlem midir, böyle mi olur kudret? 

Git. 

Ve ardından zımparala yeni afları. 

Yarınlar,  

Uçamayan hayaller,  

Tortulaşmış yalnızlıklar… 

Parçala adını gözbebeklerinde! 

Siliver gönlünün acılarını. 

Asaletin azametinden midir, bilinmez. 

Başka insanlar,  

Başka diller,  

Aynı hayaller… 

Sürüklenen bir ceset gibi yokluğun, peşim sıra gelen. 

Heyhat! Ne yâre var, ne de yaraya merhem. 

Her gün yeni şeyler fısıldamak ne çare? 

Çarem,  

Ebediyette. 

Sil heybetinin hayranlarını! 

Bir doğum günü pastası,  

Mumlar havada,  

Dileklerin yerlerde… 

Uçurtmanın ipini bıraktığın andan beri… 

Merhametin hayâsızca,  

Gösterişin bırakır bizi bedbaht! 

Kovalanan kaplumbağa,  

Tomarlarca kâğıt,  

Güneşi kapatan bulut… 

Dinle seni içine geçen koca asrı! 

Sessizce,  

Kimsesiz kayboluyorsun. 

Yağmura dokundukça,  

Yalnızlığını sırtlanıyorsun…